Bir tespitte bulunayım mı?
Peki!
İster inanın ister inanmayın ama eğitim sağlıksız, sağlık eğitimsiz bakanların elinde oyuncak oldu.
Bu oyuncak, ne alırsan al 1 lira kampanyasına dahil Çin malı objelerden daha tehlikeli, daha zehirli.
Çünkü, atalarımızın dediği gibi el yarası geçse de dil yarası geçmiyor.
Bakınız, aslında görevleri bakmak – görmek – anlamak – çözüm bulmak – iyileştirmek olan iki yan bak-an ne dedi?
Eğitimin Sağlıksız Bakanı
Eğitimin sağlıksız bakanı bir kaç gün önce, “20 yıl önce ilkokul bile yoktu, şimdi lise var; hem de kaloriferli. Beklentiler değişti. Eskiden okul hayaldi, şimdi ise hava kirliliğini konuşuyoruz.” dedi.
Bir dakika bir dakika, sözlerin sahibi başında MİLLİ kavramını taşıyan eğitimin başındaki kişi. Öyle sıradan biri değil. Adının önünde profesör yazıyor, alanı algı değil siyaset bilimi ve kamu yönetimi.
Uzun süredir milli eğitimi yöneten, yönlendiren bir isim. Bakanlığın, bakanlardan daha güçlü efsane müsteşarı.
Kendisi devirdiği çamlar yüzünden zaman zaman yazılarımın konusu oldu, oluyor.
Yukarıdaki yer alan bozuk paragrafın neresini nasıl değerlendirmek, düzeltmek gerektiği anlayan varsa beri gelsin.
Şimdi, 20 yıl önce ilkokul bile yoktu ne demek?
Ben altmış bir yaşında emekli bir öğretmenim. 1969 yılında beş buçuk yaşımda iken köyümde ilkokula başladım. Kitaplarımı öğretmenlerim ücretsiz dağıttı. Arkasından küçük bir ilçede ortaokulu okudum. Liseyi Ankara’da, öğretmen okulunu Kırşehir’de bitirdim. Kırk yıllık öğretmenim. İlkokullarda yöneticilik yaptım. Emekli oldum.
Acaba diyorum okuduğum ilkokul ile görev yaptığım ilkokullar hayali miydi?
Aslına bakarsanız bu zihniyet köy okullarını kapatarak hem köyleri boşalttı hem de okulsuz bıraktı. Bu anlamda hem haklı hem kahraman.
Neymiş efendim şimdi lise bile varmış.
Yahu azıcık akıl, azıcık izan.
Demek ki milli eğitim bakanı,
a)Ankara’nın Altındağ ilçesinde 1932 yılında, “Gazi Erkek Lisesi” adıyla açılarak eğitim faaliyetlerine başlayan
Ankara Gazi Lisesi’ni,
b)Ankara Kız Lisesi adıyla Ankara’nın Altındağ ilçesinde 1923 yılında, Atatürk’ün emriyle faaliyete geçirilen Ankara Lisesi‘ni,
c)Kuruluş öyküsü 1886 yılına dayanan Ankara Atatürk Lisesi‘ni
d) 10 yıl müdürlüğünü yaptığım, 1897 tarihinde hizmete girip 23 Nisan 1923‘te cumhuriyetin ilanıyla CUMHURİYET adını ilk alan Cumhuriyet İlkokulu’nu Atatürkçülük alerjisi yüzünden görmezden geliyor.
Demek ki, bakana göre en azından yüz yıldır devleti yönetenler lise mezunu filan değil(miş).
Eskiden lise hayalmiş, şimdiki okullar kaloriferli imiş.
Vay be, helal olsun.
Aslında bakan haklı. Günümüzde de ilkokul var, eğitim yok. Lise var içinde öğretim yok. Zira lise mezunu olanların çoğu okuma yazma bilmiyor.
Gerçi bakanın hava kirliliği hususunda hakkını teslim etmek lazım. Neden? Şu günlerde hava gerçekten kirli ve nefes almakta çok zorlanıyoruz.
Ey sayın milli eğitimin yan bakanı bu nasıl bir tez?
Gerçi tez demek bile garip. Tezsiz profesör olana sorulacak en absürt soru tez ile ilgili sorulan soru olmalı değil mi?
Sağlığın Eğitimsiz Bakanı
Yine bir kaç gün önce sağlığın eğitimsiz bakanı, “Aile olmak için çocuk şart. Çocuğu olmayan eşler aile olamadığı gibi sadece karı koca olarak kalıyor.” dedi.
Bu cümleler de sıradan bir yurttaşa ait değil. Bu sözlerin sahibi sözde iyi eğitim (!) almış. Adının başında profesör doktor yazıyor. Dikkatinizi çekerim bir iki üç tıp oyununun değil tıp gibi pozitif bilim alanının hocası. Dünyada yer alan 208 ülkenin 131‘inin daha çok nüfusa sahip İstanbul’un il sağlık müdürü iken sağlık bakanı olarak görevlendirilen kişi.
Bu söz rencide edici olduğu kadar aşağılayıcı bir söylem.
Bir kere insanlar neden çocuk yapmıyor sorusundan önce insanlar neden evlenemiyor diye sormak lazım.
Sonra durup hükümet, sosyal devlet ilkesine uygun neler yapıyor, neden yapmıyor diye düşünmek gerek.
Bir de kimi sağlık sorunları nedeniyle çocuk sahibi olamayan çiftler var ki sayıları çok fazla.
Ey sağlığın eğitimsiz yan bakanı siz çocuksuz çiftler aile değil demekle çocuk için boşanın yeniden evlenin veya eş üstüne kuma getirin ikinci, üçüncü evlilik mi yapın demek istiyorsunuz?
Bakınız bunlar isimlerinin başında profesör yazan kişiler.
Çağın hastalığı olan CEHALET karşısında doğrusu benim de aklım karışmıştı ama imdadıma ezeli ve ebedi önderimiz yetişti.
Hani, ne diyordu ta 1924 yılında Atatürk, “Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek alimler çıkabilir.“.
İleri görüşlü lider, bilge halk insanı, devlet adamı olmak bu işte.
Ey sayın profesörler, siz Mustafa Kemal‘i kolay ve kısa yoldan mı ATATÜRK oldu sanıyorsunuz? Biraz okuyun, anlayın da yurttaşla kafa bulmaktan vazgeçin. Sonra da zaman zaman bakan olun bakan, olur mu…?
YAZARIN DİĞER YAZILARINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN