Yağma Hasan’ın Böreği – Yusuf İpekli Yazdı

Yağma Hasan’ın Böreği – Yusuf İpekli Yazdı
Yayınlama: 04.01.2025 20:47
A+
A-

Dilimizin vazgeçilmez deyimlerinden biri de, “Yağma Hasan’ın Böreği” deyimidir.

Türk Dil Kurumu’na göre, “Hakkı olanın da olmayanın da kolayca yararlandığı, kimsenin korumadığı, her yanından sömürülen kaynak.” anlamına gelen “Yağma Hasan’ın Böreği” deyiminin öyküsü şöyle…

“Olay yeri, Karamürsel. Kahraman, börek ustası Hasan. Zaman, ikinci dünya savaşı yılları. Hasan ustanın börekleri o kadar nefis, öyle lezzetli olurmuş ki daha seyyar arabasıyla Karamürsel sokaklarına çıktığı anda, ilçe halkı arabanın başına toplanır, börekleri adeta yağmalarcasına kapışırmış. Hasan usta namını korumak için beğenmediği börekleri satmaz, sokağa dökermiş. Halk bu, bu böreklerin de başına üşüşür,  anında kapış kapış edermiş.”

İşte bu nedenle böreğin adı ‘Yağma Hasan’ın Böreği’ olarak kalmış.

Nasıl, tanıdık geldi mi?

Neden?

Cumhuriyetin ilk yıllarında ülkemiz her alanda kalkınma ve gelişme hamlesi başlatmıştı.

Tarımda, sanayide, eğitimde, sağlıkta, kentleşmede dev yatırımlar, hamleler.

Bu nedenle o yıllarda, yani çocukluğumuzda öğretmenlerimiz Türkiye kendi kendine yeten yedi ülkeden biri derdi. Çocuk aklımızla çok mutlu olur, “Ya ya ya şa şa şa Türkiye Türkiye çok yaşa!” diye slogan atarak gururlanır, neşelenir, eğlenir, dinlenirdik.

Oysa, daha Lozan’da İngilizlerin, “Nasılsa bir süre sonra kapımızı çalacaksınız. Çünkü paranız yok.” dediklerini bilmiyorduk, kimse bilmiyordu.

Ancak Atatürk; ileri görüşlü, kararlı, onurlu duruşuyla yüzyıl sonrasını tahmin etmiş, İngiliz tezine inat kalkınma hamlesini öz kaynaklarımıza dayandırarak istikrarlı bir büyüme hedeflemişti, gerçekleştirmişti.

Bu yüzden, “Köylü milletin efendisidir!” dedi.

Bu yüzden, “Öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.”, “Bütün ümidim gençliktedir.”, dedi.

Bu yüzden, “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopuktur.” dedi.

Bu nedenle köy enstitülerinin temelini attı. Halk evlerini kurdu. Kadınları özgürleştirdi. Harf devrimi yaptı. Üniversiteler açtı, bilimi rehber kabul etti.

Atatürk sonrası, özellikle çok partili hayata geçtikten sonra İngilizlerin Lozan’da ileri sürdükleri tez hayat bulmaya başladı. Halkın en hassas olduğu kutsal kavramlarını, değerlerini kullanarak ülkemizin altına hissettirmeden, yavaş yavaş, okşaya okşaya dinamitler koymayı başardılar.

Bütün bunlar yaşanırken kapı kapı dolaşarak hovardalık peşinde koşan dönemin başbakanı ülkeyi Yağma Hasan’ın Böreğine dönüştürdü.

İlk icraat olarak vatanı işbirlikçi tarikat ve cemaatlere pazarlamak oldu. Toprak ağalarının keyfi yerine geldi. İç ve dış piyasaya hesapsız kitapsız borçlanan hükümet sırtı sıvazlandıkça daha çok borçlandı. Cumhuriyetin kurumları ve kuruluşları birer birer yok edildi. Vatan cephesi isimli oluşum ortalığı kasıp kavurdu.

