Bir musibet bin nasihatten iyidir

Bir musibet bin nasihatten iyidir
Yayınlama: 30.10.2022 18:40
A+
A-

Bu yazıyı kaleme almak için Cumhuriyet Bayramı kutlamalarını özellikle bekledim. 99. yılında Cumhuriyet coşkusu milyonların katılımıyla, azimle, kararlılıkla kutlandı. Şimdi 100. yıla koşar adım ilerliyoruz.

Nice yüzyıllara, kutlu olsun.

Cumhuriyet bayramına cumhuriyetin sunduğu imkanlarla milletvekili olmuş, bakan olmuş bir hatsizin, “Maalesef bir kültür devrimi olarak cumhuriyet bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi, hasılı bütün düşünmemizi yok etmiştir.” saçmalığın yoğun olarak tartışıldığı bir ortamda girdik. Zira aynı zat, 2021 Martında “Hazırlıklarımızı tamamlamamız 19 yıl sürdü, asıl şimdi başlıyoruz.” demedi mi?

Dedi!

Hem de, Türk Dil Kurumu (TDK) üzerinden bakıldığı zaman güncel sözlük açısından şu an 616.767 kelime bulunan Türkçemiz için…

Bana sorarsanız bir hatsizin yaptığı bu açıklama cumhuriyet düşmanlığının gün yüzüne çıkmasıdır. Çok dilli federe bir özlemin kısık ve mahçup sesle dile getirilmesidir.

Yazık!

Neymiş efendim, bir kültür devrimi olarak cumhuriyet düşünme kodlarımızı alt üst etmiş.

O zaman bu hatsize sormak lazım. Dünya lideri büyük Atatürk, günümüzden sekiz yüz yıl kadar önce sevgiyi en güzel biçimde ifade eden Yunus Emre, bir aydınlanma meşalesi olan Hacı Bektaşi Veli, sabırla aşkı arayan Karacaoğlan, baskıya ve zulme baş kaldıran Pir Sultan Abdal, hayatın doğal akışını romanlarında ince ince dokuyan Yaşar Kemal, dünyanın en büyük şairlerinden biri olan Nazım Hikmet hangi dilde düşünmüş de yüzyıllardır yaşayan eserleri hangi dille ortaya koymuşlardır?

Bu hatsizin açıklamaları üzerine bilim insanları, cumhuriyetin yürekli yiğitleri, yazarlar, aydınlar, siyasetçiler kamuoyunda açık seçik bir biçimde konuyu enine boyuna tartıştılar. Cumhuriyetin devrimler demek olduğunu, insan hakları, özgürlük, bağımsızlık, bilim, barış, akıl, mantık, topyekûn düşünme demek olduğunu iğne oyası gibi işlediler.

Kültür devrimi olarak cumhuriyet, harf devriminin Türk halkına yaptığı büyük katkılar, dil toplum ilişkisi, dil ve gelişim gibi hususlar anlamlı bir biçimde dile getirildi.

Ben burada yapılan bu tartışmaları konu yeterince içselleştirildiği için, dil devrimi öncesi okuma yazma oranını, okullaşma istatistiğini yeniden tartışmayacağım.

Ancak şurası bir gerçek ki, biz Atatürkçüler yıllarca cumhuriyet sevgisini, okullarda, birebir sohbetlerde, “Atatürk’ü seviyor musun? Çok seviyorum. Neden? Bizi düşmanlardan kurtardığı için…” söylemine hapsettik.

İşte bu hatsizin yaptığı bu hatsiz açıklamalar cumhuriyetle birlikte hayata geçen kültür ve harf devriminin toplumun tüm katmanlarında olumlu bir mecrada tane tane tartışılmasını sağladı.

Karışık kafalar bu tartışmalardan yararlandı, harf devrimini anlamaya en azından kapı araladı. Kültür ve harf devriminin Türk toplumuna yaptığı katkılar anlaşıldı, anlaşılıyor. Bu bir fırsattı. Atatürkçü, çağdaş, laik, cumhuriyetçi Türk halkı bu fırsatı çok iyi değerlendirdi.

Mutluyum!

Çünkü bazen bir musibet bin nasihattan iyidir.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR:

1964 yılında Ankara İli Kalecik İlçesinde doğdu. Çiftçi bir ailenin çocuğu. 1985 yılında mesleğe ilkokul öğretmeni olarak başladı. Türkçe öğretmeni oldu. 20 yıl okul müdürlüğü yaptı. 35 yıl emek verdikten sonra emekli oldu. Özel eğitim alanında 3 yıl müdür olarak özel sektörde çalıştı. Halen özel eğitim öğretmeni olarak görev yapıyor. Makale, inceleme ve araştırmaları Öğretmen Dünyası, ABECE, Eğitim Yaşam, Çağdaş Eğitim dergilerinde yayımlandı. Kalecik Gazetesinde 10 yıl köşe yazarlığı yaptı. Halen HANHANA isimli kültür ve sanat dergisinin editörüdür. Şiirlerini, 1. Çığlığa çağrı 2. Sensiz akşamların yorgun geceleri 3. Gökyüzüne kafa tutan sağanak; AB projesiyle gittiği Avrupa izlenimlerini, "Okulumuz Avrupa" da isimiyle kitaplaştırdı. Basıma hazır kitap taslakları mevcut. Evli, 2 çocuğu, 3 torunu var.