Atatürk’ün Mirasına İhanet Eden Sahte Kemalistler | Prof.Dr.Levent Seçer Yazdı

Atatürk’ün Mirasına İhanet Eden Sahte Kemalistler | Prof.Dr.Levent Seçer Yazdı
Yayınlama: 15.09.2023 13:00
Düzenleme: 15.09.2023 14:08
A+
A-

” Bir memleketteki azınlık eğer menfaatini çoğunluğun cehaletinde ararsa umumi felaket muhakkaktır” ( Atatürk, 1923) Bugüne bakınca Atatürk’ün bahsettiği cehaletin ülkenin kaderinde nasıl rol oynadığını görmemek mümkün mü? Cehaletin gördüğüne değil duyduğuna inanır hale getirilmesi de birilerinin işine yarıyor. Yoksullaştırılmış korkar hale getirilmiş sorgulayamayan mutsuz bir toplum, inanç saygınlığının siyasete bürünmüş haliyle sağlıklı bir karar verebilir mi? Düşüncenin, talebin ve iradenin olmadığı yerde özgürlük olmaz. İktidar hırsı, vicdanı ve aklı devreden çıkarırsa o ülke büyük acılar çeker. Türkiye bu tükenmişliği derinden yaşıyor ama birilerinin umurunda değil. CHP işte burada asıl sesini çıkarması gerekirken hala kendi içinde koltuk kavgasını sürdürüyor. Atatürk’ün mirasına ihanet eden bu parti dalkavukların, hainlerin, namertlerin, elinde uçuruma doğru sürüklenip gidiyor. CHP artık bir umut olmaktan çıkmıştır, toplumla bütünleşemeyen inandırıcı olmaktan çok uzakta kalan tükenen bir parti. Kendi tükenirken ülkeyi de önüne katarak uçuruma sürüklüyor. Kifayetsiz beceriksiz adamlar Atatürk’e onun mirasına ihanet ettiklerinin nasıl farkında değiller?  Bugün resimleri kaldırılıyor, heykelleri meczuplar tarafından kırılıyor boyanıyor. Aklını yitirmiş din tacirleri sahte hocalar olmadık söz ediyor, ama CHP buna ses çıkarmıyor koltuk kavgası peşinde didişip duruyorlar. Yarın yeni bir yüzyıl masalıyla, cumhuriyetin aydınlığın laik değerlerin Atatürk ilke ve inkılaplarının yerine biz acaba neyi konuşacağız? Ne mutlu Türküm demenin bile yasaklandığı zaman ilk buna tepki göstermesi gereken CHP değil mi? Muhalefeti olmayan beceriksiz bir siyaset anlayışı, ülkenin göz göre göre uçuruma sürüklenmesine sesini çıkarmıyor. Dolaysız özde bir demokrasi gerçeğini yaşamak isteyen mutsuz bir toplum. Ama onca yoksulluğun sefaletin içinde inadına cumhuriyete sarılmış bir toplum gerçeğini nasıl göremiyor? Kılıçdaroğlu’nun başkanlık inadı ve parti içi çekişmeler birilerinin işine yarıyor bunun bile farkında değiller. Halkın duyduğu gelecek kaygısı bile bunların umurlarında değil. Yerel seçimlerde alınacak bir yenilgi sonrasında bile felaketin adını nasıl koyacaklar merak ediyorum. Parti içi koltuk savaşları bu sonu gösteriyor aslında. Öyle sanıyorum ki bu yenilgi kaçınılmazdır.

Güç daima eğitimi düşük insanları cezbeder cesaretlendirir. Cehaletin hızla büyüdüğü bir memlekette önce akıl sonra insanlık ölür. Cehaletin inandığı tek gerçekse inanç saygınlığına bağlılık, en korkuncu da cehaleti bu noktada esir alarak dinle narkoz lama. Atatürk daima cehalet ve eğitimsizliğe karşı mücadele etti, bunu yaparken inanç saygınlığına asla dokunmadı. Cumhuriyet kurulmadan önce 1921’de Ankara ‘Maarif kongresinde’ yaptığı konuşmada. ” Cehalet ve eğitimsizlikten kurtulmuş bir toplum olmalıyız, akıllı aydın inancına bağlı bir toplum olarak cumhuriyeti ilan edeceğiz” Bugünün Türkiye’sinde cumhuriyeti kurmuş bize akıl ve bilimi miras olarak bırakmış. Peki onun kurduğu bir parti bugün ne yapıyor? Tükenmiş halkın güvenini yitirmiş yaşanan toplumsal travmayı kimse konuşmuyor. Yokluk, açlık, hızla büyüyen sefalet onların umurlarında değil. Yaşananlara bakarak bugüne kadar gösterdikleri bir tepki var mı? Atatürk’e sığınmanın da haklı bir yanı var mı? Bunun adı sahte Kemal istik değil mi? Daha doğrusu bunun adı Atatürk’ün mirasına ihanet etmektir. Bunun bedelini kimler nasıl öder bilinmez, ama öyle sanıyorum ki halkın yaşadıkları bile onların umurlarında değil. Şu andaki yaptıkları kavgalar didinişler ihanet ve koltuk kapma savaşları. Siyaseti kimin için yaptıklarının bir resmi değil mi? Ama tükenmişliğin sonunda nasıl bir mazeret bulacaklar merak ediyorum.

Adana da dünyaya geldi babası dönemin tanınmış müzisyenlerinden gazelhan Ömer'dir. Küçük yaşlarda babasının teşvikiyle musikiyle tanıştı. Ankara Devlet Konservatuarına girdi. Ancak konservatuar eğitimini, daha sonra Yüksek eğitim için geldiği İstanbul da Güzel sanatlar Akademisine bağlı belediye Konservatuarında sürdürdü. Bir süre Emin Ongan idaresinde Üsküdar Musiki cemiyetine devam etti. Tıp eğitimi için gittiği İtalya'da fotoromanlarda oynadı. İtalyanlar ona Levent Seçer değil Laurent Seger demişlerdi. 1977 yılında dünyaca ünlü San Remo şarkı festivalinde kendi bestesi olan ( L'ultima Parola Di Una Donna) Bir Kadının Son Sözü adlı şarkıyı söyledi. 160 eser arasından 16 olarak başarı kazandı. Bir sinema filminde Ömer Şharif ve Liza Minneli ile oynadı. 2008 yılında Kültür Sanat Edebiyat evrensel değerler konulu çalışmasıyla Prof unvanı aldı. Bugüne kadar 16 kitap yayınladı, kitaplarından dördü çeşitli dillere çevrildi. Birçok uluslararası festival ve sanat etkinliklerine katıldı davet edildi ödüller aldı. Çalışmaları yurt içi ve yurt dışında çok sayıda dergi ve gazetelerde haber oldu. Uluslararası dahil çok sayıda haber kanallarında çeşitli makaleleri yayınlanmaktadır. Dünya sanat ve bilim akademisi üyesidir. UNESCO ve UNICEF'in uluslararası çalışmalarında görev almaktadır.
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.