Partisinin TBMM grup toplantısında konuşan Müsavat Dervişoğlu, “Bu sözde tasarruf açıklamasıyla yapılmak istenen, eğer yeni vergilere yol vermek ise ‘Bakın devlet bile tasarruf yapıyor, bir el de milletimiz atsın’ diye zaten açlık, sefalet, yokluk içinde yaşayan milletin son kalan ekmek parçasına da el uzatmak ise hiç kimse merak etmesin, biz bu oyunu da bozarız.” dedi. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e yüklenen Dervişoğlu, yapılması gerekenleri tek tek sıraladı.
Dervişoğlu konuşmasında şunları söyledi:
“Sayın milletvekilleri,
Değerli basın mensupları,
Sevgili gençler…
Kıymetli varlıklarıyla salonumuzu şereflendiren,
Muhterem hanımefendiler ve beyefendiler,
Ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletim,
Hepinizi en içten duygularımla,
Sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Grup toplantımıza hoş geldiniz, şeref verdiniz efendim.
Gün geçmiyor ki,
Siyasi iktidar yeni bir icat çıkarmasın.
Ve yine gün geçmiyor ki;
Tek adam rejiminin,
Acı ve soğuk gerçeklikleriyle
Baş başa kalmış milletimizin hayatından,
Bir gün daha çalınmasın…
Geride bıraktığımız son iki haftayı,
Sözde yeni anayasa tartışmaları,
“Yumuşama ve normalleşme” manşetleriyle idare eden iktidar,
Bununla yetinmemiş olacak ki,
Şimdi de yargıda reform paketi adı altında bir düzenleme çorbasıyla
Asıl olarak da,
Kamuoyunda “etki ajanı yasası” olarak anılan,
Yeni bir gestapo kanunu denemesiyle karşımıza çıkıyor…
Sarayın millete rağmen kadroları,
Sarayın devlete rağmen bürokratları tarafından hazırlanan,
Bu yasanın gerekçesine inmeden,
Bir hususu hatırlatmayı öncelikli görev sayıyorum.
Sayın Erdoğan’ın kutuplaştırarak ve ayrıştırarak
Tanzim etmeye çalıştığı siyaset kurumu,
Mevcut hükumetin,
Dilediğinde gerdiği, dilediğinde de yumuşattığı
Bir oyun hamuru değildir.
Ve herkes iyi bilmelidir ki,
Türkiye’deki siyaset kurumunu;
İktidarın iktidar olmaktan,
Muhalefetin de muhalefette kalmaktan memnun olduğu,
Seçimlerin seçenekler arasında bir yarış değil,
Adeta nüfus sayımı gibi yapıldığı bir kısır döngüye
Asla teslim etmeyeceğiz…
Anayasa tartışmalarına dair görüşlerimizi beyan edip,
Bu girişimin samimiyetini sorgulayınca,
Belli ki muktedirleri rahatsız ettik.
Hiçbir şikayetim yok.
Milletimizi rahatsız edenleri,
Rahatsız etmeye devam edeceğim.
Bu kürsüyü,
Milletin gerçeklerini dile getirmek amacıyla
Kullanmayı da sürdüreceğim.
İYİ Parti’nin,
Türkiye’nin gündemine dayatılan,
Yeni anayasa ile ilgili duruşu son derece açıktır;
Biz artık miadı dolmuş bu hükümete can suyu olacak
Ve tek adam rejimini tahkim edecek her türlü anayasa değişikliğinin karşısında duracağız.
Sayın Erdoğan istediği için 2010 yılında anayasa değişikliği yapıldı.
Hükumet “Yetmez ama Evetçilerle” birlikte gerçekleşen o anayasa değişikliğiyle
Türk yargısını FETÖ’ye teslim etti
Sayın Erdoğan’ın şahsi siyasi kariyeri öyle gerektirdiği için,
2017 yılında bir anayasa değişikliği daha yapıldı.
