31 Mart yerel seçimleri yaklaştıkça partilerde bir demlenme gözleniyor. PKK/YPG’nin, TBMM’ndeki siyasi uzantısı yeni adıyla Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM) ile birlikte olmak isteyen partiler artık açık açık kartlarını oynamaya başladılar.
AKP, sürekli olarak CHP’yi DEM Parti ile ortaklık kurduğu için eleştirirken, bırakın geçmişte yaptıkları ihanetleri, bugün DEM partililer açık açık AKP’ye destek vermeye başladılar. CHP üst yönetimi, DEM Parti ile birlikte yerel seçimlere, bazı yerlerde aynı listelerle girerken, kurdukları kent uzlaşısı adı altında yaptıkları pazarlıkla da DEM Parti adayları için kampanyalara katılıyorlar. Hatta bazı yerlerde kendi adaylarını çekip, yerine DEM Parti’nin Kürtçülük yapan, bölünmez bütünlüğümüze aykırı söylemde bulunan adaylarını koyuyorlar.
DEM Parti’nin Mardin Anakent Belediye Başkan Adayı Ahmet Türk, 17 Ocak 2024 tarihinde Irak’taki Rudaw TV’ye konuk oldu ve AKP’nin MHP ile ittifakları olduğu müddetçe Tayyip Erdoğan ile bir araya gelmelerinin mümkün olmadığını söyledi. Ahmet Türk’ün konuşmasından bazı bölümler şu şekilde: ”AKP bu politikayla yürüyemez, gün geçtikçe kaybediyorlar. Politikalarını yeniden gözden geçirmek, değiştirmek zorunda kalıyorlar. Kürt halkına düşmanlık yaparak bu siyaseti devam ettirirlerse kaybederler. Bu nedenle yeni bir siyasetin ortaya çıkmasını umuyoruz. Doğrusu Kürt halkı kucaklanmalı. Kürt halkına düşman gözü ile bakarsanız Türkiye ne demokrasiye ulaşabilir, ne de ekonomik olarak da kalkınamaz. CHP, derin devleti ikna edemez. Tayyip Erdoğan edebilir. AKP ve Meclis’ten isimlerle görüşmeler yapıyoruz.”
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, 15 Mart 2024 tarihinde Elazığ’ın Karakoçan ilçesinde partisinin düzenlediği Nevruz mitinginde “Dolmabahçe mutabakatına dönülmesi çağrısı yaptı ve “sarayın da duyacağı şekilde bir kez daha sözümüzü de çağrımızı da yineliyoruz” dedi.
16-17 Mart 2024 tarihinde İnsan Hakları Derneği’nin Diyarbakır’da düzenlediği “Kürt Meselesinin Çözümü ve Barış Konferansı”nın sonuç bildirisi açıklandı. Bildiride siyasi partilerin Kürt meselesinin çözümüne dair niyet ve program ortaya koymaları, Abdullah Öcalan’ın sürece dahil olması, sivil bir anayasanın gündeme alınması, Kürtlerin seçme ve seçilme ile temsil hakkını ortadan kaldıran uygulamalara son verilmesi, Kürt meselesinin demokratik yöntemlerle çözümü için Kürt ve muhalif siyasetçilerin siyaset yapmalarının önündeki engellerin kaldırılması; sivil siyasetin önünün açılması, Kürtçe’nin hayatın her alanında kullanılması gibi isteklerde bulunuldu.
Selahattin Demirtaş’ın 13 Nisan 2023 tarihinde sosyal medyadaki paylaşımı şöyleydi: “Halkımıza sözümüz olsun, çatışmadan beslenen Erdoğan rejimi sonrasında PKK’nin Türkiye’de tümüyle silah bırakması için elimizden geleni yapacağız ve mutlaka başaracağız.” 16 Mart 2024 tarihinde Diyarbakır’da düzenlenen konferansa mesaj gönderen Selahattin Demirtaş; “barışın muhatabı Öcalan’dır, Erdoğan’dır” dedi.
17 Mart 2024 tarihinde İstanbul Yenikapı’da DEM Parti’nin düzenlediği Nevruz Bayramı etkinliğinde PKK terör örgütünün çocuk katili başı Abdullah Öcalan lehine sloganlar atıldı ve posterleri taşındı. Etkinlikte konuşan DEM Parti İstanbul Anakent Belediye Başkan adayı Meral Danış Beştaş “her bir oy Demirtaş’ı özgürleştirecek” dedi. Leyla Zana, 21 Mart 2024 tarihinde Mardin’de Nevruz Bayramı kutlamalarında yaptığı konuşmada “1993’de Öcalan’ın başlattığı barış sürecinin yeniden başlamasını istiyor musunuz, bu yolun yeniden açılması için hazır mısınız?” diye sordu.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 17 Mart 2024 tarihinde partisinin 14. Olağan Büyük Kurultayı’nda yaptığı konuşmada “Bu benim için bir final, bu seçim benim son seçimim” diyen Tayyip Erdoğan‘a seslendi. Seslenişi şöyleydi; “Ayrılamazsın, Türk milletini yalnız bırakamazsın. Bunun için Cumhur İttifakı olarak yanındayız, beraberindeyiz. Yeni yüzyılın kurtarıcı lideri olarak sizi görmek istiyoruz.”
