Gazali (1058- 1111) bir İslam düşünürüdür. İslam düşüncesinde dogmacılığın ve gerilemenin başlatıcısı sayılır. Fakat bir sözü vardır ki, son derecede doğrudur ve çağdaş bilimsel yöntemin önemli bir aşaması ile ilgilidir, şöyle demiştir:
“Cevizin kabuğunu kırıp özüne inmeyen, hepsini kabuk sanır.”
Burada işaret edilen şey, bilimsel düşünmenin, gerçeği keşfetmenin olmazsa olmaz bir koşuludur, yapısal bakış ve analiz yöntemidir.
Aynı işlem öğrenme süreci için de bir koşuldur.
Öğrendiğimiz şeyler bize tamam, eksiksiz görünür; bilgimizin, gerektiği şekil ve ölçüde olduğunu sanırız. Oysa, o bilgi bir kabuktur, özünde ise bir âlem vardır. Öteye geçmek, analiz yaparak (cevizin kabuğunu kırarak) öze, ayrıntılara ulaşmak lazımdır.
Bu kural aynen Atatürkçü Düşünce için de geçerlidir. Yapmamız gereken husus; çoğunlukla kaba saba olan bilgilerimizi, analitik bilgilerle tamamlamak, bu sayede yapısını, nelerden oluştuğunu görmektir. Yoksa, hiçbir işe yaramazlar.
Örneğin, Atatürkçülüğün on ilkesinden, çatı ilkesi olan Milliyetçilik!… ‘Milliyetçilik’ deyip geçiyoruz. Oysa, bu kavramın içinde, yapısında neler var neler! Birkaç örnek vereyim, Atatürkçü Öğreti Dersleri (İlk Düzey) kitabımızdan (sf. 10) alıyorum: Millet kavramı, kültür milliyetçiliği, ortak tarih, ortak kültür, ortak dil, tarih bilinci, ulusal bilinç, millî birlik, ulusal siyaset…
Bu kavramları yeterli ölçüde öğrenmedikçe ‘Atatürk Milliyetçisi’ olamayız.
Dolayısıyla, Atatürkçü olamayız!
Çünkü Atatürkçe düşünemez, hissedemez, iş yapamayız.