Ve tek adam rejiminin anayasal çerçevesi olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Türkiye’nin ve Türk milletinin başına bela edildi.
Şimdi 2024 yılında, Sayın Erdoğan bir kez daha öyle istiyor diye,
Bir kez daha aday olabilsin diye
Tek adam rejiminin raf ömrünü uzatacak hiçbir anayasa değişikliğini desteklemeyeceğiz.
Tüm siyasi partilerin karar ve diyaloglarına,
Geçmişte partimize gösterilmediği ölçüde,
yüksek bir nezaketle yaklaşıyoruz.
Elbette isteyen parti istediğiyle birlikte görüşebilir ve yumuşayabilir.
Biz,
Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temel ilkelerine,
Sıkı sıkıya bağlı bir siyasi parti olarak,
Parlamenter demokrasiden
Hukukun üstünlüğünden
Adil bir devlettentaraf olan bir siyasi parti olarak,
Bu memlekette tek adam saltanatını devam ettirecek
Hiçbir pazarlığın içinde olmayacağız.
İYİ parti olarak, gerekirse bir başımıza,
Gerekirse tüm siyasi kuvvet ve kudretlere karşı
Milletin sinesine sığınarak,
Yeni bir “Erdoğan Anayasasıyla” sonuna kadar mücadele edeceğiz.
Değerli dava arkadaşlarım;
Şimdi gelin bir bakalım,
Yargı reformu diye pazarladıkları paket neleri içeriyor,
Dillerinin ve zihinlerinin arkasında ne varmış,
Hep birlikte bir görelim.
Kanun teklifinin gerekçesinde diyorlar ki;
“5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 339. Maddesine ekleme yapılarak
Casusluk suçu kapsamında değişikliğe gidilmektedir.”
Şimdi bu cümleyi sarf edince,
Sanılmasın ki bekadan, güvenlikten,
Ve vatandan bahsedilmektedir.
AK Parti’nin nabız yoklamasından bahsedilmektedir,
Kendi kökünü dışarıda bulmuş olanların,
İşi kendinden bilmesinden bahsedilmektedir.
Yine,
“Maddeyle “Diğer faaliyetler” adı altında yeni bir suç kabul edilerek,
Devletingüvenliği ile iç veya dış siyasal yararları aleyhine,
Yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları
Veya talimatı doğrultusundagerçekleştirilen
Bazı fiillerin yaptırıma bağlanması amaçlanmaktadır.”
Burada kafanız sakın ha sakın karışmasın…
Buraya “Devletin güvenliği” yerine,
“İktidardakilerin güvenliği” cümlesini koyduğunuzda,
Konu daha anlaşılır hale gelebilir.
Devam ediyor gerekçe:
“Bukapsamda;
İktisadi, mali, askeri, milli savunma, kamu sağlığı,
Kamu güvenliği, kamu düzeni, teknolojik, kültürel, ulaştırma,
Haberleşme, siberalan, kritik altyapılar ve enerji gibi diğer yararlar da,
Devletin iç veya dış siyasal yararları kavramı içinde kabul edilecektir.
Dolayısıyla bu gibiyararlar aleyhine gerçekleştirilen faaliyetler de suçun konusunu oluşturabilecektir.”
Açıkçası bu satırları okuduğumda
Aklıma birçok şey geldi…
İlk önce de Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı iken,
Büyük Ortadoğu Projesi eş başkanı olduğunu,
Bu ülkenin meydanlarında
Gururla haykırmaktan geri durmayan
Sayın Recep Tayyip Erdoğan geldi.
Şimdi biz o dönemleri ve yaşananları sorgularsak,
Acaba hangi sıfatlarla anılacağız endişesine kapıldım.
Mesela,
Körfez sermayesine peşkeş çekilmeye çalışılan
Bir rant projesi geldi aklıma…
Adı: Kanal İstanbul!
O da bu kapsamda değerlendirilecek mi?
Eğer, değerlendirilecekse,
Bu projenin üzerindeki perdeyi kaldıranlar mı cezalandırılacak?
