Bir keskin kalem, bir kırık gözlük… – Melih Demirel Yazdı

Bir keskin kalem, bir kırık gözlük… – Melih Demirel Yazdı
Yayınlama: 24.01.2025 19:25
A+
A-

‘’Bir Pazar sabahıydı, Ankara kar altında. Zemheri ayazıydı, yaz güneşi koynunda. Ucuz can pazarıydı kalemim düştü kana… Zalımlar pusudaydı. Bedenim paramparça…’’

24 Ocak 1993… Ankara, Karlı sokak. Yukarıda yazılı ağıtı, Selda Bağcan’a yaktıran, içimizi yıllar geçse de kavuran vahim suikast. Maktul : UĞUR MUMCU.

Aracının anahtarını apansız bir ölüme çevirip, aramızdan ayrılalı 32 sene oldu. Cesaretin tam manasıyla vücut bulmuş haliydi. Aydın yarınlara inanan, Atatürk ve Atatürkçülüğü adeta bir maske gibi kullananların aksine, samimi ve yiğit bir Atatürkçüydü. Toplum gerçeklerine hakim olmasının yanı sıra, tam bağımsızlığı haykırıyor ve Kemalist düşüncenin sadece balo salonlarında elitistlerin ekseninde olmasına haklı olarak muhalefet ediyordu. Kaleminin bir fiyatı yoktu. Doğru bildiğinin üzerine gidiyor, haliyle de bundan gocunanların düşmanıydı. Kıssadan hisse Uğur Mumcu,  bu toprakların yetiştirdiği ve yine bu toprakların üzerinde haince, zamansız kopartılan bir ender değerdi…

Günün hüzünlü anlamıyla bu yazıyı kaleme alırken, kalemime ne  kadar güvenirsem güveneyim, Mumcu suikasti gibi elim, vahim olaylar karşısında adeta kelime kısırı kaldığımı fark ettim. Böylesine baş tacı yapılacak, aydınlığıyla memleketi ileriye taşıyacak değerlerin, alçakça katledilişinin izahati yok sanırım… Abdi İpekçi’ler, Çetin Emeç’ler, Uğur Mumcu’lar… Sadece ilk akla gelenler. Satırlara sığmayacak kadar aydınını, gazetecisini, düşünürünü feda edip, ölmese de tevkif edenlerin ülkesi…

Biz ölmüşlerinin kıymetini hep sonradan anlayanların ülkesiyiz! Bu bugünün isyanı değil, acı bir gelenek. Gelirsek günümüze, ‘’Özgür’’ basının şiddetle tartışıldığı günümüze, dünden farksız hatta daha vahim olan günümüze…

Umutluyum ki hala Uğur Mumcu’nun bayrağını taşıyanlar var. Kuyruğunda ‘’Fors’’ olan uçaklara doluşan, ne duymamızı isterlerse onları duyuranları değil, mesleğinin hakkını verip, doğrularla cesaret zırhı giyenleri kastediyorum elbette…

Umutluyum çünkü, bu memleketin Murat Ağırel’leri, Barış Pehlivan’ları, Timur Soykan’ları, Terkoğlu’ları ve adlarını aflarına sığınarak, buraya sığdıramayacağım kadar çok, keskin kalemleri hala var. Herkese bir fiyat biçilip, meslek onurunu hiçe sayanların kol gezdiği, çarkçıların bolluğunun  aksine, umutluyum hala kaleminin fiyatı olmayan, her yerde sansürlense dahi, doğru bildiğini dağa taşa yazacak cesurlar var…

Umutluyum, başına her ne gelecek olursa olsun, ‘’Ölümden öte, köy yok’’ diyerek, ana akım medyada İsviçre gibi olduğumuz hayalleri pazarlanırken, gerçekleri emek  emek nakşedenler, halka verenler var.

Umutluyum, ‘’Avrupa bizi kıskanıyor’’, ‘’Yiyecek bulamıyorlar’’ ‘’Şükredin’’ demeye getirdikleri manşetleri ile halkı, ‘’Alice Harikalar Diyarında’’ gezdirenlerin aksine, çarşı pazarın içinden mutfakta ki yangını haykıranlar var.

Eminim. Eminim ki, düşünmenin, yazmanın, özgürce konuşmanın ve halka aktarmanın işlerine gelmiyorsa hapisle, tecritle son bulmadığı, fikirlerin  hükme bağlanmadığı günleri de göreceğiz…
Geçmiş acılarımız bize ders olsun ve ölmüşlerinin kıymetini sonradan anlayanlardan olmayalım yeter.
Özgür basına, özgür basın emekçilerine, cesareti ile umut olanlara sahip çıkacağız.

Atatürk’ün hayali, hepimize vasiyeti, hala mücadelesini yılmadan verdiğimiz ‘’Tam Bağımsız Türkiye’’ ideali ve Muasır Medeniyet için, sahip çıkacağız…

Aramızdan ayrılışının 32.yılında Uğur Mumcu’yu sevgi, saygı ve minnetle anıyorum…

‘’Bir keskin kalem, bir kırık gözlük yürekli yiğitlere hatıran, cesaretin yoldaşımız olsun…’’

1994 Ankara doğumlu. Eskişehir Anadolu Üniversitesi Maliye bölümü mezunu. Evli, bir kız çocuğu babası.