Güya din adamları, “Bir ülkeyi yok etmek için din adamlarını ele geçirmek gerekir…” savına uygun olarak satın alındı. Din afyon gibi kullanılmaya başlanınca çürüme hızlandı.

Plan artık yürüyor, engeller bir bir ortadan kalkıyordu.

27 Mayıs’ı, 12 Mart’ı, 12 Eylül’ü, 15 Temmuz’u organize ettiler.

Her darbe boğazımızı sıktı, her darbeden ABD, Avrupa, Rusya; her darbeden din bezirganları, şeriatçılar, ağalar, şeyhler, şıhlar; her darbeden rabıta, her darbeden arapça… karlı çıktı.

Artık, Atatürk’ün mirasını kimse korumuyor, hakkı olan da olmayan da malı kapış kapış götürüyordu.

Böylece üstte bir kaymak tabaka oluştu.

Bu tabakaya mensup olanlar siyasi görüş, parti, ideoloji kaygısı taşımadan milletvekili oldu, bakan oldu, bürokrat yetiştirdi, akademisyen oldu, gazeteci, iş adamı, sanayici oldu.

Siyasette isimler değişse de resimler değişmedi.

Osmanlıyı tanımayan osmanlıcılar, dini bilmeyen  dinciler, ahlak yoksunu ahlak bekçileri durmadan dinlenmeden halkın gözünün içine baka baka daha neler yaptı neler?

Önce iktidar olmak, sonra iktidarlarını sürdürmek için yolsuzluk diyerek geldiler yolsuzluğa battılar. Yasaklar dediler, ağzını açan hapiste. Yoksulluk dediler, halk lokanta vitrini seyrederek yemek buharından doyuyor.

Doğru, Yağma Hasan’ın Böreğini daha da büyüdü ama o böbrekten sadece kendileri nasiplendi, sadece kendileri nasipleniyor.

Başka mı?

1. Dünyanın en güçlü ordusu olan Türk Silahlı Kuvvetlerini hapse attılar. Mustafa Kemal’in askeri olmak affedilmez, çok büyük suç.

2. Bağımsız yargıyı çadır mahkemelerinde teröristlerin ayağına göndererek itibarsızlaştırdılar. Kararlar ısmarlama.

3. Mütevazı yer sofrasından kalkıp sarayların şatafatında günlerini gün ettiler. Halk kürdansız diş kurcalıyor.

4. İmam hatip okulları açıp çocuklarını yabancı okullara, en ünlü kolejlere gönderdiler. Olmadı iş insanlarını finansör yapıp çocuklarını yurt dışında okuttular. Milli eğitim milli eğilim oldu.

5. Türk milliyetçisiyiz dediler, milliyetçiliği ayaklar altına aldılar, yetmedi Türk milliyetçiliğini eli kanlı, ciğeri beş para etmez bir teröristin insafına bıraktılar. Terörist diyerek görevden aldıkları belediye başkanı devlet protokolünde.

6. Dünya lideriyiz dediler, Ortadoğu bataklığına saplandık, ülke boydan boya mülteci cenneti.

7. Vakıf kültürü atalarımızdan miras kalan en önemli iyilik ve dayanışma aracıdır dediler, ülke kaynaklarını boydan boya aile vakıflarına peşkeş çektiler. Kafamızı kumda.

8. “Bu can bu bedende olduğu sürece…” dediler, ülke her şeye müsait duruma geldi. Mayfa göbek kaşıyor.

9. İMF’den kurtulduk dediler dış borcumuz 525.8 milyar dolar.  Kişi başı 2.983 dolar borçluyuz. 2023 yılında Nas’a rağmen 28,4 milyar dolar faiz ödedik. Merkez Bankası ihtiyat akçesini bile harcadı.

10. 2024 yılını emekliler yılı ilan ettiler, acı acı güldük. Çalışanı, emekliyi enflasyona ezdirmedik dediler, burnunun uzamasını satılık kalemler önledi. Bir daha güldük, bedeva pirzola çok lezizdi.

