15 Temmuz ‘da “Erken Kırılan Yumurta” – Hakan Paksoy Yazdı

15 Temmuz ‘da “Erken Kırılan Yumurta” – Hakan Paksoy Yazdı
Yayınlama: 15.07.2024 21:00
A+
A-

Erken Kırılan YumurtaAşil’in Topuğu bir kitabın ismi. Yazarı da Emekli Kurmay Albay Mustafa Önsel. Kırmızı Kedi Yayınlarından çıktı.

Okuduğum tarihte aldığım notta: “Cesur ve yiğitçe çok önemli sorular soruyor. Ama aynı zamanda cevaplar da veriyor. Adil ve pervasız değerlendirmeler. Tarihe düşülen önemli notlar.” demişim. Hakikaten de öyle. Bu Önsel Albay’ın yedinci kitabı.

Kitap, ihanet gecesinin öncesini, ihanet gecesini ve sonrasını örneklerle anlatıyor.

Kendisi de Balyoz kumpasından dört yıl cezaevinde tutulan yazar, sunuş bölümünde, cezaevindeki pek çok arkadaşıyla sohbetlerinden çok dikkatlice notlar aldığını yazıyor. “Aslında herkes bir şeyler biliyordu ama resmi net ortaya koyamıyordu” diyor… Anlaşılan aldığı notlar epey işe yaramıştı.

Sunuştaki başka bir paragraf kitabın en önemli cümlelerinden birisi. “Beyinlerine sızdığı ‘bizim çocuklarımızla’ devletimizin ve dahi ordumuzun kılcal damarlarına girmişler, vücudun tamamını ele geçirecek güce ulaşmışlardı.”

Hani 12 Eylül’ün meşhur “bizim çocuklar”ı var ya, bunlar da o çocuklardan. Ama gel gör ki onlardan neredeyse hiç bahsedilmiyor. FETÖ’yle mücadele ettik diyorlar ama dış bağlantıları konuşulmuyor.

Önsel, kitabının adını, kuluçkadaki yumurtanın erken kırılması halinde civcivin ölmesinden hareketle Erken Kırılan Yumurta koyuyor. Bunu da hainlerin başı Gülen’in bir konuşmasından alıyor. Konuşmanın içeriği de kitapta tabi!

Sunuş’ta çok acı bir gerçeğe işaret ediliyor. “Sadece canlarımız değil, kurumlara güven, kurumların içerisindekilerin birbirine, halkın devlete itimadı çok büyük hasar aldı. O gece güven de ölmüştü.” Bu tespitlerin aradan geçen sekiz yılda da devam ettiğini söylemek hiç de yanlış değildir.

Mustafa Albay’ın devamındaki şu cümlesi de bir gerçeği ifade ediyor: “Türk halkıyla bir avuç asker ve polis, devleti büyük bir badireden kurtardı.” Evet, bu bir gerçek. Kitap da bu gerçeği örnekleriyle ortaya koyuyor.

Kitap üç bölüm. İhanet gecesinin öncesi, ihanet gecesi ve ertesi.

Erken kırılmadan önce

Türk Milleti ilk olarak Şemdinli davasıyla kumpaslarla tanıştı.  Sonra Ergenekon, Balyoz, İzmir Casusluk, Kozmik Oda,  28 Şubat gibi daha birçok kumpas da arkadan geldi… Yüzlerce Türk evladının hayatı bu kumpaslarla karartıldı. Sadece kendileri de değil aileleri de büyük sıkıntı yaşadı. İhanete dayanamayıp hayatını kaybedenler oldu. Hastalandılar, çok ağır hakaretlere maruz kaldılar.

En önemlisi de Türk Milleti için kutsal olan Asker Ocağı ve silah arkadaşlığı çökertilmeye çalışılıyordu. Büyük ölçüde başardılar da. Ama bu başarı sadece kumpasları kuranlara ait değil elbette. Onlarla aynı “Menzil”e yürüyenler daha fazla vebal sahipleri.