Yoksa bu projenin bizzat uygulayıcıları ve taşeronları mı?
Yahut,
Teslim alamadığımız F-35’ler için ödenen
Milyarlarca dolarların akıbetini sorduğumuzda,
Hangi kapsamda bir suç işlemiş olacağız?
Milli serveti korumak ve kollamak suçtur mu denilecek?
Ve yine;
Varlık Fonuna devredilmiş olan
Kamu şirketlerinde ne olup bittiğini sorarsak,
Acaba kimlerin yararına ya da zararına
Bir harekette bulunmuş olacağız?
Hani AK Parti Türkiye’sinde olmaz ya öyle şeyler, diyelim ki oldu.
İktidar tarafından kollanan bir yapı,
Örneğin sözde bir cemaat,
Büyük boyutlu, finansal, mali, toplumsal ilişkilerin içine girerse,
Uluslararası platformlarda,
Neredeyse devlet adına hareket eder hale gelirse,
Bir paralel yapı kurarsa,
Biz de bunu araştırıp sorgularsak,
Yasa kimin lehine ya da aleyhine işleyecektir?
Yasada öyle bir ibare var ki,
Son derece ilginç!
“Türkiye’debulunan yabancılar hakkında
Araştırma yapan veya yaptıranlar hakkında hapis cezası…“ geliyormuş.
En çok da onu merak ediyorum:
Türkiye’de ne olduğunu bilmediğimiz,
Kim oldukları hakkında en ufak bir fikrimizin bulunmadığı,
Nereden geldikleri belli olmayan kaçak göçmenlerin,
Kaç kişi olduklarını,
Bunların ne amaçla bu ülkede tutulduklarını,
Terörist faaliyetlerin içinde olup olmadıklarını,
Yahut başka ülkeler adına,
Bir takım ajandaların aparatı,
Maşası olup olmadıklarını sorgularsak,
Devletin hangi iç veya dış siyasal yararı aleyhinde hareket etmiş olacağız?
Bu nasıl bir düzenlemedir Allah aşkına?
Siz mi bu ülkeye normalleşme getireceksiniz?
Siz mi yargıda reform yapacaksınız?
Siz mi sivil anayasa yapacaksınız?
Kusura bakmayın ama şapkayı önünüze koyup bir düşünün.
Adalet sistemini ve duygusunu ne hale getirdiğinize bakın.
Daha senin Yargıtay’ın,
Anayasa Mahkemesi’ni tanımıyor!
Partizanlıktan, hizipçilikten, çekişmeden başını kaldırıp da,
Kendine başkan seçmekte zorlanıyor.
Böyle bir iktidarın varsa,
İşte böyle bir Yargıtay’ın olur.
Böyle bir Yargıtay’ın varsa,
Böyle bir yargın olur.
Böyle bir yargın varsa, böyle bir adaletin olur.
İşte öyle bir adalet de,
Tıpkı Sinan’ın telefonundan gelen o son mesaj gibidir:
Adalet haline isyan eder isyan.
“Beni öldürmeye karar vermişler abi” diye feryadı figan eyler.
Her şeyi birbirine karıştırdınız.
22 yıldır ülkeyi yönetiyorsunuz,
Hala olup bitenlerden başkalarını suçluyorsunuz.
Devleti düşürdüğünüz duruma bakın.
Emniyet içinde operasyonlar.
Yargı içinde operasyonlar.
Yüz kere bin kere söyledik.
Bir tehdit ve tehlike varsa,
FETÖ ve PKK ile mücadelede devletimizin yanındayız.
Ama borsa kurup adam kayırmayacaksınız.
Komisyonlar oluşturup,
Bedeli mukabilinde suçluyu suçsuz,
Haini masum ilan etmeyeceksiniz.
Sonra da Yargı reformu deyip,
İşin içinden elinizi yıkayıp, kurtulmaya çalışmayacaksınız
Mücadeleyi hakkıyla yapacak,
Kanuni düzenlemeyi de,
Kendiniz için değil, milletin geleceği için gerçekleştireceksiniz.
