Aç tavuğun rüyası | Yusuf İpekli Yazdı

Aç tavuğun rüyası | Yusuf İpekli Yazdı
Yayınlama: 11.02.2024 16:33
A+
A-

An itibariyle elli gün sonra sandığa gideceğiz.

Vatana, millete hayırlı uğurlu olsun!

Hayırlı uğurlu olsun da başka bir şeyler daha olsun.

Ne, mi?

Örneğin emekli, asgari ücretle çalışan emekçi market kasasında mahsur kalmasın.

Kırk yıl alın teri döken ev, araba alabilsin. Arabalar parklarda yatmasın, çoluk çocuk o arabalara binebilsin.

Muayene, fizik tedavi, emar, tomografi, böbrek nakli, diş tedavisi gibi işlemler için aylar sonrasına randevu verilmesin. SMA hastalarının tedavi masrafları devlet tarafından acilen karşılansın. Kadınların korkulu rüyası haline gelen rahim ağzı kanseri aşısı olan HPV derhal uygulanmaya başlasın. İlaç katılım payı uygulamasına son verilsin.

Unutmayalım ki, doktorlar, hemşireler ve diğer sağlık personeli hakir görülecek iş yapmadıkları gibi el üstünde tutulması gereken meslek mensuplarıdır.

Her seçim öncesi petrol bulunmasın, doğal gaz fışkırmasın. Bedava elektrik, bedeva gaz, bedeva su istemiyoruz.

Her seçim öncesi silahlar patlamasın. Bomba atılmasın. Sorarım size tarihimizde masum insanların can verdiği yeteri kadar siyasi cinayet yok mu?

Uyuşturucu sokaklarda, caddelerde, mahallelerde, köylerde aleni olarak satıl(a)masın. Ülke, baronların fink attığı cennet olmaktan çıksın. Her önüne gelene üç kuruş vergi alacağız diye silah ruhsatı verilmesin.

Memleket için, geleceğimiz için, laik cumhuriyet için yurda elini kolunu sallaya sallaya giren, suç makinesi göçmenler, mülteciler, sığınmacılar, kaçak göçek yurda giren araplar, afganlar, somalili, endonezyalılar büyük tehlike. İs_te_mi_yo_ruz.

Toplum dezavantajlı bireylere, özellikle engellilere şefkatle yaklaşsın. Bu gruplarla ilgili kurumlar ihmal ve istismardan arınsın.

Organ mafyası, ihale mafyası, çek senet mafyası ve bilimum mafya elini kolunu sallaya sallaya sokaklarda gezemesin. Şehir eşkıyalarına gerekli ve en ağır cezalar verilsin.

Cezaevleri boşalsın. Dünün yüz karası olan hapishaneler utanç müzesi yapılsın.

Çalışan hakkını alsın. Emekli ikinci iş aramasın. Asgari ücret gelişmiş ülkelerin seviyesine ulaşsın, yurttaş nefes alsın.

Vergi kaçırılmasına müsade edilmesin. Garibandan bir vergi iki üç sefer alınmasın. Vergi affı, imar affı ve/veya barışı istemiyoruz.

Devlet açık ve şeffaf olsun. Devletin kurumları rakamlara yalan söyletmesin. Yargı bağımsız olsun. Yargı kararları hak ve hukuk çerçevesinde uygulansın.

Milli gelirden herkes eşit olarak pay alsın. Bütçe denk yapılsın. Paramız değerlensin. Enflasyon düşsün. Hayat ucuzlasın. Bugün aldığımız dün aldığımızdan pahalı, yarın alacağımızdan ucuz olmasın.

Aklımızda bulunsun diye söylüyorum: “Tekstil, plastik, cam, otomobil, uçak, televizyon, telefon, yapay zeka gibi hususlarda oluşacak marka değerler ekonomik alandaki yapay inşaat sektörünün makyajlı, göstermelik iktidarını alt üst ederek insanımızı hem maddi hem manevi olarak güçlendirir.”

