Ermeni Teçhiri Kabul Edilsin Demek Şuursuzluktur!

Ermeni Teçhiri Kabul Edilsin Demek Şuursuzluktur!
Yayınlama: 25.04.2022 22:59
A+
A-

Yüz yedi yıl önceki Ermeni Tehciri gündeme getirilirken, daha dün yapılmış, 8
milyon Suriyeli’nin, vahşinin vahşisi tehcirinin, giderek katliamının, üstü örtülüyor!.. Bizse
buna, vallahi çok hazin, ses çıkartamıyoruz!..
Yüz yedi yıl önceki Ermeni Tehciri gündeme getirilirken; daha dün yapılmış, sekiz
milyon Suriyeli’nin; önden “tertemiz” bir hazırlıkla, güneyimizdeki mayın tarlaları yok edilip,
yüzbinlerce paralı asker oraya hokka gibi taşınıp, giydirilip, silahlandırılıp, o arada cepleri
doldurularak; Barzani petrolü, Suriye Kuzeyi’nde açılmak istenen koridordan Akdeniz’e
bağlanacak, diye; Arabı, Türkmeni, Alevisi, Sünnisi; yani Kürtçüler dışında kim varsa;
bombalanarak, evleri darmaduman edilip yıkılarak, yakılarak; kurşunlanarak; vahşinin
vahşisi tehciri, giderek katliamı, hiç utanmadan, unutturulmak isteniyor!..
Aynı makamdan, Taliban’dan kaçırılan bir milyon Afgan, ellerini kollarını sallaya sallaya
sınırlarımızdan geçerek, kuzu kuzu, aramıza katılmışlar…
Bütün bunların günümüzdeki müsebbibi, Batı Âlemi, bize yüzü kızarmadan, hala daha, “107
yıl önce soykırım yaptınız!”, diyebiliyor…
Akıllarını peynir ekmekle yemiş milletvekilleri, bütün şu güncel manzara-i umumiyeye,
alçakça göz yumarak “Ermeni Tehciri kabul edilsin!”, diye önerge veriyorlar, nutuk
atıyorlar… Bina tutuşmuş, umurlarında değil; bir asır önce binada oturanlardan hesap sormaya
yelteniyorlar!..
Bu nasıl bir şuursuzluktur?..
Allah’tan bulun!.. Bu milletin size verdiği her kuruş haram olsun!..
**
Ermeni meselesiyle ilgili olarak, vaktinde çok yazdım… Bu konuya, burada, hiç
değinmek istemiyorum…
Şu kadarını belirtmekle yetineceğim ki, emperyaller varlarıyla yoklarıyla 1915’te,
Çanakkale’ye yüklenirken, stratejinin şaşmaz gereğidir, kuvvetlerimizi bölmek üzere, Gazi’nin
de sonradan işaret ettiği gibi, Doğumuz’da, Taşnaklar’ı, bize karşı azmettirdiler… Mukatele
(karşılıklı boğuşma) oldu…
Bu arada, o oldu bu oldu, bu topraklarda hangi acı olmuşsa bu elbette, bizim acımızdır…
Ancak; tarihçilerin görevini üstlenip, ABD Başkanı’nın “soykırım” tabirinin gerçekleri
yansıtmadığını, dahi, söylemeyeceğim… O’na (ki, genelde Biden’i beğeniyle izlerdim, her hâlükârda, selefine tercih ederim, geçiyorum), bir tek şey diyeceğim:
– Kıymetli Kardeşim Joe, Dedelerim’i töhmet altında bırakacak idiysen, bir zahmet, önce
kendi dedelerini töhmet altında bırakaydın!.. Bir de daha dün itibariyle, kendini!..
Mesele bu bile değil, tek başına… Bu iktidar, böyle bir zulü, davet etmemeliydi… Etti…
Bu; geniş bir stratejinin ilk bir basamağı olarak görülmek, yerinde olur…
Burada, asıl üstünde duracağım, şudur: ABD Başkanı, “Bugünkü Türkiye’yi üzmek
istemiyorum, ancak bir daha olmasın diye bunları söylüyorum”, demişti, geçen yıl… Açtığı
yolda arabasını, sürmeye devam ediyor… Iyi de, 8 milyon Suriyeli’nin; yok Arap Baharı’ydi; yok
Yeni Osmanlıcılık’tı; yok Büyük Orta Doğu Projesi’ydi (BOP); acılar içinde yerlerinden