Değerli dava arkadaşlarım, aziz milletim;
Bu kanun teklifi,
Devlet güvenliğine yönelik olarak hazırlanmış
Bir kanun teklifi değildir.
Bu, hükümetin güvenliğine istinaden,
Muhalefeti ilzam etmek amacıyla hazırlanmış bir kanun teklifidir.
Bu otoriter girişimle,
Türkiye’nin yakıcı gerçeklerinin dile getirilmesi,
Kolaylıkla “etki ajanlığı” olarak nitelendirilebilecektir.
Burada amacınız nedir diye soruyoruz?
Efendim, “Dezenformasyonun engellenmesidir” diyorlar.
Hiç yalan söylemeyin.
Dezenformasyon, AK Parti’nin engellemek istediği değil,
Tekelleştirmekistediği bir sahadır.
Çünkü bu iktidarın varlık sebebi
Ve varlığınıidame ettirmesinin yegane yöntemi budur.
Yani dezenformasyondur.
İşte bu dezenformasyonu kurumsallaştırmak için
Kanun teklifine şöyle bir ibare yerleştirmişler:
“Türkiye’de bulunan yabancılar hakkında
Araştırma yapan veya yaptıranlar hakkında hapis cezası…“
İlk önce Türkiye’yi dünyanın mülteci kampı haline getirdiler,
Şimdi de bu demografik işgale karşı çıkanları hapisle tehdit ediyorlar.
Gerçekten merak ediyoruz,
George Orwell’ın 1984 adlı distopyasına
Sürükleme isteğinizin sebebi nedir acaba?
Mademki mesele,
Türkiye’de bulunan yabancılar ise,
O halde ilk taşı ben atıyorum;
Diyorum ki:
Türkiye, dünyada en fazla sığınmacı
Ve kaçak barındıran ülke konumuna geldiyse,
Bu bir tesadüfün eseri değildir.
Bu hükümetin bilinçli politik tercihlerinin doğal bir sonucudur.
Şimdi biz bu gerçekleri konuşuyoruz diye,
Türkiye’yi sessiz bir istilaya teslim etmeye yeltenen,
Bu hükümete karşı çıkıyoruz diye,
Akılları sıra bizleri,
“Ajan” olarak suçlayacak olanlar varsa,
Buradan “hodri meydan” diyorum.
Sayın Erdoğan, şayet “ajan” arıyorsanız,
Memlekete doldurduğunuz milyonlarcası içinden,
Kendi İçişleri Bakanınızın
Her hafta yakalattığı kaçaklara bakınız…
Ve şunu asla unutmayınız;
Ne biz soğuk savaştayız,
Ne burası Sovyetler Birliği,
Ne de siz Stalin’siniz…
Siz, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Cumhurbaşkanısınız.
Size görevinizi bir kere daha hatırlatıyor,
Sözlerimden ülkemiz yararına
Doğru bir anlam çıkarmanızı temenni ediyorum.
Değerli dava arkadaşlarım;
Biliyorsunuz iktidar,
Nihayet işlerin kötüye gittiğini itiraf ederek,
Orta Vadeli Program kapsamında,
Bir tasarruf tedbirleri paketi açıkladı.
Bakın size bir hatırlatma daha yapayım.
AK Parti iktidarlarında ne zaman bir anayasa konusu açılsa,
Peşi sıra ne gelir biliyor musunuz?
Tasarruf tedbirleri…
Her değişiklikle artan şatafatlarını perdelemek için,
Anayasa tartışması başladığında,
Hemen tasarruf tedbirlerini gündeme getirirler
İnanmıyorsanız arşivlere girin bakın.
Her defasında aynı numaraya başvurdular.
Tıpkı bugünlerde olduğu gibi.
Tasarruf tedbirleri uygulanacakmış.
Peki ne yapacaklarmış?