Aynı Devlet Bahçeli on yıl önce 8 Nisan 2014 tarihinde partisinin grup toplantısında şunları söylemişti: “Bu yüce makama seçilecek şahsiyetin şaibeden uzak, temiz sicile sahip olması şarttır. Türk milleti kral seçmeyecek, sultan atamayacak. Peki ne yapacak? Cumhuru temsil edecek, milli kimliğe saygı duyup benimseyecek hakkında şaibe olmayan kişiye onay verecektir. Önce özerkliğe, arkasından Kuzey Kürdistan’a açık kapı bırakandan cumhurbaşkanı olmaz. Türkiye’yi birbirine düşürmeye çalışandan cumhurbaşkanı olmaz, bebek katili ile müzakere edenden, teröristlere kucak açandan cumhurbaşkanı olmaz, adaletten kaçandan, rüşvetçilere kol kanat gerenden cumhurbaşkanı olmaz, evdeki paralarını sıfırlarken haysiyeti sıfıra düşürenden cumhurbaşkanı olmaz, milliyetçiliği ayaklar altına alandan Türkiye Cumhurbaşkanı olmaz, olamayacak. İki yanlıştan bir doğru çıkmaz. Tekeden süt sağılmaz. Recep Tayyip Erdoğan’dan cumhurbaşkanı olmaz.”
Bu yapılan açıklamalarda doğrular olduğu kadar, yanlışlar çoğunluktadır. Türkiye Cumhuriyeti’nde hiç kimse Kürt kökenli yurttaşlarımıza düşman gözü ile bakmaz çünkü toplumun böyle bir sorunu yoktur, Türkiye Cumhuriyeti “ayrıcalıksız yurttaşlık” tanımı üzerine kurulmuştur ve bu tanım anayasada da yer almaktadır. DEM partililerin istekleri emperyalizmin dayatmasıdır, bunları anlamadan demokrasi havarisi kesilenler, toplumu aldatmaktadır. Toplumun her kesimi anayasa gereği ayrıcalıksız olarak her türlü hakka sahiptir. Emperyalizm tarafından dillendirilen ve ayrıştırıcı bir vurgu olan “Kürt sorunu” ifadesinin kullanılması, Kürt kökenli yurttaşlarımızı ötekileştirmektedir; Kürt kökenli yurttaşlarımız da ülkemizin eşit ve onurlu yurttaşlarıdır. Ülkemizde Kürt sorunu değil, Kürtçülük ve PKK terör örgütü sorunu olduğunu açıkça dillendirmeliyiz.
Türklüğü reddedip Türkiyelilik kavramını kullananlar, sözde Ermeni ve Rum soykırımına destek olanlar, Said Nursi, Şeyh Sait, Seyit Rıza gibi emperyalizmin beslemesi hainleri yere göğe koymayanlar ihanet içindedirler. Üstelik bu emperyalizmin piyonlarıyla, emperyalizme karşı mücadele eden Deniz Gezmiş ve Mahir Çayan’ı birlikte anmak ise büyük bir aymazlıktır, sapkınlıktır, çürümüşlüktür. 17 Mart 2024 tarihinde İstanbul’daki etkinlik sonrasında sosyal medyada DEM Parti İstanbul Anakent Belediye Başkan adayı Meral Danış Beştaş bunu dile getirerek, kültürsüzlüğün ve ihanetin boyutlarını sergilemiştir.
Olayları ve söylemleri yerli yerine oturtabilirsek, ABD’nin güdümündeki DEM Parti ile AKP’nin anlaştırılmaya çalışıldığı ortaya çıkmaktadır. Zaten bunu bilen Devlet Bahçeli de kendi partisi dışlanacağı için Tayyip Erdoğan’a “ayrılamazsın” demektedir. İşte emperyalizmin kucağında yapılan siyaset böyledir. Büyük Ortadoğu Projesi içerisinde kendilerine verilen rolü oynayan Kürtçü siyasi hareketlere hiçbir şekilde güvenilemeyeceği de görülmektedir. Tayyip Erdoğan’ın ABD’ye, ABD’nin de Türkiye’ye gereksinimi olduğu için bu kirli siyaset oyununun topluma hiçbir katkısı olmayacağı gibi zararı dokunacaktır. Toplum sürünmeye devam ederken, siyasi partiler de demlenmeye katkı sağlayacaktır.
Azim ve Karar