Milli eğitim bakanlığı dün vazgeçtiği uygulamaları bugün yeniden hayata geçirmeye devam ediyor.
Bu işin içinde bir iş olmalı.
Tıpkı cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi denilen yapı ile uygulamadan kaldırılan sisteme bir bir geri dönüldüğü gibi…
Ne mi oldu milli eğitim bakanlığında?
1. İlkokullarda artık karne verilmeyecek. Karne yerine geçmiş yıllarda uygulanıp sonra vazgeçilerek yerini tekrar karneye terk eden, “gelişim raporu” düzenlenecek.
Karne nedir?
Çocuğun dönem boyunca elde ettiği kazanımları gözlem, inceleme, yazılı ve/veya sözlü araçlarla değerlendirerek ölçme, bu ölçüm sonucunun rakamlarla somut hale getirilmesidir.
Tamam da karnenin fiziki yapısı nasıldır?
Karne dört sayfadan oluşan resmi bir belgedir.
Birinci sayfada Atatürk resmi, bu resmin hemen altında Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi yer alır.
İkinci sayfanın içeriğini çocuğun kimlik bilgileri, dersler, derslere ait notlar, devam devamsızlık, okuduğu kitap sayısı oluşturur. Notlar yüz puan üzerinden beşlik sisteme göre düzenlenir.
Üçüncü sayfada öğretmenin çocukla ilgili görüşleri, davranışlar karşısında gösterdiği performans, sosyal etkinlik bilgileri, öğretmen, veli ve okul müdürünün imza ve onayı yer alır. Davranışların performansı “geliştirilmeli, iyi, çok iyi” olarak değerlendirilir.
Dördüncü sayfada ise, İstiklal Marşı ile Atatürk’ün veciz bir sözü bulunur.
Bakanın yaptığı açıklamaya göre artık ilkokulda çocuklara karne verilmeyecek.
Çocuklar karne heyecanı, karne sevinci yaşayamayacak. Anne babalar çocuklarının karnelerini artık hatıra olarak bile saklayamayacak.
Yerine içeriği, biçimi belli olmayan, içinde ağdalı cümlelerin olduğu, daha çok sayfalı, bir kaç bilimsel terim konulacağı için kolay kolay anlaşılmayacak “gelişim raporu” verilecek.
İyi de yukarıda karne yerine gelişim raporunun geçmişte verildiğini söylediniz. Yaz boz uygulaması çok kötü de eleştiriyi başka nereye, neden yapıyorsunuz dediğinizi biliyorum.
Bir kere geçmişte gelişim raporları kasım ve nisan aylarında iki sefer düzenlenir, bu düzenleme ile veliye çocuğun genel durumu bildirilirdi. Veli de çocuğunun güçlü ve zayıf yönlerini görür, ona göre önlemler alırdı. Bu rapor karne yerine geçmezdi.
Yeni gelişim raporun içeriği henüz belli değil ama geçmişte uygulanan gelişim raporlarının aksine galiba yeni gelişim raporunda Atatürk resmi olsa bile Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi olmayacak. İçi ve içeriği boş bir kağıt parçası…
Neden?
Bu gelişme çok basit ve iyi niyetli gibi görünse de eğitimi şeriatçı tarikat ve cemaatlere, ÇEDES gibi bilim ve akıl dışı uygulamalara, Türkiye yüzyılı maarif modeli gibi gerici müfredata teslim eden milli eğitim bakanının dindar ve kindar nesil yetiştirme yolundaki örtük amacına hizmet edeceği açık.
Karnenin kaldırılması çocuğu mağdur edecek, Atatürk’ün görünürlüğünü ortadan kaldıracak, milli eğitimin ayıplı uygulamalarının üstünü örtecek.
Uyanık olmalı, bu uygulamaya veliler, çocuklar, eğitimciler, demokratik kitle örgütleri, sendikalar, siyasi partiler hemen şimdi, “Akdeniz Karadeniz, karnemizi isteriz!” diyerek karşı çıkmalıdır.
2. Maarif ailesinin sesi gibi ifadelere sık sık yer veren Milli eğitim bakanlığında “Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğü” lağvedilerek yerine “Öğretmen Akademisi” kuruldu.
Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğü ne iş yapardı?
Hizmet içi eğitim enstitülerinde öğretmenlerin mesleki gelişimlerini sağlamak için seminer, kurs vb düzenlerdi.
Ben de görev yaptığım süre içinde bu programlara zaman zaman katılımcı, zaman zaman eğitim görevlisi olarak defalarca katıldım, eğitici eğitimi kursları aldım.
Peki, öğretmen akademisi ne iş yapacak?
Öğretmenleri yetiştirecek.
Pardon da eğitim fakülteleri dört yılda öğretmenleri yetiştirmeyi başaramıyor, öğretmen akademisi başaracak.
Öğretmenler için kpss kaldırılacak. Öğretmenler, öğretmen akademisinde ders görecek, sonuçta akademinin yapacağı sınav sonucuna göre atanacak.
Demek ki, ne imiş; öğretmen adayları daha akademi sınavında elenecek, hamili kart sahipleri atanacak, getiremeyenler üç harfli marketlerde, inşaatlarda kölelik yapacak, olmadı çaresizlik içinde intihar edecek.
Komedi!
Bir kere genel müdürlüğün kaldırılıp akademinin kurulmasının sözde tasarruf tedbirlerinin uygulandığı şu günlerde mali boyutu var.
Öte yandan akademi için ihdas edilen yeni kadroların bütçeye getireceği yük…
Fakültede dört yıl boyunca öğretmen yetiştiremeyen kadronun akademide ders verecek olmasının alacağı ücretin büyüklüğü…
Kısaca öğretmen akademisi gereksiz masraf, yandaşa kadro, tarafkire kazanç kapısından başka bir şey değildir.
Hem de bir kilo,
Yeşil soğanın 139,95 TL,
Domatesin 109,95 TL
Patlıcanın 109,95 TL,
Kırmızı biberin 119,95 TL,
Sivri biberin 99,95 TL,
Mandalinanın 84,95 TL iken;
Asgari ücretin 22.104 TL olduğu bir ülkede her şey mübah ve mümkünken milli eğitim bakanlığında neden her şey mümkün ve mübah olmasın ki…?
Neden?