Memur servislerini kaldıracaklarmış.
Kamudaki istihdamı ve araç sayısını azaltacaklarmış.
Sağlıkta ve eğitimde kesintiye gideceklermiş.
Fotokopi kağıtlarını, önlü arkalı kullanacaklarmış.
Etkinliklere ara vereceklermiş.
Araç ve bina alımını durduracaklarmış.
Fazla araçları satacaklarmış.
Üç maaş, beş maaş alanların maaşlarını sınırlandıracaklarmış.
Hizmet içi eğitimleri, oteller yerine kamu tesislerinde yapacaklarmış.
Mobilya ve demirbaş alımını durduracaklarmış.
Yatırım için yeni proje almayacaklarmış.
Ödeneklerde yüzde 10-15 kesintiye gideceklermiş.
Kamuda tasarruf paketine
Öncelikle “Memur servislerinden” başlayan iktidar ve ilgili bakanlarını
Bu büyük vizyonlarından ötürü tebrik ediyorum.
Milletin aklıyla oynamaları bir yana,
Artık onuruyla oynadıklarından dahi bihaberler.
Saraydaki zatın inşaatı devam eden yazlık ve kışlık sarayları,
Sayısı belirsiz uçak ve otomobil filoları,
Görevi meçhul danışman orduları,
Amca, dayı, enişte kontenjanından kamu iştiraklerinde maaşa bağlanmış,
Yönetim kurulu üyesi binlerce akrabaları,
Parası döviz cinsinden daha kullanmadan peşinen ödenen kamu ihaleleri,
İhale şampiyonu malum şirketlerin affa uğrayan milyarlarca dolarlık vergi borçları dururken,
Emekliden, gençten, memurdan, öğretmenden, işçiden, işsizden kemer sıkmasını beklemek,
Ancak bu iktidara yakışırdı…
2 ay sonra KPSS’ye girecek,
Dahası bu sınav için aylarını yıllarını vermiş gençlere,
Sınava iki ay kala, seni işe almayacağım demek
Ancak bu iktidara yakışırdı…
Peki, ne kadar tasarruf etmeyi planlıyorlar zat-ı devletliler.
100 milyar TL…
Hazırladığı bütçenin yarısı kadarını açık veren,
Bir ekonomi yönetimi,
Acaba neyi amaçlamaktadır?
Aslında bu sözde tasarruf açıklamasıyla
Yapılmak istenen,
Eğer yeni vergilere yol vermek ise,
Bakın devlet bile tasarruf yapıyor,
Bir el de milletimiz atsın diye,
Zaten açlık, sefalet, yokluk içinde yaşayan milletin
Son kalan ekmek parçasına da
El uzatmak ise,
Hiç kimse merak etmesin,
Biz bu oyunu da bozarız.
Sn. Mehmet Şimşek!
Önce size soralım,
Eğer gerçekten muhatabı sizseniz tabii.
Kamuda gereksiz harcamanın ve israfın
Boyutları ne düzeydedir ki,
Kamuda tasarruf paketi hazırlıyorsunuz?
Kamudaki israfın mali büyüklüğünü
Neden milletimizle paylaşmıyorsunuz?
Kamuda kullanılan araçlara ilişkin söylediklerinizden önce,
Kamuda kaç adet araç kullanıldığı bilgisini vermenizi isterdik?
Bir zamanlar yine siz bakanken,
Çerez parası dediğiniz araç giderlerini soruyorum.
Söz konusu bu araçların kamuya maliyetini,
Rakam rakam bizlere anlatmanızı beklerdik!
Cumhurbaşkanlığı envanterinde
Kaç adet araç kullanılmaktadır?
Cumhurbaşkanının kullandığı araçların toplam maliyeti nedir?
Vatandaşın gözünde
İsrafın sembolü haline gelmiş olan
Cumhurbaşkanlığı sarayının,
Günlük giderinin 20 milyon liranın üzerinde olduğu doğru mudur?
