Abdullah Gül, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada “Zamanında Cumhurbaşkanı Erdoğan ve bana yapılan haksızlıklar Ekrem İmamoğlu’na yapılmamalı.” diyerek, kendisini İmamoğlu ile aynı klasmanda gördüğünü ima etti. Bu sözler sadece bir adalet vurgusu değil, aynı zamanda Gül’ün İmamoğlu’na dolaylı bir destek sunduğunun işaretiydi.
Gül, Chatham House ödülünü aldığı dönemde, Türkiye’nin Batı ile ilişkilerini “ılımlı” bir çizgide götüren bir lider olarak tanımlanıyordu. Benzer şekilde, Ekrem İmamoğlu da yalnızca yerel yönetimdeki performansıyla değil, uluslararası çevrelerden aldığı destekle “geleceğin liderlerinden biri” olarak parlatılmaya çalışılıyor.
Peki, bu kesişim noktaları bir tesadüf mü?
Gül’den İmamoğlu’na “Sessiz Onay”
Abdullah Gül, 2010 yılında İngiltere’nin saygın düşünce kuruluşlarından Chatham House tarafından “Yılın Devlet Adamı” ödülüne layık görülmüştü. Bu ödül, uluslararası alanda belirli isimlerin öne çıkarılması açısından kritik bir gösterge olarak değerlendirilir.
Bugün Ekrem İmamoğlu’nun da Chatham House gibi uluslararası platformlarla ilişkisini sürdürmesi, onun da benzer bir çizgide görüldüğünü düşündürüyor. Gül’ün açıklamalarını bu çerçevede değerlendirdiğimizde, aslında İmamoğlu’na yönelik yargı sürecine itirazdan daha fazlası olduğu anlaşılıyor.
Gül, İmamoğlu’nun mağduriyetini vurgularken, aslında onu kendisi gibi uluslararası kabul görmüş bir siyasi figür olarak konumlandırıyor. Bu da onun dolaylı bir destek sunduğu anlamına geliyor.
İmamoğlu’nun Yolu Nereden Geçiyor?
Ekrem İmamoğlu’nun yerel yöneticilik sınırlarını aşan çıkışları, sadece iç siyasete yönelik hamleler mi, yoksa küresel bir stratejinin parçası mı? Chatham House ve benzeri platformlarla kurduğu temaslar, uluslararası kamuoyunda nasıl bir lider olarak şekillendirilmek istendiğine dair ipuçları veriyor.
Gül’ün mesajı, yalnızca geçmişte yaşadığı bir mağduriyetin hatırlatılması değil, İmamoğlu’nun Batı tarafından nasıl algılandığını ve kimler tarafından desteklendiğini işaret eden önemli bir siyasi referanstır.
Türkiye’de siyaset, yalnızca iç dinamiklerle şekillenmez. Uluslararası platformlardan gelen mesajlar ve belirli figürlerin kimler tarafından sahiplenildiği, gelecekteki siyasi senaryoların ipuçlarını verir.
Bugün Gül ve İmamoğlu arasındaki bu “örtük bağ”, Türkiye siyasetinde yeni bir ittifak mı doğuyor? sorusunu da gündeme getiriyor. Bu sorunun yanıtı, önümüzdeki süreçte daha da netleşecek.