Önsel önceyi anlatırken, ihanet gecesindeki hainlerin büyük çoğunluğunun eski Genelkurmay başkanı Necdet Özel döneminde terfi ettirildiğini söylüyor. Bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Millî Savunma Üniversitesi’nde yaptığı konuşma da ortaya koyuyor zaten. Erdoğan: “1886 kurmay subayın 1524’ü yani yüzde 81’i FETÖ’den ihraç edildi” bilgisini veriyor.

AKP iktidarının en başından beri Askerî şuralarda, önce şerhli imza sonra nerdeyse tek başına karar verdiği akla geliyor.

Arka arkaya yağan kumpas soruşturmaları ve davalarıyla “aslında … TSK’nin böbreği değil, yüreği sökülmüştü” diyor kitapta. Bu Önsel’in kitabına da aldığı 2015’teki bir yazısından. Yazar, başka bir yazısında da Genelkurmay’ın taslağını hazırladığı bir yasadan bahsediyor. MSB aracılığıyla Meclis’e gönderilmiş teklifte, “2016 Ağustos’u itibarıyla … 1985, 1986, 1987 ve 1988 devrelerini” emekli etme hazırlığından bahsediyor.  Ve soruyor: altından bir çapanoğlu çıkmasın?

Bu devreler FETÖ’cü sızmasının en az olduğu dönemler. Ayrıca terörle mücadelede en tecrübeli olanlar. Sayıları da toplam 1500 civarında. Mustafa Önsel bu bilgilerle soruyor “çapanoğlu”nu…

O gece…

Önsel aynı zamanda o gecenin tanıklarından birisi de. İlginçtir Önsel Albay gibi diğer kilit tanıklar hakkında medyada bir cümleye rastlamak çok mümkün değil. Mesela 1. Ordu Komutanı Ümit Dündar’ın “TSK içerisinde yuvalanmış bir grup asker tarafından başlatılan darbe girişimi olduğu anlaşılmıştır. Bu durum, TSK emir komuta zinciri tarafından ilk andan itibaren reddedilmiştir.”  diye biten açıklamasını hatırlayan var mı? Hatırlayan yok da hatırlatan var mı? İkisi de yok. Mustafa Önsel bu açıklamanın yüreklere su serptiğini yazıyor.

Önsel, o gece, kendisinin ve arkadaşlarının yaşadıklarıyla sokaklarda yaşananları kaleme almış.

Jan. Kur. Alb. Aziz Yılmaz’ı (nam-ı diğer Deli Aziz), Nurettin Alkan ve Ali Demir albayları, Güven Şağban albayı, Tuğgeneral Ahmet Hacıoğlu’nu, Emniyet Genel Müdürlüğü TEM Daire Başkanı Turgut Aslan ve Koruma polisi Hasan Gülhan’ı (şehit) yazıyor. Ki 15 Temmuz gecesinin en iğrenç dakikaları Turgut Aslan ve Koruması Hasan Gülhan’a yapılandır. İkisi de elleri arkadan bağlı ve dizüstü çökmüş vaziyette iken, arkadan, enselerinden vurulmuşlardır. Aslan çok uzun tedaviden sonra hayatta kalabilmeyi başarmış, Gülhan şehitler kervanına katılmıştır.

Anlattıkları Jandarma Genel Komutanlığının Beştepe’deki karargahında yaşananlar. Okurken o anları siz de yaşıyorsunuz.

Şehit babaya mektup

Bu mektup Kurmay Albay Sait Ertürk’e yazılmış. Kızından…

“İki gün önce babamı benden aldılar. Sekiz yaşındaki kardeşimden, biricik aşkı Ceylan’ından, doğurup büyüten anneciğinden, kardeşinden, dostlarından, sevdiklerinden…

Kaç yıldır o şerefsiz itlerin oyunlarıyla, kumpaslarıyla, ayağını kaydırmaya çalışanlarla uğraştı, dün onu son yolculuğunda da yalnız bırakmayan bir sürü silah arkadaşı gibi…”

Mektubun diğer kısmı kitapta. Önsel “Ben dağıldım” diyor. Ben de dağıldım. Sanıyorum kitabı okurken siz de dağılacaksınız.

Sait Ertürk’ün, Nedim ve Davut albaylarla diğer subay ve personelle birlikte verdiği mücadeleyi çok canlı bir üslupla anlatıyor Önsel Albay. En acısı da Sait Albay’a ateş edenler içinde teğmenken sofrasına aldığı sözde binbaşıdan da bahsediyor.

