23 Nisan 2025’te İstanbul’da meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki depremin ardından, Emekli Amiral ve Yazar Türker Ertürk, sosyal medya platformu X üzerinden bir açıklama yaparak hem yönetime hem de topluma önemli uyarılarda bulundu.
Ertürk, “Depremi durdurma, engelleme ve öteleme şansımız yok!” diyerek sözlerine başladı. Ancak depremden kaynaklanacak zarar, ziyan ve can kayıplarını önlemenin mümkün olduğunu belirtti. “Bunun yolu; sorgulayıcı akıl ve yaşamda tek yol gösterici olan bilim ve onun ışığında alınan tedbirlerdir” dedi.
Türkiye’de uzun süredir bilimin itibarsızlaştırıldığını ifade eden Türker Ertürk, “Bir ülkede bilim ‘tu kaka’ yapılıyor ve sorgulayıcı aklın yerine biat eden, dindar ve kindar toplum peşinde koşuluyorsa; o ülkeyi deprem her seferinde daha kötü vurur” açıklamasında bulundu.
Ertürk, dini tarikatların ve cemaatlerin etkili olduğu toplumlarda, doğal afetlerin yarattığı yıkımın da çok daha büyük olduğunu savundu. “Bir ülkede dini tarikatlar ve cemaatler çoksa; o ülkenin deprem dahil doğal afetlerden gördüğü zarar ve can kaybı çok büyük oranda olur” dedi.
Dua ve inançların kişisel huzur açısından anlamlı olabileceğini belirten Ertürk, “Dua ederek, ayet okuyarak iç huzuru sağlayabiliriz ama depremlerden ve etkilerinden asla ve kat’a korunamayız” sözleriyle bu yaklaşımın yeterli olmadığını vurguladı.
Açıklamasında şarlatanlara da sert çıkan Ertürk, “Etrafta okuyarak ve üfleyerek depreme karşı korunma sağladığını iddia eden çok sayıda şarlatanlar, hatta ‘Çocuk evliliklerinin yasaklanması depremi getirmiştir’ diyen, isminin başında akademik bir kariyer olan Prof. Dr. etiketi olanlar bile var!” dedi.
Bu tür açıklamaların çağdaş bir ülkede asla kabul edilmeyeceğini belirten Ertürk, “Çağdaş bir ülkede, böyle bir açıklama yapanın üniversite hocalığına son verirler ve sapık diye tecride kapatırlar” ifadelerini kullandı.
Depremlerin sadece doğa olayı olmadığını, aynı zamanda toplumsal bir ayna olduğunu söyleyen Ertürk, “Dünyanın pek çok yerinde deprem, tayfun, kasırga, sel, heyelan gibi doğa olayları olur ve can ve mal kayıpları oluşur. Meydana gelen bu doğa olaylarının şiddetini, bölgelerini, orada yaşayan toplumun yapısını, dünya görüşünü, can ve mal kayıplarının oranını analiz ettiğimizde çok dikkat çekici bir sonuç göze çarpmaktadır” dedi.
Türker Ertürk, Japonya’yı örnek göstererek, akıl ve bilimin toplumsal felaketleri nasıl engellediğini şu sözlerle anlattı:
“Depreme maruz kalan toplum eğer aklın ve bilimin egemen olmadığı bir toplum ise orada bu doğa olayının meydana getirdiği felaketin derecesi de çok yüksek oluyor. Japonya, dünyada depremleri en şiddetli ve en yaygın şekilde yaşayan ülkelerden biri. Böyle olmasına rağmen, can ve mal kayıplarında en düşük orana sahip! Çünkü Japon toplumu, depremlerin Allah tarafından verilen bir ceza olmadığının bilincinde.”
Açıklamasının sonunda Ertürk, İstanbul’da depreme yakalanan vatandaşlara geçmiş olsun dileklerini sunarak sözlerini şöyle tamamladı:
“Depremi durduramayız ama akıl ve bilimle zararını en aza indirebiliriz. Aksi halde, her sarsıntı bir felakete dönüşür.”
Ertürk’ün açıklaması şöyle:
DEPREMDE GÖRÜLEN ZARARLARIN SORUMLUSU KİMDİR?
Depremi durdurma, engelleme ve öteleme şansımız yok! Ama depremden göreceğimiz zararı, ziyanı ve can kayıplarını engellemek ve en aza indirmek mümkün. Bunun yolu; sorgulayıcı akıl ve yaşamda tek yol gösterici olan bilim ve onun ışığında alınan tedbirlerdir.
Bir ülkede bilim “tu kaka” yapılıyor ve sorgulayıcı aklın yerine biat eden, dindar ve kindar toplum peşinde koşuluyorsa; o ülkeyi deprem her seferinde daha kötü vurur. Bir ülkede dini tarikatlar ve cemaatler çoksa; o ülkenin deprem dâhil doğal afetlerden gördüğü zarar ve can kaybı çok büyük oranda olur. Dua ederek, ayet okuyarak iç huzuru sağlayabiliriz ama depremlerden ve etkilerinden asla ve kat’a korunamayız.
Etrafta okuyarak ve üfleyerek depreme karşı korunma sağladığını iddia eden çok sayıda şarlatanlar, hatta “Çocuk evliliklerinin yasaklanması depremi getirmiştir” diyen, isminin başında akademik bir kariyer olan Prof. Dr. etiketi olanlar bile var!
Çağdaş bir ülkede, böyle bir açıklama yapanın üniversite hocalığına son verirler ve sapık diye tecride kapatırlar. Dünyanın pek çok yerinde deprem, tayfun, kasırga, sel, heyelan gibi doğa olayları olur ve can ve mal kayıpları oluşur. Meydana gelen bu doğa olaylarının şiddetini, bölgelerini, orada yaşayan toplumun yapısını, dünya görüşünü, can ve mal kayıplarının oranını analiz ettiğimizde çok dikkat çekici bir sonuç göze çarpmaktadır.
Depreme maruz kalan toplum eğer aklın ve bilimin egemen olmadığı bir toplum ise orada bu doğa olayının meydana getirdiği felaketin derecesi de çok yüksek oluyor. Japonya dünyada depremleri en şiddetli ve en yaygın şekilde yaşayan ülkelerden biri. Böyle olmasına rağmen, can ve mal kayıplarında en düşük orana sahip! Çünkü Japon toplumu, depremlerin Allah tarafından verilen bir ceza olmadığının bilincinde.
23 Nisan 2025 tarihinde meydana gelen depremi yaşayan yurttaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum.