(Ç)Alışkanlık (mı)? | Yusuf İpekli Yazdı

(Ç)Alışkanlık (mı)? | Yusuf İpekli Yazdı
Yayınlama: 13.11.2023 14:29
A+
A-

Aslında çok televizyon izleyen biri değilim. Eskiden tartışma programlarını kaçırmaz, “Şunu da söyle, bunu da açıkla, ona da değin…” der, yerimde duramazdın.

Mutlaka günlük Cumhuriyet gazetesi alır, okur, kimi haber, söyleşi, yazı ve makaleleri keser saklardım.

Ancak dört kasım cumartesi günü adeta televizyon başında çakılı kaldım.

Üyesi, taraftarı, sempatizanı olmamama rağmen bir yandan ülkemizin, öte yandan yüzüncü yılında cumhuriyetimizin kaderini de belirleyecek olan CHP’nin, 38. olağan kurultayını gece saat dörde kadar başından sonuna ilgi ile, merak içinde izledim.

Gördüm ki; CHP değişti(rdi).

Nasıl, neyi…

Liderinden de öte, muhalefet tarzını,

Söylemini,

Hatta hatta eylemini…

Eylem derken partinin yönetim organlarını da değiştirdi. Bir anlamda parti okulu oluşturdu.

Liderler* kardeşlik hukukundan söz ettiler. Bu hukuku tehlikeli bulduğumu özellikle belirtmek isterim.

Neden?

Kardeşler hukukuna miras karışınca ortalık Kel Ali’nin Bağına dönüyor da ondan.

Bu arada CHP, on bir kasım günü doğru bir hamle ile partinin yeni yönetimini belirledi.

Gölge kabinesini oluşturdu.

Çalışkan, dürüst, pırıl pırıl gençler/emekçiler partide görev aldı.

Helal olsun diyecekken MYK ve/veya gölge kabinede görev alanların önemli bir kısmı X platformunda birbiriyle yarış edercesine, “Beni bu göreve layık gören Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel’e teşekkür ediyorum.” cümlelerini yazmaya başladılar.

Doğrusu doğru başlangıca yanlış yaklaşım.

Vıcık vıcık yağcılık kokan ve bana çok tanıdık gelen bu cümlelere Sayın Özgür Özel acilen el koymalıdır. Ali Mahir Başarır gibi şımarık çocukların kulağını çekmeli, Deniz Yavuz Yılmaz örneğinde yaptığı gibi çalışkanlığı ödüllendirilmeye devam etmelidir.

O arada sağa kaymaktan kaçınmalı; halkın zamlar, hayat pahalılığı, özelleştirme, düşük ücret, yüksek döviz kuru, yüksek faiz, alınamayan kredi, günden güne büyüyen enflasyon, mülakat, göçmen sorunu gibi şikayetleri göz önünde bulundurularak sendikalarla, meslek örgütleriyle, yerel insiyatiflerle, en önemlisi parti emekçileriyle bağlar kurulmalı/güçlendirilmeli, yepyeni politikalar üretilmelidir.

Emek denilmelidir. Açlık, yoksulluk denilmelidir. Yolsuzluklarla mücadeleden söz edilmelidir.

Mesela Ankara, Aydın, Eskişehir’deki halkçı belediyelerin gerçekleştirdiği yerinde uygulamalar yurttaşa iyi anlatılmalıdır.

Yığılı üyelikler** sonlandırılarak yeni üye kampanyaları açılmalıdır.

Belde, mahalle, köy örgütlenmesi tamamlanmalıdır.

Proje üretim atölyeleri kurulmalı, üniversiteler asla ihmal edilmemelidir.

Her gölge bakan alanı ile ilgili program hazırlamalı, kadro oluşturmalı, mevcut kabinenin yok ya, birgün oluşursa halkın yararına yaptığı iyi uygulamalar samimice desteklenmelidir.

Atatürk ilke ve devrimleri sürekli gündemde tutulmalı, cumhuriyetin kazanımları halkın anlayacağı dille halka anlatılmalıdır. Bu iş helalleşme ile olmaz/olmuyor.

Çünkü halkın ezici çoğunluğunun cumhuriyet ile, Atatürk ile, devlet ile herhangi bir sorunu yoktur.

Çünkü, bu ülkede sağcı da aç, solcu da…

Zamlar, yolsuzluk, ekmek herkesin ortak sorunu.

Kurşunun adres sormadığı gibi alın teri, işsizlik, ucuz iş gücü kimsenin siyasi görüşünü filan sormuyor.

Hastane çilesinden, yararı olmayan eğitimden sağcı da yaka silkiyor, solcu da…

Peki bütün bu uyarı ve öneriler dikkate alınırsa ne olur?

CHP parti, Özgür Özel lider olur.

Muhalefet nefes alır.

Alternatif oluşur.

Küçük küçük partilere büyük büyük tavizler verilmez. Dev aynaları kendiliğinden çatır çatır kırılır.

Seçmen “İşte bu!” der.

Ve, “CHP, iktidar olur!”.

Böylece adalet yerini bulur. Aksi halde sade suya tirit doğrar durur, dünya ölümlü gün akşamlı diyerek avunuruz.

O zaman başlığa dönüp soralım: “Ey Özgür Özel, ey cumhuriyetin kurucu iradesi çalışkanlık mı, alışkanlık mı?”.

Tercih sizin, kader hepimizin!

Açıklamalar
…………………………………………………
*Kardeşlik hukuku: İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile CHP’nin Genel Başkanı Özgür Özel arasında kurulduğu iddia edilen hukuk. Unutmayalım ki, İmamoğlu ile Kılıçdaroğlu arasında da baba oğul hukuku vardı.

**Yığılı üyelik: Kime, nasıl hizmet edeceği önceden belli olan toplu üye yapma hastalığının, çarşafa rozet takma uygulamasının literatürdeki adı. Sakıncalı mı, evet. Kanıt: “Bir beldede üç yüz üyesi olan bir partinin aldığı oy sadece ön üç. Bilmem anlatabildim mi?”

1964 yılında Ankara İli Kalecik İlçesinde doğdu. Çiftçi bir ailenin çocuğu. 1985 yılında mesleğe ilkokul öğretmeni olarak başladı. Türkçe öğretmeni oldu. 20 yıl okul müdürlüğü yaptı. 35 yıl emek verdikten sonra emekli oldu. Özel eğitim alanında 3 yıl müdür olarak özel sektörde çalıştı. Halen özel eğitim öğretmeni olarak görev yapıyor. Makale, inceleme ve araştırmaları Öğretmen Dünyası, ABECE, Eğitim Yaşam, Çağdaş Eğitim dergilerinde yayımlandı. Kalecik Gazetesinde 10 yıl köşe yazarlığı yaptı. Halen HANHANA isimli kültür ve sanat dergisinin editörüdür. Şiirlerini, 1. Çığlığa çağrı 2. Sensiz akşamların yorgun geceleri 3. Gökyüzüne kafa tutan sağanak; AB projesiyle gittiği Avrupa izlenimlerini, "Okulumuz Avrupa" da isimiyle kitaplaştırdı. Basıma hazır kitap taslakları mevcut. Evli, 2 çocuğu, 3 torunu var.
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.