Uçak inip kalkmayan havaalanı, hastası olmayan hastane yapılmasın. Buralar için üç beş zenginin cebi doldurulacağına ülke depreme, sele, heyelana hazırlansın. Rant uğruna ormanlar, dereler, göller, tarlalar talan edilmesin.

Düşünce özgürlüğü oluşsun. Fikir sahibi insanlar içeri atılmasın. Basın yasama, yürütme, yargının ötesindeki dördüncü güç olan basın özgür olsun. Yalan, yanlış, uydurma haber yaparak insanı ve toplumu maniple eden basın yayın organlarına en ağır cezalar verilsin. Ülke cezaevi tehdidinden ve cehennemi olmaktan kurtulsun.

Sendikalar, odalar, barolar demokrasinin emniyet sibobudur.

Zübüklere, anasını boyayıp babasına satanlara, işkembeden atanlara, kapı arkasında düşman gördükleri ile iş tutanlara oy verilmesin. Oy verilmesin ki toplum daha fazla gerilmesin.

İnternet bedeva veya cüzi ücrete tabi olsun ama ahlak ve etik dışı diziler kontrol altına alınsın. Şiddet içeren sanal oyunlar yasaklansın.

Çocuklar ölmesin, çocuklar yatağa aç girmesin. Kadın cinayetleri son bulsun.

Kürt – Türk, sağcı – solcu, alevi – sünni, gürcü – laz – çerkes – ermeni – rum – boşnak gibi ayrımlar çağ dışı.

Bunun için, MÜLAKAT KALKSIN, LİYAKAT ESAS ALINSIN.

Öğretmenler köle, okullar medrese değil. Çocuklar hiç edilecek bireyler hiç değil. Eğitim ciddiye alınması gereken büyük bir mesele. Lise seviyesi kadar bile eğitim ver(e)meyen üniversitelerin varlığı herkesin malumu. Diplomalı işsizlik desen, deme!

Bu anlamda Atatürk’ün kurduğu Diyanet İşleri Başkanlığı kuruluş felsefesine dönsün. Akıl dışı, ayrımcı, ötekileştirici fetvalar vermesin.

Toplumun iliğini sömürmekle kalmayıp, çıkar için her yolu mübah gören tarikatlar ve cemaatlerin faaliyetlerine hemen, olmadı acilen, dahası derhal son verilmeli. Çünkü sorunlarımızın baş sorumlusu büyük oranda bu oluşumlar.

Bilim, sanat, spor ön plana çıksın. Herkes kitap okusun.

Çünkü, “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir!”.

“Yurtta barış, dünyada barış!” olabilecek en çağdaş yaklaşımdır.

Özgürlük ve bağımsızlık karakterlerin en üstünüdür.

Bu anlamda sevgi üstün, gökyüzü berrak, hayat anlamlı, dünya yaşanılır hal alsın.

Olur mu?

Bilmiyorum ama aç tavuk rüyasında gördüğü darıyla doyduktan sonra benim rüyam neden gerçek olmasın ki?

1964 yılında Ankara İli Kalecik İlçesinde doğdu. Çiftçi bir ailenin çocuğu. 1985 yılında mesleğe ilkokul öğretmeni olarak başladı. Türkçe öğretmeni oldu. 20 yıl okul müdürlüğü yaptı. 35 yıl emek verdikten sonra emekli oldu. Özel eğitim alanında 3 yıl müdür olarak özel sektörde çalıştı. Halen özel eğitim öğretmeni olarak görev yapıyor. Makale, inceleme ve araştırmaları Öğretmen Dünyası, ABECE, Eğitim Yaşam, Çağdaş Eğitim dergilerinde yayımlandı. Kalecik Gazetesinde 10 yıl köşe yazarlığı yaptı. Halen HANHANA isimli kültür ve sanat dergisinin editörüdür. Şiirlerini, 1. Çığlığa çağrı 2. Sensiz akşamların yorgun geceleri 3. Gökyüzüne kafa tutan sağanak; AB projesiyle gittiği Avrupa izlenimlerini, "Okulumuz Avrupa" da isimiyle kitaplaştırdı. Basıma hazır kitap taslakları mevcut. Evli, 2 çocuğu, 3 torunu var.