Cehennem için yanmaz terlik satarak din istismarının şahikasına ulaşmış bir kişiye de hoca denilerek, “Apo’nun meclise getirilmesi bağlamındaki fikirlerinin(!) sorulduğu” TV ana haberine çıkarılmasını hazmedemiyorum.
Dilimizde -başka dillerde de- bazı sözcüklerin ikiz hatta daha çok anlamları olabiliyor. Kimileri yüceltici kimileri aşağılayıcı. “Hoca”, yüceltici anlamı olanlardan biri. Ortaokul düzeyinden üniversiteye dek akademik görevlilere hoca denilmesi adet olmuştur. Ayrıca okul, hastane vb yerlerde “hocam”, hitaplarda kolaylık amacıyla kullanımı yaygındır. Bunlara pek itirazım yok.
Ama, hanımların bedenlerine yazılar yazarak veya çeşitli hastalıkların tedavileri için muska yazarak ya da kabe maketi çevresinde bebeleri dolaştırıp hac farizası egzersizi yaptırarak kusursuz din istismarcılığı yapanlara hoca denilmesini büyük bir aymazlık olarak görüyorum. Böylelikle farkında olmadan o eylemleri yüceltmiş oluyoruz.
Cehennem için yanmaz terlik satarak din istismarının şahikasına ulaşmış bir kişiye de hoca denilerek, “Apo’nun meclise getirilmesi bağlamındaki fikirlerinin(!) sorulduğu” TV ana haberine çıkarılmasını hazmedemiyorum.
Sözü dolaştırmadan önerimi söyleyeyim: Bir kişiye “hoca” şeklinde hitap edildiğinde, saklı içerik yoluyla yüceltici bir sıfat da verilmektedir. Bu sıfata ne ölçüde layık olduğu belli olmayan kişilerin böylece parlatılması sonunda o kişilerin de kendilerini gerçekten birer hoca sanmaları gayet doğaldır. Hele hele, bilimle yakın uzak ilgisi olmayan konularda [1] doktora yaptırarak birbirlerine doktor (sonra da profesör) unvanı vererek büyüyen tümör, bu sahte bilim insanlarının rektör, dekan vs yapıldığı çakma üniversitelere(!) evriliyor.
26 Kasım 1934 tarih ve 2590 sayılı yasa[2] ile kaldırılan unvanlardan birisi de “hoca” olduğuna göre önerim, bu deyimin olur olmaz kullanılmaması, özellikle de dini meşgalesi veya güç devşirme ihtiyacı nedeniyle kişilerin kendi kendilerine hoca demelerinin kabul edilmemesi; kitle iletişim araçlarında reyting artırmak için bunların şaklabanlıklarına pirim verilmemesidir.
Bu haksız unvan kullanımından en çok zarar görenler kuşkusuz bu unvanı hakkıyla edinmiş bilim insanlarıdır. Bu nedenle bir önerim de bu insanların bu “unvan tasallutu”nu protesto etmeleri; kendilerine hoca denilmesinin, yanmaz terlik satıcısı hocaları çağrıştırdığından rahatsızlıklarını ilân etmeleridir.
Benzer sorun sadece “hoca” için değil örneğin “bakan” için de geçerlidir. Kendisine “bakanım” denilen kişiler, görev yaptığı bakanlıkla ticaret yapan bakanların çağrıştırılmasından rahatsız değiller midir? Jacques Seguela’nın “Anneme reklamcı olduğumu söylemeyin , o beni bir genelevde piyanist sanıyor” adlı kitabı, saygın hocaların ve bakanların duygularını en iyi yansıtan ismi taşıyor.
Haksız edinilmiş unvanların birer hakarete dönüşmüşlüğü listesi uzatılabilir. Bu durumda “Ne yani, kötü örnekler yüzünden onur duyduğumuz unvanlarımızı kullanmayalım mı?” sorusunu duyar gibiyim. Cevap kolaydır: “Tabii ki kullanabilirsiniz; ama yanmaz terlik satıp satmadığınızı soracaklara da hazır olmalısınız!”
29 Ekim 2024
[1] Bkz. “Şeytanla Mücadele Eğitimi” konulu doktora https://bityl.co/SXPG
[2] Bkz. https://bityl.co/SXlx