yurtlarından edildiği, ayrıca milyonlarcasının telef edildiği süreç, allaşkına, daha yepyeni
olarak ve dibimizde, vukua gelmedi mi!..
Bunu görmeyecek miyiz? Bu bir daha olmasın, demeyecek miyiz?
Ya, biz pekiyi:
– Arkadaş, ne diyorsun sen, biz beş milyon Suriyeli’yi, sizin dürtmenizle, Şam’da
Emeviyye Camii’nde, Cuma namazı kılacağız, hevesiyle, yanıp tutuşurken, kendi
kucağımızda buluverdik, demeyecek miyiz?
BOP Eş Başkanı iseniz, diyemezsiniz, maatessüf… Irak’ın, Saddamı’nın sarayı bir tarafa,
tarihinin haremine giren, orayı, İrak tarihinin eşsiz hazinelerini,
yağmalayan, emperyalizmanın neferlerinin evlerine salimen dönmelerine “duacı” olmuşsanız,
yine diyemezsiniz…
Bu konuda muhalefet de, henuz, ne yazık ki, kulağımıza erişebildiği kadarıyla, hiç bir laf
etmediği bir yana, bütün şu olup bitene yüzünü dönüp, soykırımın kabulü yönünde,
TBMM’de önerge veriyor, mesaj yayınlıyor…
Allah sizi nasıl bilirse öyle yapsın!..
**
“Arap Baharı”, taammüden, kasden, dünya tarihinin görmediği tehciri yapmıştır, Suriye’den…
Tunus’taki, Mısır’daki, Libya’daki, ondan önce İrak’taki (Saddam’ın mezalimini aratmayan)
mezalimden sonra… Ne için? Petrol ve doğal gaz için… Giderek aynı emelle ve “Yeni
Osmanlıcılık” namı altında, mezhebî bir Emeviyye Ordusu oluşturup, “Şii Iran”i vurmak
üzere… Ne için? Petrol ve Doğal gaz için…
Giderek, bir milyon Afgan askerini, Afganistan’dan, hop, Türkiye’ye getirivermiştir…
**
Amerikalı dostlarım, bana, “Profesör Yarman, neden bu kadar sert konuşuyorsunuz?”,
diyorlar… Onlar’a:
– Ben, sizin en bıçkın tornalarınızdan geçmiş bir bilim adamıyım… Oralar benim, hele
zaman ilerledikçe, daha da çok özlediğim, bilim cennetleri… Bu ne kadar böyleyse,
şimdilerde bölgemizde, her yıl bir milyon insanın kanını içerek yaşayan savaş makinasının
parçası olmayı reddediyoruz, diyorum…
Kimin düsturudur bu? Mustafa Kemal Atatürk ve Silah Arkadaşları’nın… “Savaş savunma
için değilse, cinayettir”, hükmünü serdeden adamın… “Yurtta sulh, cihanda sulh”, diyen
adamın… Bu sözler, işte tam da, Amerikalı dostlarıma özetlediğim, tavrımızı anlatıyor…
Cumhuriyet’i özümseyen millî vicdanlar, emperyalistlerle kol kola, macera peşinde koşmaz…
Bir de tabii, dik durur… Dik… Dik durmak içinse, boyundurukta olmamak gerekir…
Asla seyirci kalmayacağız!..

Prof. Dr. Tolga Yarman
CHP Kurultay Onur Üyesi

1963’de Galatasaray Lisesi’ni bitirdi. Üniversite öğrenimini Fransa’da gördü; Institut National des Sciences Appliquées de Lyon Mühendislik Okulu’ndan, 1967’de mezun oldu. “Doktora çalışmasını” ABD’de yaptı; Massachusetts Institute of Technology’den, 1972’de “Bilim Doktoru” ünvanını aldı. İTÜ’de, 1982’de Profesör oldu. İTÜ, ODTÜ, Boğaziçi Üniversitesi, Anadolu Üniversitesi, California Institute of Technology, İ.Ü. Mühendislik Fakültesi ve Siyasal Bilgiler Fakültesi, Brüksel Özgür Üniversitesi, Feyziye Mektepleri Vakfı Işık Ünivertsitesi ve Galatasaray Üniversitesi’nde öğretim görevlerinde bulundu. Halen, T.C. Okan Üniversitesi öğretim üyesi.