Umut Öldü – Hatice Topçu Yazdı

Umut Öldü – Hatice Topçu Yazdı
Yayınlama: 20.02.2024 18:55
A+
A-

Yazdığım bütün yazılarda, yaptığım konuşmalar ve televizyon programlarında hep umudu yeşertmeye çalıştım. Çünkü en son umut ölür. Bunu yaparken de elbette hayal ürünü bir umuttan söz etmedim. Edemezdim çünkü gerçekten kopuk beklentinin tek başına hiçbir anlamı olamaz.

Ne yazık ki üstüne yeni şeyle koyamadığımız bir tablo ile karşı karşıyayız ve sürekli tüketiyoruz… Her şeyi tüketiyoruz; sevgiyi, ahlaki, kültürü, sanatı, edebiyatı, özetle insanı insan yapan her şeyi tüketiyoruz.

Sermaye egemenliği dünyayı kilitledi aslında. Çıkışı olmayan bir tablonun içinde debelenip duruyoruz. Bu durum da onların işine yarıyor ve her şeyi dizayn etmeyi sürdürüyorlar ki bu durum da onların ürünü…

2023 Şubat ayında büyük bir deprem yaşamış bir ülkede elbette depremin yaralarını sarmak için kaynak yaratmaya ihtiyaç var. Ancak hasarın büyüklüğünün nedenlerini de bilmek gerekiyor. Geçmişten bugüne izlenen politikaların getirisini de açık ve net olarak görmek gerekiyor. Daha da önemlisi tahribatın bütün alanlarda benzer şekilde olduğunu da bilmek gerekiyor. Depremin kayıplarının daha az olmasının yol ve yöntemlerini çokça konuştuk, yazdık. Kentleşmenin bilimsel kuralları var ve o kurallara uyulmamasının sonuçlarını yaşadık.   Özetle ranta dayalı, çarpık kentleşmenin faturası çok ağır.

Şubat demişken geldik 2024 Şubat’ına ve yine bir facia Erzincan İliç’te maden ocağında toprak kayması ve 9 kişinin toprak altında kalması… Günler geçti, işçilerin çıkarılamama sebeplerini doğaya yağmura bağlayan açıklamalar insan olarak yüreğimizi sızlatıyor. Sızlatıyor çünkü bu kaza olmayabilirdi. Deprem bir gerçek ama bu kaza olmayabilirdi. Eğer öncesinde yapılan itirazlara, yükselen seslere ve mahkemelere taşınan davalara duyarlı davranılsaydı bunlar yaşanmayacaktı.

Sorulması gereken en önemli soru şu?

Maden arama şirketinin yabancı ortakları kendi ülkelerinde siyanürlü altın arayabiliyorlar mı?

Arayamıyorlar. Öyleyse biz neyiz, kimiz?

Neden kendi ülkelerinde yasak olanı bizim ülkemizde yapabiliyorlar?

Neden 21. Yüzyılda vahşi kapitalizmin kurallarını gidip başka bir ülkede hayata geçirebiliyorlar ve neden bu ülkelerden biri Türkiye?

İşte bu soruların yanıtları bugünkü yazımın başlığını koymama sebep oldu. Umut öldü?

Farklı seslere, farklı sözlere kapalı bir topluma dönüştük. Kültürün, sanatın, edebiyatın esamesinin okunmadığı bir noktadayız. Okumayan bir toplumuz. Daha da acısı çocuklarımıza da okuma alışkanlığı kazandırmaktan uzağız.

Yine soruyorum: Aynı sesleri, aynı sözleri dinleyerek sistemi tıkayanlardan sistemin kanallarını açmasını beklemiş olmuyor muyuz?

Öyleyse farklı seslere, farklı sözlere kulak vermemiz gerekmiyor mu ve elbette farklı kitaplar okumamız, özetle değiştirebilmek için bizim de değişmemiz gerekmiyor mu?

Yine soruyorum biz değişmediğimiz sürece bu kakofonide değişme ve gelişme şansımız var mı?

Çok soru dolu bir yazı oldu, biliyorum. Ancak bir zamanlar cevaplarla başladığını savunan anlayışların tersi öğrenmenin sorularla mümkün olduğunu biliyoruz. Bu yüzden halen ısrarla soru sormayı sürdürüyorum.

Dünya zor bir yerde. Böyle bir dünyada sanayisi olmayan, üretemeyen bir ülke olarak bizim durumumuz daha da acıklı. Tam anlamıyla sermayenin pazarı konumundayız ve her geçen gün fakirleşiyoruz. Tek bir gösterge bile ne halde olduğumuzu göstermeye yeterli. 2 milyon 500 bin gencimiz evlerinde oturuyor. Hayattan gelecekten umutlarını kesmiş öylece evlerinde oturuyorlar ve utanıyorlar. Büyüklerinin eline bakmaktan utanıyorlar…

Başa dönecek olursam. Kaotik ortamlarda yeni öğrenmeler önemli. Yeni öğrenmelerle yol alınabilir. Gerçekçilik aynı sesleri, aynı sözleri dinleyerek öğrendiğini düşünen bir toplumun sorunlarını aşamayacağını düşündürüyor bana…

Bu yüzden umut öldü diyorum. Umuda açılan kapının gerçekçilikten geçtiğini gösterebilmek, sorunlarımızı çözebilmek için etken olmamız gerektiğini anlatabilmek için. Bilmem anlatabildim mi?…

Rize’de doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Rize’de tamamladı. Lisans eğitimini işletme alanında, yüksek lisans eğitimini; Eğitim Bilimleri, Eğitim Yönetimi ve Denetimi alanında tamamladı. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Eğitim Yönetimi ve Politikaları Ana Bilim Dalı, Eğitim Yönetimi ve Teftiş Doktora Programına devam etti. Eğitim iş kolunun çeşitli kademelerinde görev yaptı. 21.02.2019 tarihinde kamudaki eğitim yöneticiliği görevinden emekli oldu. Eğitimci-Yazar-Şairin; TODAİE Hazırlık Kılavuzu, iki adet şiir, on bir adet çocuk ve genç edebiyatı olmak üzere toplam 14 adet kitabı bulunmaktadır. Ayrıca eğitim bilileri aralında ulusal ve uluslararası dergilerde yayımlanmış makaleleri bulunmaktadır. Meslek hayatı boyunca çok sayıda ulusal proje ile Avrupa Birliği projesi yazmış ve yönetmiştir. Eğitim bilimleri, proje döngüsü ve kişisel gelişim alanlarında çok sayıda eğitici eğitimi sertifikasına sahip olup yetişkin eğitimleri vermiştir. Halen çeşitli gazete ve haber sayfalarında makaleler yazmaktadır. Medya Siyaset Yayın Grubu Genel Yayın Koordinatörü ve programcılığı yapmaktadır.