Marmara Cezaevi’nde bulunan Atalay, 14 Mayıs’taki seçimlerde milletvekili seçilmiş ancak tahliye edilmemişti.
Muhalefet partileri ve Atalay’ın avukatları, bu tarihten itibaren Atalay’ın serbest bırakılması gerektiğini savunuyor.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ise daha önce yaptığı açıklamalarda TBMM Başkanlığı’nın Yargıtay’dan gelecek sonuca göre hareket edeceğini söylemişti.
YARSAV Kurucu Başkanı, Hukukçu ve Siyasetçi Ömer Faruk Eminaoğlu “İktidarın, Can Atalay konusunda TBMM’den ve yargıdan beklentileri daha bitmediğini açıkladı.
Ömer Faruk Eminağaoğlu konuyla ilgili yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Yargıtay, 28 Eylül tarihinde Can Atalay hakkındaki kararı onadı ve mahkümiyet kararı kesinleşti.
Anayasa Mahkemesi (AYM) ise 5 Ekimde Can Atalay’ın “tutukluluğuna itirazın reddi kararında” hak ihlali iddiasını inceleyecek.
Yargıtay’ın mahkümiyet kararına rağmen, bu inceleme yine son derece önemli.
AYM’nin 5 Ekimde vereceği karar konusunda üç olasılık:
1- AYM’nin incelemeyi yapacak olan bölümü, dosyayı genel kurula iletebilir.
Bu durumda incelemeye genel kurulda devam edilir ve verilecek karara göre hareket edilir.
Bu inceleme sonuçlanmadan, Yargıtay’ın onama kararı söz konusu olduğu için, o kararla ilgili de hak ihlali başvurusu yapılırsa, o zaman iki dosya birleştirilecek inceleme yürütülür.
2- “Hukukun gereği olarak” AYM bölümü ya da dosya kendisine iletilirse genel kurulu, önceki kararlarından hareketle, Anayasa 83, 14 üncü maddeleri ile ilgili olarak, milletvekili seçilmiş olmak nedeniyle, yargılamanın durdurulmayıp sürdürüldüğü için seçilme hakkının ihlal edildiğini belirtip hak ihlali kararı vermeli.
Bu duruma yol açan Anayasa’nın 14 üncü maddesi ve bu maddenin belirsiz içerik taşıması.
Bu durumda salıverme ve yeniden yargılamaya da hükmedilir.
Dosyadaki kesin hüküm kalkar.
Yargıtayın onama kararı etkisini kaybeder.
Dosya Yargıtaya iade edilir.
Yargıtay milletvekili seçilmek nedeniyle dokunulmazlık hükümlerine göre hareket edilmesi için, AYM kararı gereği yeniden yargılama gerektiğinden kararı bozar.
Yargıtay dosyayı yerel mahkemeye iade eder.
Yerel mahkeme, bozma kararına uyarak, dokunulmazlık nedeniyle durma kararı verip dosya TBMM’ye gönderir.
(Bir not düşersek,
Bu arada tek adam sistemi ve bağımsız olmayan bu yargı varken, dosya TBMM’ye geldiğinde, TBMM’de AKP/MHP vb dokunulmazlığın kaldırılmasının oylanmasını gündeme taşıyabilirler!
Dokunulmazlık kaldırılırsa ki, bu karara karşı AYM yolu açık ve AYM’de kendisine yapılan başvuruyu reddederse,
Dokunulmazlık kaldırılan böyle bir durumda, yerel mahkemedeki yargılama devam eder.
Yargıtay’ın, hukuken gerekmemesine rağmen esas hakkındaki kararı/görüşü de ortaya çıkmış olduğu için, (böylece yönlendirilmiş olan) yerel mahkeme ve bölge mahkemesinde çok büyük olasılıkla aleyhe kararlar verilir, dosya bu şekilde tekrar Yargıtay önüne gelecektir.)
(Bir parantez daha açalım:
Yargıtay üyeleri, bu dosyada yerleşik AYM kararlarını gözetmeden hareket ederek Can Atalay hakkında verdikleri hukuka aykırı önceki kararlarıyla, dava hakkındaki görüşü önceden ortaya koyup, alt mahkemeleri yönlendirdikleri için, bu Yargıtay üyeleri için red koşulu bile oluşmuş durumda. Hatta bu kararları nedeniyle kendilerine rücu esaslı olarak devlet aleyhine tazminat davası koşulları da oluşmuş durumda.)
Dosya belirtilen şekilde yeni karar sonrası tekrar Yargıtay önüne geldiğinde, Yargıtay mahkümiyet kararını onarsa bu mahkümiyet kararındaki hak ihlalleri nedeniyle dosya yine AYM önüne taşınır. AYM mahkümiyet konusunda hak ihlali olup olmadığını inceler. Aleyhe karar çıkarsa İHAM süreci başlar.)
3- AYM, herkesi şaşırtıp, önceki kararlarının aksine olarak, mahkümiyet kararının onandığını ve kararın kesinleştiğini, tutuklamaya itirazla ilgili başvuru konusundaki hak ihali iddiasının, onama ile ortaya çıkan mahkümiyet kararı içinde ve hak ihlali yaratılıp yaratılmadığı konusunda bir başvuru yapılırsa incelenebileceğine karar verebilir ve bu konudaki başvuruyu reddedebilir. Bu durumda infaz sürer, Bu yönden İHAM süreci başlar.
(Bir not düşersek;
Hukuksuzluğun açık bir başka göstergesi, AYM 5 Ekimde dosyayı inceleyeceğini açıklamışken, Yargıtayın apar topar bu tarihten önce dosyayı raftan indirmesi ve hele de 1 Ekimde TBMM açılmadan da önce karar vermesi… Neden bu acelecilik ..
Neden mi…
14 Mayıs 2023 tarihi itibarıyla milletvekili sıfatını kazanan Can Atalay hakkındaki (AYM henüz inceleme yapmamış olacağı için) onama kararının TBMM’ye gönderilmesi yetiştirilse ki sanırım öyle de olacaktır, 1 Ekimde açılacak TBMM Genel Kurulunda bu karar okunmakla, Can Atalay’ın milletvekilliği Anayasa md 84 uyarınca düşmüş olacak…
TBMM’de milletvekilliğinin düşürülmesi, 2 nci olasılıklardaki incelemeleri etkilemez.
Ancak, yargıdaki hukuka aykırılıklar ve iktidarın güç gösteri ile ortaya çıkan karardan sonra, bir başka güç gösterisi de TBMM’de yaşanmış olacak…)
(Bir parantez açarsak;
AYM,(ilk başvuruyu yani tutuklulukla ilgili başvuruyu reddederse),mahkümiyet kararı onandığı için, bu mahkümiyet kararı ile ortaya çıkan hak ihlalleri konusunda 30 gün içinde AYM’ye başvuru yapılacak.
AYM, mahkümiyet kararına ilişkin davada ve buna bağlı olarak tutukluluk nedeniyle hak ihlali olup olmadığını o aşamada inceleyecek.
AYM’nin vereceği o karara göre hareket edilecek.
Reddederse İHAM süreci, kabul ederse de, vereceği kararının içeriğine göre…
Susan ve susmayan milletvekilleri…
Can Atalay and içmedi ki, nasıl milletvekili olabilir deniliyor.
Şunları hatırlatmakta yarar var.
1- YSK kararına göre, milletvekili seçilmek ayrı, göreve başlamak ayrı.
Milletvekili seçilmiş olmak için, seçimin yani oy vermenin bitmesi, sandıkların kapanması yeterli, oyların sayım dökümü, mazbata, and usule ilişkin ayrı konular.
Henüz milletvekili mazbatasını alamadan gerçekleşen bir ölümde YSK, 2007’de (MHP) milletvekili sıfatının varlığını kabul etti.
https://www.milliyet.com.tr/siyaset/olen-milletvekilinin-koltugu-bos-kalacak-207810
2- Milletvekili seçilip, and içip, 5 yıl boyunca hiç konuşmayan AKP milletvekilleri var.
Bu konu üzerinde çok şey söylenebilir, onu burada söylemeyelim!..
3- Can Atalay TİP’ten hukuka uygun biçimde milletvekili seçildi.
Can Atalay’ın karşısına Yargıtay çıktı. Anayasa Mahkemesi kararına rağmen TBMM’ye girmesini bu aşamada önledi.
Bu konuda Can Atalay’ın haklılığını gösteren AYM’nin bir çok kararı var. Son kararı Ömer Faruk Gergerlioğlu kararı
https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2019/10634
(Bu arada şu notu da düşelim;
Anayasa değişikliklerini ağzından düşürmeyen AKP’nin, AYM kararları karşısında, Anayasa’nın dokunulmazlıklarda ilgili 83 üncü maddesinde, “Anayasa’nın 14 üncü maddesi kapsamındaki suçların dokunulmazlık dışında kaldığı” yolundaki, bu istisna hükmünü, bir anayasa değişikliği ile madde metninden çıkarması gerekiyor. Madde o zaman 1961 Anayasasındaki şeklinde dönecek. AKP’nin ağzından bu konunun çıkmaması, Anayasa değişikliği/yeni anayasa söylemlerinde içten olmadığını da ayrıca gösteriyor.
4- Anayasa ve bazı yasa hükümleri nedeniyle milletvekili sıfatının kazanılma/başlama anı konusunda doktrinde farklı görüşler kuşkusuz var.
Anayasa md 81’de “göreve başlarken and içerler.”
TBMM İçtüzüğü md 3’de “and içerek göreve başlarlar.”
2839 sayılı Milletvekili Seçim Yasası md 36’ya göre, milletvekili “seçilenler” YSK’ya bildirilir. “Seçilenlere”, İl Seçim Kurulu tarafından tutanak (mazbata) verilir.
Bu üç düzenleme nedeniyle doktrinde milletvekili sıfatının ne zaman, yani and öncesi mi and ile mi başlayacağı konusundaki düşünceler farklı…
YSK ve AYM kararları karşısında, Can Atalay’ın milletvekili sıfatına sahip olduğu ve hakkındaki Yargıtay kararının da hukuka aykırı olduğu son derece açık.
Bir yanda TBMM’ye girip hiç konuşmayan, “susan”, ağzını açmayan milletvekilleri…
Öte yanda milletvekili seçilen, TBMM çatısı altında milleti için çalışmak isteyen, ancak ortada bir suç değil demokratik bir hak kullanımı söz konusu iken mahküm edilip, milleti temsil hakkı elinden alınmak, bu hakkına engel olunmak, susturulmak istenilen bir Can Atalay…
Yaşanacaklara, hukuk ve demokrasi yoluyla, halkla yan yana yürüyerek, bu baskıcı düzene boyun eğmeden elbette karşı konulacak.
Mahküm edilen Can Atalay mı, yoksa hem Can Atalay hem de Can Atalay üzerinden, hukuk mu, demokrasi mi, hak ve özgürlükler mi..
Gezi olayları nedeniyle yargılanmış olmam, benim için de ayrı bir onur.
Gezi onurumuzdur!..”