Anayasa örgütlenmiş bir toplumda devletin yönetim biçimini belirten, yasama, yürütme, yargılama erklerinin nasıl kullanılacağını gösteren, yurttaşların hak ve ödevlerini, özgürlüklerini saptayan ve düzenleyen, yasa sıralamasında en önde gelen yasadır.
Ülkemizde 1961, 1982, 1987, 1988, 2007, 2010 ve 2017 yılları olmak üzere yedi kez Anayasa değişikliği referandumuna gidilmiş. 1961 ve 1982 yıllarında darbe sonrası yeni Anayasa referanduma sunulurken, diğer yıllarda mevcut Anayasa’da yapılacak değişiklikler için halka fikri sorulmuş.
AKP, iktidarı döneminde Anayasa değişikliği için üç kez referandumyapmış. Yukarıda hangi yıl yapıldığını sıraladığım referandumların, “1988 yılı dışındakilerin” hepsine halkımız evet demiştir. Halkımızın önüne konan referandumlar üzerinde pek düşünmediği ve genellikle evet dediği sonucunu rahatlıkla çıkarabiliriz. Referanduma giden hükümetlerin neredeyse yüzde yüz başarılı olacağını da öngörebiliriz. Hayır çıkan 1988 yılı referandumu, yerel seçimlerin erkene alınmasıyla ilgiliydi. Halkımız sadece buna itiraz etmişti.
Referandumlar her ne kadar demokrasi şölenini çağrıştırsa da AKP döneminde yapılan üç referandum, daha çok AKP’nin menfaatlerine hizmet ediyor. Ne zaman tökezleseler bunun sebebini kanunda yasada aramış, yirmi bir yıldır devam eden iktidarları döneminde pek çok kez Anayasa değişikliğine gitmişler.
Mesela, 2007 referandumu bize Cumhurbaşkanının halk oyuyla seçilmesini, görev süresinin yedi yıldan beş yıla indirilmesini ve milletvekili genel seçimlerinin dört yılda bir yapılmasını getirdi. Meclisin seçtiği son Cumhurbaşkanı Abdullah Gül oldu. Onun görev süresi bittiğinde, Erdoğan Cumhurbaşkanı seçildi. Partili Cumhurbaşkanı olarak Erdoğan’ın tarafsızlığı düşünülemezdi. Öyle de oldu, daha çok AKP’nin güçlenmesi ve halk nezdinde devletle bir tutulması için çabaladı. Etkisiz kukla başbakanlar eliyle ülke yönetti.
2010 yılında bir Anayasa referandumu daha yaptılar. AKP’ye göre Anayasa’da yapılacak değişikliklerle 1980 ihtilalinin vesayetçi sistemi sona erecekti. Anayasa Mahkemesi’nin üyelik sistemi değişecek, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun yapısı değişecek,yüksek derecede demokrasi yaşayacaktık. 12 Eylül darbecilerinin yargılanma yolu açılacaktı. Fakat şu var ki otuz sene sonra yargılayacak birilerini bulmak oldukça güçtü.
Yine de göstermelik demokrasi ve yerel yönetimlerin güçlenip özerklik yolunun açılabileceği ihtimali kimi aydınlarımızı cezbetti. Ne de olsa demokrasi demek anadilde eğitim demek, ülkeyi bölüp Güneydoğu’yu Kürtlere bırakmak demekti.“Yetmez ama evet”şeklinde kampanya ve propagandalara giriştiler. Ayrıca Fethullah Gülen de en ateşli şekilde Anayasa değişikliğini destekleyenlerdendi. Kimi aydınlarımızla cemaat aynı safta yer alıyor, evet oyu çıkması için omuz omuza mücadele ediyorlardı. En önemlisi AKP,onların deyimiyle askeri vesayete son verecekti ve böyleceirtica (gericilik) yapmakla suçlanmayacak, eli rahatlayacak, daha cüretkâr adımlar atabilecekti.
Referandumdan evet oyu çıktı. Ölüm döşeğindeki birkaç darbeci yargılandı. Akıl almaz şekilde demokratikleştik vesaire. Pakette bir madde daha vardı. “Vatandaşlara Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapma hakkı verileceğiyle ilgiliydi.” Lütfen bu maddeye dikkat edin.
Gelelim bugüne, on üç yıl sonraya.14 Mayıs’ta Hatay Milletvekili seçilen Can Atalay Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu. Anayasa Mahkemesi ise 25 Ekim tarihli kararında Atalay’ın “seçilme hakkı ile kişi hürriyeti ve güvenliği” haklarının ihlal edildiğine hükmetti. Yargıtay bu kararı beğenmediği için Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu.
Anayasa Mahkemesi’nin muhalif gazeteciler hakkında tahliye kararı olduğunda Erdoğan, “Anayasa Mahkemesi’nin kararına saygı duymuyorum.” derdi, hatırlayın. Şimdilerde ise Anayasa Mahkemesi kararları uygulanmıyor, şahsı,yüksek mahkemeler arasında hakem olup anlaşmazlığı çözeceğini söylüyor. Yaşadığımız yüksek demokrasiyi idrak edebiliyor musunuz?
Ve 2017 Anayasa Referandumu ile Türk işi başkanlık sistemine geçildi. Yasama, yürütme ve yargı organları nerede konumlandı, Erdoğan nerede hepimiz çok iyi biliyoruz. Erdoğan başkanlık seçimi için aday olamayacakken ve seçime girmemesi gerekirken, yüksek demokrasi ve hukukun yaşandığı ülkemde bir kez daha seçime girdi. Oysa Anayasa’nın 101. Maddesine göre bir kişi Cumhurbaşkanlığına en fazla iki defa seçilebilirdi.Ülkeyi tek başına Erdoğan yönettiği gibi dış politikadan ekonomiye, sağlıktan spora aklınıza ne gelirse tüm açıklamaları da bakanlar yerine o yapıyor.Ki o bakanlar başkanlık sistemine geçildiği için güvenoyuna sunulmadı, işaret parmağıyla gösterilip atandı.
Pek çok kez değiştirilse de Sayın Erdoğan yine de baştan yazılmış yepyeni bir Anayasa istiyor. Eğer bunu da yaparsa bir sonraki adımı ne olacak?