11. Paradan altı sıfır attılar, beş yıl önce 1 TL, 1.5 Gürcistan Larisi alırken, bugün 100 TL 12.5 Gürcistan Larisini zor alıyor.

12. Dindar ve kindar nesil dediler, yeni nesil madde, tik tok, silaha bağımlı.

13. Pencereleri açın doğalgaz bulduk dediler kombileri kapatmak zorunda kaldık. Petrol bulduk dediler 23 yıldır kazı tamamlanamadı.

14. TOGG dediler, yolda kaldık.

15. Cennet anaların ayakları altında dediler, sabahlara kadar onlarca kadını katledenler takım elbise giyip kravat taktı diye neredeyse cennetle ödüllendiriliyor.

16. Sürekli şehitlerimizin ekmeğini yediler, sonra Diyarbakır’a gidip megri megri söylediler. Hem onu hem bunu alkışlattılar, başka çaremiz yoktu, inandık. Yetmedi şehit cenazelerinde dua okudular, çocukları çürük çıktı, iyi mi?

17. Üç çocuk, üç çocuk, üç çocuk dediler, çocukların boynu armut çöpü.

18. Halk halk halk diye göreve gelenler hem halkın, hem de devletin taşınır taşınmaz mallarına kondular. Kentlerin en güzide arsaları parsel parsel, üstelik sudan ucuz fiyatlara satıldı.

19. TÜİK milletin başına tüy dikti, iyi ki dedik, sandıklar patladı.

20. Sigarayı, alkolü vergiye boğdular, içmesinler dedik. Zenginin vergisini sildiler, kılımız kıpırdamadı.

21. Ülkenin ayarlarını bozdular. Tam 23 yıl oldu. Kalktı suçluyu ilan etti: “Muhalefet!”. Dua ettik.

Bakınız, Yağma Hasan,  beğenmediği börekleri sokağa atarmış. Bunlar en beğendiklerini sokağa attı.

Yağma Hasan’ın böreklerini halk kapışırmış, bunun böreklerini üç beş yandaş kapışıyor.

Slogan belli, “Az sabır!”. “İtibardan tasarruf olmaz!”  “Milletin hizmetkarıyız!”

Tamam da, ya sen de uyanık ol, ey halkım,

✓  Yı(ğı)lma,

✓ (D)öğünme,

✓ (P)azarlanma!”.

Ya da iki elini yumruk yapıp kafana kafana vur veya Yağma Hasan’ın Böreğini seyret dur…

Çünkü, senin tercihin, bizim kaderimiz!

    • YAZARIN DİĞER YAZILARINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN 

1964 yılında Ankara İli Kalecik İlçesinde doğdu. Çiftçi bir ailenin çocuğu. 1985 yılında mesleğe ilkokul öğretmeni olarak başladı. Türkçe öğretmeni oldu. 20 yıl okul müdürlüğü yaptı. 35 yıl emek verdikten sonra emekli oldu. Özel eğitim alanında 3 yıl müdür olarak özel sektörde çalıştı. Halen özel eğitim öğretmeni olarak görev yapıyor. Makale, inceleme ve araştırmaları Öğretmen Dünyası, ABECE, Eğitim Yaşam, Çağdaş Eğitim dergilerinde yayımlandı. Kalecik Gazetesinde 10 yıl köşe yazarlığı yaptı. Halen HANHANA isimli kültür ve sanat dergisinin editörüdür. Şiirlerini, 1. Çığlığa çağrı 2. Sensiz akşamların yorgun geceleri 3. Gökyüzüne kafa tutan sağanak; AB projesiyle gittiği Avrupa izlenimlerini, "Okulumuz Avrupa" da isimiyle kitaplaştırdı. Basıma hazır kitap taslakları mevcut. Evli, 2 çocuğu, 3 torunu var.