1946’da Suriye’den çekilen Fransa, 79 yıl sonra Doğu Akdeniz’in kalbine geri döndü. Ne tankla geldi, ne tüfekle… Bir kalem, bir sözleşme, bir Fransız şirketi üzerinden. Suriye’nin kritik deniz limanları, Fransız CMA CGM firmasına işletme hakkıyla devredildi. Bir başka deyişle, Fransız bayrağı Akdeniz’in doğusunda yeniden dalgalanıyor. Ancak bu dönüş, yalnızca bir ekonomik anlaşma değil; diplomatik hafızası olanlar için bir stratejik mesajdır.
Oysa ki aynı Fransa’nın geçmişteki karnesi ortada. Suriye iç savaşının en kanlı yıllarında Fransız Lafarge şirketi, hem IŞİD’e hem PKK/PYD’ye lojistik destek sağlamıştı. Aynı Fransa, HTŞ’ye karşı durduğunu ilan etmiş, sahadaki bazı muhalif grupları meşruiyet dışına itmişti. Buna rağmen, Suriye rejiminin şu anki temsilcisi El Şara yönetimi, Türkiye gibi sahada en çok risk almış ve en çok katkı sunmuş bir ülkeyi değil, Fransa’yı tercih etti.
Bu durum bizi sadece üzmemeli; uyandırmalıdır.
Türkiye, Suriye krizinde sınır güvenliğini tehdit eden terör koridorunu yarmış, milyonlarca mülteciye kucak açmış, Cerablus’tan İdlib’e kadar birçok bölgede güvenli alanlar oluşturmuştur. Sahada elini taşın altına en çok koyan ülke Türkiye olmuştur. Ancak diplomasi, sadece sahada kazanmakla değil, masada da kazanmakla ilgilidir.
Sahada güçlü olmak, masada otomatikman güç getirmez. Diplomasi, refleksle değil stratejiyle yürütülür. Bu nedenle Ankara’nın artık yeni bir fasla geçmesi gerekmektedir. “Kazandığımızı masaya taşımak” zorundayız. Bunu da ya başkalarının oyun planlarına eklemlenerek değil, kendi oyun planımızı masaya koyarak yapmalıyız.
Bugün Fransa’nın limanlara dönmesi, yalnızca ekonomik bir kazanım değil, Levant üzerindeki hâkimiyet iddiasının sembolüdür. Osmanlı sonrası bölgeye yeniden şekil verme çabalarının güncellenmiş bir versiyonudur. Türkiye ise bu masada yalnızca izleyen değil, yöneten olmak zorundadır. Suriye’de meşru muhalefetin tek hamisi olan bir ülke olarak, çözüm süreçlerinde dışlanan değil, belirleyici bir aktör olmalıyız.
Ankara, sahada gösterdiği performansı diplomatik masaya akıllıca taşımadığı sürece; verilen destekler unutulur, kazanımlar başkalarının defterine yazılır.
Unutmayalım ki; tarihin en adaletsiz masaları, en cesur sahalara kurulmuştur. Biz bu masayı dağıtmak değil, kurallarını yazmak zorundayız.