Bir “3.Yol” mümkün mü? | Cem Ayaz Yazdı

Bir “3.Yol” mümkün mü? | Cem Ayaz Yazdı
Yayınlama: 11.09.2022 16:32
Düzenleme: 11.09.2022 16:33
A+
A-

“Türkiyeli dili…”
Başlıktaki sorunun cevabını sona saklayayım. Hani nasıl derler “az sonra…”

Bana göre, var olan siyaset Türk halkına umud vadedemiyor.
Türk halkı mı dedim?
Ben dedim ama, bu siyaset “Türk halkı”, Türk milleti” dahi demiyor, diyemiyor. Hep yuvarlak konuşmalar, hep top çevirmeler ve yine hep dar alanda kısa paslaşmalar.
“Türkiyeli” bir siyaset dili konuşuyor.

“Hal ve gidiş…”
Yöneten zihniyet herkesçe malum. Cumhuriyet ve onun kuruluşu ile kurtarıcısı ile bir sorunu var. Köklerini eşeliyor, dallarını kesiyor, filizlerini koparıyor. Ağacı köklemeye and içmiş.

Ya yönetmeye talip olanlar? Onlari hiç sorma. Zarfa ve oy pusulasına endeksli bu “seçtirmeceli demokrasi tiyatrosunda”, oyunlarına şakşakçılar arıyor “bir oy bir koltukluktur” deyip, her yola geliyor, her yola sapıyor, her virajda sağa sola savrulsa da, U dönüşlerini asla sektirmiyor.

Demek ki, demokrasi böyle bir şey.
Demek ki, yönetenin veya yönetmeye talip olanın, yol ve yöntemi böyle işliyor. Her iki tarafta da “milli irade” balonu yükseldikçe yükseliyor. Onu al ötekine vur, ötekini al ona vur, hal ve gidiş değişmiyor.

“Cevabını size bırakıyorum…”
Sıra geldi bizlere.
Hani o meşhur, o çok önemli milli iradeye. “Bakara makaracılara”, “yarabbi çok şükür, yetmez ama evet”, “tıpış tıpış sandığa gideceksiniz” diyenlere de  hala “kurtar bizi” diyor. Milli iradenin tecellisi bu minvalde ilerliyor.

Ne demeli bu duruma?
Ezberletilmiş çaresizlik mi? Bir çaresizliğin mecburiyeti mi?
Cevabını size bırakıyorum…

“Yazının bam teli…”
Oysa Cumhuriyet bizden, fikri hür, vicdani hür nesiller istediğini söylüyor. Yıkıntılar altında kalmış Cumhuriyetin sesini duyan var mı? Var ise yüzde kaç? Belki de bir avuçtur, belki de yüzde birdir, kimse bilmiyor.

Peki, bu öğretilmiş, bu ezberletilmiş çaresizlik ile bir üçüncü yol mümkün müdür? İşte yazının bam teli.
Bana göre yok.
Bana göre maalesef görünmüyor.

“Kolay olan…”
“Tarih ancak sadakati ödüllendirir” diye bir hatırlatma yapmıştım geçenlerde. Bu halk, Çanakkale’yi yaşadı mı?
Yaşadı.
Bu halk, milli mücadeleyi yaşadı mı? Yaşadı.
Son Türk yurdunu, kan, gözyaşı ve irfan ile kurdu mu?
Kurdu.
Sonuç?
Büyük bir ahde vefasızlık.
Sonuç?
Demokrasi tramvayının vagonlarında, istenilen durakta indirilip, bindirilen yığınlar. Makinist mi? İlahiler de, marşlar da söylese, tramvayın nereye gittiğinden bi haber. Ne o tramvayının penceresinden kafasını uzatıp dışarı bakıyor, ne de hangi makas değisikligi olmuş, hangi durakta durmuş, kim inmiş, kim binmiş haberi yok. “Bin kardeşim sen” diyorlar, biniyor “in kardeşim sen” denince iniyor.
Adına da, demokrasi, adı da millî irade deniyor.
Düşünen, düşünebilme yetisi olan akıl, endişe ediyor…

Yığınlar öyle alıştırılmış, öyle ezberletilmiş bir çaresizlik içinde ki, bir üçüncü yola çıkmıyor, bir üçüncü yola düşmüyor, asla ve asla bir üçüncü yolu da göze almıyor.
Çünkü tarihinden ders almıyor.
Kolay olanı seçiyor.

“Sonuç…”
19 Mayıs 1919, Amasya, Havza Genelgesi, Erzurum, Sivas, Meclis i Mebusan “bir üçüncü yoldu'” fakat, anma günlerinde yere göğe sığdırmaktan, sosyal medya mecrasında zihinsel rahatlamadan öteye geçmiyor.

Bu ezberletilmiş çaresizlikte, bu terbiye edilmiş milli irade ninnisinde, derin uykularına devam ediyor.
Sistem öyle bir kurgulanmış ki, bir halk önderi çıksa, bu da “üçüncü yoldur” dese, ne sistem, ne de ezbere yığınlar için hiç bir önem arz etmiyor.

Tarih sadece öğüdünü almayanı, ona kulak vermeyeni affetmez, bunu biliyor, bile bile aldırış etmiyor…

Atatürk ile kalın
Selam ile…

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR:

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.