Bir başka kahramanlık hikayesi bir Mehmetçik’ten.

Er rütbesindeki Emre Ev, Tugay Komutanının habercisidir. Komutanı iki gün izinlidir. Vekalet FETÖ’cü yarbaydadır. Komutanı Emre’yi arar. O andan itibaren birlikte her şey değişir. Bir tek araç bir tek asker dışarı çıkarılamaz. Evet, doğru yazdım, çıkarılamaz. Emre büyük bir soğukkanlılık ve cesaretle gecenin kahramanıdır. Nasıl mı, merak edenler kitabı okumalılar.

Emekli Korgeneral Zekai Aksakallı’nın yaşadıkları da kitapta anlatılmaktadır. Aksakallı, 15 Temmuz’dan yaklaşık bir buçuk ay sonra Suriye’deki Fırat Kalkanı Harekâtını yöneten ÖKK komutanıdır. O gecenin de kilit isimlerindendir. Ömer Halisdemir’e ölüm pahasına öldürme emrini vermiştir. Halisdemir de Türk Milleti’nin talihini değiştiren kahramandır.

O gece Genelkurmay’da ve Akıncı’da yaşananlar, yaşayanların verdikleri ifadelerle birlikte kitapta anlatılmaktadır. İfadeler arasındaki çelişki ve paralellikler okuyucunun dikkatini mutlaka çekecektir.

Gecenin ertesi

Bu bölümün başında “Bizim çocukların” sahiplerinin yaptıkları var. Mesela, ABD Merkez Kuvvetler Komutanı Votel’in tutuklananlar içinABD ordusu, TSK içindeki yakın müttefiklerini kaybetti. Gelecekteki ilişkilerimiz için endişeliyim” dediği yer alıyor.

Henri Barkey’in “Biden (o dönem ABD Başkan Yardımcısı HP) Ankara’ya gitti. Amaç Türkiye’yi yumuşatmaktı. Türk Ordusu, bu ziyaretin yapıldığı saatlerde Suriye’ye girdi ve ABD destekli Kürtlere karşı savaşıyor. Daha geç olmadan Amerika’ya uygulanan dayak faaliyetine son verilmelidir.”  diye yazıyor.

Bu bölümde firarî hainlerin yazdıklarından örnekler de var. Örgüt içindeki hesaplaşmanın boyutları görünüyor. “Kısacası Erdoğan’a bastırabileceği bir darbe lazımdı. Cemaate de Erdoğan’ı indirebileceği herhangi bir şey.”

Türkiye’nin 15 Temmuz ihaneti sonrasındaki yaşadığı değişim ve dönüşüm daha doğrusu başkalaşma ortada. Erdoğan’ın kalkışma için “Bu Allah’ın bir lütfudur” sözüyle birlikte düşünülmeli.

Mustafa Önsel kitabını bitirirken bazı konulara değiniyor.

Öncelikle FETÖ’yü kertenkeleye benzetiyor. Hani kertenkele tehlike anında kuyruğunu bırakır ya, onun gibi.

15 Temmuz gecesi bu teröristlerle mücâdele eden Başsavcı, başsavcı vekili ve 30’dan fazla savcının pasif görevlere çekildiğini, emekli edilen subayları yazıyor.

FETÖ ile mücâdele diye Bank Asya’ya kooperatif aidatı yatıranı hizmetliyi işten at, ama çalıştığı ilde eşi FETÖ ablası olduğu bilinen vali kasıla kasıla gezsin diyor.

Son söz yine Erken Kırılan Yumurta’dan “Görünen, bunca akıtılan kana, verilen cana, kaybedilen değerlere rağmen ibret alınmamış.”

İbret mi alınmadı yoksa varılmak istenen “Menzil” mi burasıydı, bunun cevabını da tarih verecek.

15 Temmuz gecesi şehit düşen Özel Harekât polislerimize, polislerimize, subay, astsubay ve erlerimizle Türk Milleti’nin asil evlatlarına rahmetle…

 

 

Millî Düşünce Merkezi Genel Başkanı