Söylediğiniz tasarruf paketine
Cumhurbaşkanı’nın harcamaları dahil midir?
Cumhurbaşkanlığı teşkilatının harcamaları dahil midir?
Yoksa ‘İtibardan Tasarruf Olmaz’ inancınızın gereği,
Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanlığı teşkilatı
Tasarruf tedbirlerinden muaf mı tutulmaktadır?
Sayın Bakanın açıklamalarının hiçbir tutarlı tarafı yoktur.
Çünkü sayın bakan bizlere
Ekonomik tablonun fotoğrafını dahi göstermemiş,
Daha doğrusu gösterememiştir.
Devlet, 100 milyar liralık
Tasarrufun peşinden koşarken,
Kur Korumalı Mevduattan kaynaklı,
Yüz milyarlarca liralık mali külfetten bahsetmemektedir.,
Kamu özel ortaklığı ile yapılan
Geçiş garantili yolların,
Hasta garantili hastanelerin,
Bütçe disiplinini nasıl ortadan kaldırdığının hesabını vermeden,
Hangi tasarruf tedbirini açıklarsanız açıklayın;
Kamuoyu nezdinde hiçbir değeri olmayacaktır.
Sistemi bozanlar, kurallara uymayanlar,
Var olanı yıkanlar, yıktıkları yerine yenisini koyamayanlar
Hiçbir şeyi başaramazlar.
2002’de iktidarı devir aldığınız günden itibaren
22 senenin sonunda geldiğiniz nokta,
2002’den daha beter hale dönüşmüş bir ekonomidir.
Enkazı oluşturanların
Enkazı kaldırmalarınızatenbeklemiyoruz.
Eğer kamuda tasarruf konusunda ciddi iseniz,
Buyurun hodri meydan;
Tasarruf mu istiyorsunuz?
Önce kamuda israf ile sembolleşmiş,
Günlük harcaması 20 milyonun üstüne çıkmış olan
Cumhurbaşkanlığı sarayınınbütçesini sınırlayın.
Tasarruf mu istiyorsunuz?
Kamu Özel İşbirliği Projelerinde,
Yandaş şirketlerinize verdiğiniz talep garantilerini yenileyin.
Hem bizden hem de devletten çıkan milyarlarca liranın,
Vatandaşın cebinde kalmasını sağlayın.
Tasarruf mu istiyorsunuz?
Sadece size yakın diye vergi indirimi sağladığınız,
Zat-ı muhteremlerin muafiyetlerini kaldırın.
Tasarruf mu istiyorsunuz?
Kur korumalı mevduat denen,
Ve servet transferinden başka bir anlamıolmayan,
Bu millete yüz milyarlarca liraya mal olan
Aymazlıktan vazgeçin.
Velhasıl elinizi,
Bu fakir milletin cebinden çekin beyler…
85 milyona kemer sıktıran eserinize bakın.
Bu ülkeyi,
Hiç kimsenin denetlenemediği,
Ve hesap vermediği,
Dahası, yöneticilerin,
Hicap ve sorumluluk duymadığı,
Bir ihmal ve iltimas cennetine çevirdiniz.
Buradan sizlere sesleniyorum;
Eserinizden utanabilirsiniz!
Sayın milletvekilleri,
Değerli dava arkadaşlarım;
Bilindiği gibi dün,
14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü idi.
Cumhuriyetimizin banisi Mustafa Kemal Atatürk’ün
Veciz ifadesiyle “Köylü milletin efendisidir.”
Toprağını işleyen çiftçilerimiz,
Gelecek nesillerin teminatı konumundadır.
Yaşanan olaylar göstermiştir ki,
Güvenli gıdaya ulaşım,
Artık bir milli güvenlik meselesidir.
Üretim yapamayan,
Ürettiğinin karşılığını alamayan,
Ve bundan dolayı geçimini sağlayamadığı için,
Çiftçiliği bırakmak zorunda kalan insanlarımız,
Tarımsal üretimi terk ediyor.
