Uluslararası hukuk, güvenlik anlaşmaları emperyalizmi durduramıyor. Çünkü doymak bilmeyen o obezin daha çok kaynağa sahip olması gerekiyor.
Büyük Atatürk 1935 yılında Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)’nin Dördüncü Büyük Kurultayı’nın açılış konuşmasında Türk devrimini şu şekilde özetlemiştir:
“Uçurumun kenarında yıkık bir ülke… Türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar… Yıllarca süren savaş… Ondan sonra içeride ve dışarıda saygı ile tanınan yeni vatan, yeni devlet ve bunları başarmak için arasız devrimler… İşte Türk genel devriminin bir kısa diyemi.”
Karşı devrim güçleri artık bütün düğmelere aynı anda basıyorlar. Belli ki aceleleri var.
Ve ülkemiz yeniden uçurumun kenarında taşındı.
Bir ülke düşünün kaynaklarını kullanamayan, topraklarını ekemeyen, köylüsünü kente göç ettirip ucuz işçi olmasına göz yuman.
Nitelikli insan kaynağının göçüne (beyin göçü) aldırmayan.
Bir ülke düşünün insanlarının yarısından çoğu açlık sınırı altında yaşayan; hizmet niteliğindeki alanlardan ücretsiz eğitime, sağlığa ulaşamayan…
Bir ülke düşünün siyası ikbal davası uğruna bütün siyasi kurumları lal olan!…
Siyasi ikbal uğurda nadir toprak elementlerini dahi pazarlık masasına yatıran,
Bütün bunların sonucu halkı güç ve iktidar oyunları arasında araçsallaştıran, algılarla uyutan.
Bakın ne diyor dedesi Lübnan göçmeni olan ABD Ankara Büyükelçisi ve Suriye Öze Temsilcisi Tom Barrack: “Sizin için en doğrusu Osmanlı devlet düzeni ve millet sistemidir.”
Bu açıklama sonrasında 19 Temmuz 2025 tarihinde eylemsel tepki koyan, ABD Ankara Büyükelçiliği önünde siyah çelenk bırakan Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) dışında yine bütün siyaset kurumunun sustuğu bir ülke düşünün.
Ve aynı şahsı “1919 yılından beri Hazar petrol ve doğalgazına ulaşamıyoruz” deme noktasına getiren bu cesaret ne?
1919 Ulusal Kurtuluş Savaşımızın başladığı tarih ve bölgedeki tek ulusal devlet Türkiye.
Öyleyse egemenliğimizi, Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu senedi Lozan’ı, üniter, ulus devletimizi, laik Cumhuriyetimizi hedef alan bu söylemlere ülkemiz siyaset kurumunun gerekli yanıtı vermesi, Dışişleri Bakanlığının diplomatik olarak gerekeni yapması yani Tom Barrack’ı “İstenmeyen Kişi” ilan etmesi ve ülkesine göndermesi için daha ne beklenmektedir.
Özetle büyük Atatürk’ün Türk devrimi özetinin “…Ondan sonra içeride ve dışarıda saygı ile tanınan yeni vatan, yeni devlet ve bunları başarmak için arasız devrimler…” dediklerinin tersine döndüğü, karşı devrim güçlerinin arasız yollarına devam ettikleri bir süreçteyiz.
Terörsüz Türkiye adıyla Teröristbaşının ayağına gidilmesi, Papa’nın Türkiye’ye gelerek ayın yapması, Eküenlik söylemleri ve Papa’nın Türkiye ziyareti için özel olarak hazırlatılan amblemi, dahası yine Top Barrack’ın Heybeliada Ruhban Okulu’nun yeniden açılması hedef tarihinin Eylül 2026 olduğunu açıklaması…
Bütün düğmelere basıyorlar, Sevr’in bütün kartları masada…
Yine Büyük Önderimizin Sözüne dönelim: “Yanmış, yıkılmış, yıkık bir ülke…”
Ey büyük Türk Milleti, oradayız yine farkında mısın?
Nerede “…içeride ve dışarıda saygı ile tanınan yeni vatan!”
Uyan!…
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: