Saysanız saymakla bitmez…
Sadece 43 maddelik Diyanet işleri Başkanlığı ile ilgili yasaya bakalım…
Kemal Kılıçdaroğlu’nun 13 yıllık genel başkanlık döneminde 13 adet yasa ve KHK ile maddelerinde 43’ten fazla değişiklik yapılmış.
CHP sadece bir kez Anayasa Mahkemesine başvurmuş ki, o da mali hükümlerle ilgili bir konuda…
Bir devrimle kurulan Diyanet İşleri Başkanlığı, AKP dönemindeadım adım varlık nedeninden ve kuruluş amacından uzaklaştırılarak yasal düzenlemelerle, uygulamalarla, fetvalarıyla neredeyse Şeriye Vekaletine dönüştürüldü…
Yargıtay’da 2021-2022 adli yıl açılışı ve yeni Yargıtay binası, Diyanet işleri Başkanı Ali Erbaş’ın dualarıyla açılırken, aslında yargının ve adaletin ruhuna fatiha okunuyor, Yargıtay’ın unutulmazbaşkanı İmran Öktem’in de kemikleri sızlatılırken, CHP genel başkanı o törende hiçbir ses çıkartmadan yer alabiliyordu…
Öte yandan bugün ortaya çıkarak CHP’nin yarınları için varım diyenler ve de CHP yönetiminde olanlardan da tek bir ses çıkmıyordu…
2022 yılında gericiliğin akademisi bile kuruldu…
Diyanet Akademisinin kuruluşuna ilişkin yasaya evet diyen, sessiz kalan CHP’liler bile oldu…
Gericiliğin akademisine CHP yönetiminden aykırı sesler çıkmadı…
Anayasa Mahkemesine bile başvurulmadı…
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın taşra teşkilatı olarak kurulan gericiliğin akademisi, sertifikalar verebilecek, işe girenlerden bırakın güvenlik ve arşiv araştırmasını, gericiliğin akademisinden alacakları sertifikalarla herkesten önce diledikleri kadrolarda olabileceklerdi…
AKP, laikliğe aykırılığın odağı bir parti idi…
Bu durum Anayasa Mahkemesinin kararı ile sabitti.
Bu karardan sonra AKP’nin, laikliğe aykırı eylemlerini ortadan kaldırması beklenirken, daha da artırıyordu…
CHP yönetimi ise laiklik karşısında daha da duyarsızlaşıyor, AKP’nin önünü tamamen açıyordu…
Hele hele seçim dönemlerinde CHP yönetiminin ağzından laiklik sözcüğü çıkmıyordu…
Laiklik karşıtı AKP’nin laikliğe aykırı eylemlerinde önünü açanlar, karşı koymayanlar, CHP’nin ve CHP yoluyla da Türkiye’nn yarınları için varım diyebilirler mi…
Derlerse, bu ilkesellik mi, bireysellik mi…
İmran Öktem…
Onursal Yargıtay Başkanı.
1967-1968 yılında adli yıl açılış töreninde yaptığı konuşmada, laiklik karşıtı eylemlerin, gericiliğin, irticanın yarattığı tehlikelere ve Cumhuriyetin nasıl bir tehdit altında olduğunu ifade etmişti.
İmran Öktem, Yargıtay Başkanlık görevi devam ederken 1 Mayıs 1969 tarihinde ölmüş, cenazesi Maltepe Camiine götürüldüğünde, cami ve çevresinde çember sakallılar birikmiş, cami imamı, İmran Öktem’in cenaze namazını kıldırmamış, cenaze namazını kıldıracak imam bulunamamış, dönemin CHP genel başkanı İsmet İnönü, cenaze namazı kılınmadan camiden ayrılmayacağını ifade etmiş, cenaze namazını o dönemden önce Adalet Bakanlığı yapan A. Pulat Gözübüyük’ün avukat olan ağabeyi kıldırmış, saldırganlar arasında kalan İnönü güçlükle korunabilmişti.
Bir yanda İmran Öktem, diğer yanda geçmişte ve günümüze Yargıtay, CHP genel başkanı ve CHP yönetimi…
Ne demeli…
2007 yılında söylediğim “İmran Öktem olduk, olmaya da devam edeceğiz” sözüm, AKP’li Adalet Bakanı’nın oluru ile açılan FETÖCÜ kadrolarca yürütülen bir disiplin soruşturmasına konu edilmiş, mesleğin itibarıyla bağdaşmaz ve siyasi niteliktebulunarak bu sözümden bile disiplin cezası verilmiş, bu cezanın altına CHP’nin genel başkanı Kılıçdaroğlu’nun referansıyla HSKY’ye seçilen üye de imza atmış idi. Bu ifadem, 2021 İHAM tarafından ifade özgürlüğü olarak görülmüş ise de, HSYK’nin kararı ile yapılan saldırı bana değil yine İmran Öktem’e, laikliğe idi…
Nerden nereye gelinmişti…
AKP, FETÖ, HSYK, CHP yönetimi bu saldırılar karşısında nerede idi…
CHP genel başkanlığına aday gösterilebilecek bir kişinin,laikliğe aykırı eylemler sarfedilirken sesi ve mücadelesiyle öne çıkan, susmayan, imamlara resmi nikah yetkisi verilirken yüksek sesle karşı koyan, gericiliğin akademisi kurulurken buna karşı çıkan, yargının ruhuna fatiha okunmasına, İmran Öktem’e saldırılmasına izin vermeyen, böyle bir durum olduğunda yerinde duramayan, Diyanet işleri Başkanlığı adım adım Şeriye Vekaletine dönüştürülürken bu durumu bir kenarda seyretmeyen, tarikat ve cemaatlere karşı her yönden mücadele eden,gericilerin düşünmediği türban anayasa değişikliği teklifi için ortaya atılmayan ve destek için çırpınmayan, Atatürk’ün koltuğuna delege sayısı hesabıyla değil, CHP’nin kurucu değerlerine bağlılık ve mücadele ile oturulabileceği bilincinde olan, altı ok’un gerçekte Anayasa’nın değiştirilemez nitelikteki 2 nci maddesi olduğunu bilerek hareket eden bir kişi olması gerekiyor…
Örnekleri daha da artırabiliriz…
Aksi halde ne mi olacak…
İlkesellik değil bireysellik bir kez daha kazanacak…
CHP’deki yönetim sorunu çözülemeyecek, gericiler ve elbette bölücüler engelsiz biçimde yollarında yürümeye devam edecek…
Bizler Mustafa Kemal Atatürk’ün izinden yürüyen, ilke ve değerleri için mücadele edenler…
CHP’yi ayağa kaldırırsak ki kaldıracağız sonrada Türkiye’yi ayağa kaldıracağız…
Bireysellik değil ilkesellik diyoruz…
Hukuk ve demokrasiyle.
Partide de ülkede de…