Bizim için çiftçilik,
Adeta milli bir vazife konumundadır.
AK Parti iktidarı tarıma uyguladığı akıl dışı politikalarla,
Vatandaşlarımızı bu milli vazifeyi yapamaz hale getirmiştir.
Gerek ürününün hak ettiği karşılığı alamaması,
Gerekse üretim sürecindeki girdi maliyetlerindeki,
Olağanüstü artışlar çiftçilerimizin belini bükmüş,
Hayatlarını yaşanmaz hale getirmiştir.
Dünya Çiftçiler Günü’nü,
Bu acı tablonun vahameti içinde geçiren çiftçilerimizin,
Yaşadıkları tüm sıkıntıları aşma sözüyle günlerini tebrik ediyorum.
İYİ Parti iktidarında milli bir vazife olarak gördüğümüz çiftçilerin her alanda hak ettikleri karşılığı alacaklarının sözünü de veriyorum.
İYİ Parti olarak
Biz sadece öte dünya gariplerin olmasın diye,
Bu cennet vatanda,
Herkes insan onuruna layık yaşasın diye,
Huzur içinde çocuğunu büyütsün diye,
Gelir dağılımında adaletsizlik son bulsun diye,
Sarayları köşkleri milletin hizmetine veren
Oraları Türk çocuklarına okul yapan
Mustafa Kemal Atatürk’ü ebedi önder bilerek
Bu Harami Saltanatı son bulsun diye,
Mücadelemize milletimizle birlikte devam edeceğiz.
Değerli dava arkadaşlarım;
Bugün 15 Mayıs.
İzmir’in işgal edildiği günün yıldönümündeyiz.
Hasan Tahsin’in bir avuç kahraman ile birlikte,
İlhakı ret ederek,
Milli mücadelenin fitilini ateşlediği gündür bugün.
Gazi Mustafa Kemal’i kurtuluş meşalesini yakmak üzere
Samsun’a çıkaran iradenin tecelli ettiği gündür bugün.
Yeni bir başlangıçtır.
Her şeyin bittiğini zannedenlere,
Yeni bir tarih dersi verildiği gündür bugün.
Bandırma Vapuru’ylaçıkılan,
O büyük ve şanlı yolculuğun,
Atılan o kutlu adımının yıldönümü!
Tüm istiklal kahramanlarımızın
Aziz hatıraları huzurunda saygıyla eğiliyorum.
Hepsini şükran, minnet ve rahmetle yad ediyorum.
İşte İYİ Parti de
O geminin izinde,
O geminin hayalinde kurulmuştur.
Bu partideki iyi ve cesur insanlar da
O geminin içindekilerin ruhuyla yoğrulmuştur.
Bizler
Türk milleti için
Cumhuriyet için
Yola koyulanlarız.
Bize her yolun sonu 19 Mayıstır!
Milli Mücadeledir,
Kuva-yiMiliyedir.
Yola çıktık:
HÜRRİYET ve ADALET KAZANACAK!
İnandık:
KÖTÜLÜK MUTLAKA HÜSRANA UĞRAYACAK!
Ahdettik :
BU BEZİRGAN SALTANATI SON BULACAK!
Söz verdik :
HER ŞEY TÜRK MİLLETİNİN HUZURU,
REFAHI ve MUTLULUĞU İÇİN OLACAKTIR!
Biliyorum ki;
Bugün de çok zor günler geçiriyoruz.
Ama çaresiz ve ümitsiz hiç değiliz.
Kim ne yaparsa yapsın ve ne söylerse söylesin;
Limanlarımız satılmış bile olsa,
Bu büyük millet,
Binecek bir Bandırma Vapuru,
İnecek bir Samsun limanı mutlaka bulacaktır.
Bu inanç ve düşünceyle, konuşmama son verirken,
Hepinize ayrı ayrı şükranlarımı sunuyor, yüce Allaha emanet ediyorum.
Sağolunvarolun.”