İşte Biz O Gün Tükeneceğiz – Melih Demirel Yazdı

İşte Biz O Gün Tükeneceğiz – Melih Demirel Yazdı
Yayınlama: 11.04.2025 19:38
A+
A-

Backspace, yani “Geri alma” tuşu. Oturdum bilgisayarın başına, tam yazıya başlayacakken fark ettim, silinmiş yarısı, sadece okun diğer yarısı kalmış… Sadece o da değil, fark etmemişim bunca zaman, baktım şöyle dikkatlice; sırasıyla “H, A, K, U, D, L, E, T” harfleri de aşınmış…

Yani demem o ki ahali, içimize atıp avaz avaz bağıramadığımız bazı şeyleri ben de bu sanal kağıtlara şafaklara tutulmamaya gayret göstererek nakşederken, yaz… sil… yaz… sil… en çok da “SİL” demişim. Ne acı…

Peki aşınan harflere ne demeli? Sekiz harf mahvolmuş, hatta bazıları silinmiş bile komple. Hoş, silinse ne yazar ki… Artık zihnimize işlemiş, dava olmuş, hafızamı kaybetsem o harflerin yerini unutmam anlayacağınız… Koyalım mı yan yana, ne çıkıyor?

HAK çıkıyor.

HUKUK çıkıyor.

ADALET çıkıyor.

Ne acı…

Ben de isterdim bu denklemden bahar bahçe çıksın ama hâl böyle, ne yaparsın… Üçü olmayınca bahar da olmuyor, bahçemizden de çıyanlar eksik olmuyor zaten…

Bir günde mi geldik bu hâle peki? Tabii ki hayır. Alışa alışa geldik. Kafamızı dönerek, imdat diyene kulak tıkayarak, suda boğulanın ayağına taş bağlayarak, “Yetmez ama…” gibi garip şekilde haykırarak, temsilde hata olmaz; mahalle yanarken saç taramak gibi tuhaf eylemler yaparak… Geldik…

Kanser teşhisini öğrenip, bunu Gripin ile yenmeye çalışan birine ne dersiniz? Hah… İşte tam da şu an o “aptal” dediğiniz kişiden halliceydi durumumuz. Hoş, hayata tutunacak kemoterapi imkânlarımız da olsa, biz çareyi Gripin’den bekledik… Ne acı…

Bir sabah kalktık, ses veren siyasiler yok.

Bir sabah kalktık, karanlığı aydınlatan gazeteciler yok.

Bir sabah kalktık, gelecek dediğimiz çocuklar yok.

Ölümü görüp sıtmaya razı edilişimize seviniyoruz ya bugünlerde… Bir de yeni ad koymuşlar bu sıtmaya: “Adli kontrollü serbestlik…” Hâl öyle ki, memlekette bu şarttan dışarıda olanlar birleşip parti kursa, barajı geçer… Hele bir de Silivri kadrosu var ki, iktidara oynar. Öyle acayip bir zaman işte…

Ne acı…

Bir sabah kalkıp artık kimse kalmayınca,

Bir sabah eleştirel bir ses duymayınca,

Birisi yeşil karpuza “Artık pembedir bu.” dedikten sonra kimse itiraz etmeyince,

O vakit terazi kırılmış, Themis’in gözü açılmıştır…

O vakit, adalet sadece duvarda yazı, fiziki olarak da sadece bir kadındır.

Sezen’in de dediği gibi… “İşte biz o gün tükeneceğiz…”

Tabii, uyanabildiğimiz her bir yeni sabahın adı da umuttur… Bu da amorti olsun, hakkımızdır.

Kalın sağlıcakla…

1994 Ankara doğumlu. Eskişehir Anadolu Üniversitesi Maliye bölümü mezunu. Evli, bir kız çocuğu babası.