Şırnak Üniversitesi’nin düzenlediği 4. Uluslararası Melaye Ciziri Sempozyumu, Şırnak’ın Cizre ilçesinde 28-29 Kasım günlerinde yapıldı. Açılışta saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından Kur’an tilaveti ile sözde bilimsel sempozyum başladı. Dedeman Oteli Konferans Salonu’nda yapılan sempozyuma; Şırnak Valisi, Cizre Kaymakamı, Şırnak Üniversitesi Rektörü, Milli Eğitim Bakan Yardımcısı, Şırnak Belediye Başkanı, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, AKP Şırnak Milletvekili ile yurtiçi ve yurtdışından akademisyenler katıldı.
Melaye Ciziri, kesin olmamakla birlikte 1567-1640 yılları arasında Cizre’de yaşamış, Botan aşiretinden, Şafii mezhebinden Kürt kökenli bir din adamı ve şairdir. Edebiyat, tasavvuf ve felsefe alanlarında eserler verdiği söylenmektedir ancak günümüze sadece Divan adlı eseri kalmıştır. Böyle birisi için devletin üniversitesinin dördüncü kez bilimsel bir toplantı düzenlemesi de bilimin nerelere sürüklendiğini göstermesi açısından ilginçtir.
Kürdistan Demokrat Partisi başkanı Mesut Barzani, Cizre’de düzenlenen 4. Uluslararası Melaye Ciziri Sempozyumu’na çağrıldı. Devlet yetkilileri Habur sınır kapısına kadar giderek, Barzani’yi karşılayıp, sempozyuma getirdi. Feodal ağa Barzani, sempozyumda konuyla ilgisi olmayan bir konuşma yaptı. Konuşmasında barış sürecine dair mesajlar vererek, bölgedeki sıcak ilgiyi takdirle karşıladığını söyledi ve Türkiye Cumhuriyeti ile Kürdistan Bölgesi arasındaki ilişkilerdeki sıra dışı dönemleri vurgulayarak, barış sürecinin desteklenmesi gerektiğini bildirdi.
Bunun yanında Mesut Barzani’nin sempozyuma uzun namlulu silah taşıyan, sözde Kürt bayraklı, kamuflajlı rambo özentisi peşmergelerle gelmesi ortalığın karışmasına neden oldu. Çünkü görüntüler ortaya çıkınca gelen tepkiler üzerine Dışişleri ve İçişleri Bakanlığı açıklama üstüne açıklama yapmaya başladılar. Kaçak sığınmacıların yol geçen hanına çevirdiği sınırlarımızdan, kendi silahlı koruma ordusuyla geçen Barzani’yi, Habur sınır kapısında vali, kaymakam, belediye başkanı, içişleri bakan yardımcısı karşılamıştı. Zaten hepsi sempozyuma katıldılar. Korumasının görüntüleri ortaya çıkmasaydı, herkes durumdan memnundu. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ile bebek katili teröristi eşitleyen konuşmasını yaparken ve sözde barış sürecine övgü düzerken kimseden ses çıkmamıştı.
Sempozyumda AKP Şırnak milletvekilinin Barzani’ye; “biz Kürtlüğü gördüysek, senden gördük, Kürtlüğü sizden öğrendik” diye övgüler yağdırması, Barzani’nin korumaları kadar konuşulmadı. Egemenlik hakkımız yok sayılmış gibi, Türkiye Cumhuriyeti’nin başka ülkeden gelen konuklarını korumaya gücü yetmeyecekmiş gibi bir durum ortaya çıktı.
Bebek katili PKK terör örgütünün başına kurucu önder demekte sakınca görmeyen MHP genel başkanı Barzani’nin görüntüleri üzerine yaptığı açıklamada; “Vatan topraklarımızda yabancı üniformalı askerlerin uzun namlulu silahla ortalıkta dolaşmaları tek kelimeyle rezalettir. Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenlik hak ve hukuku çiğnenmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin itibarına taammüden saldırıdır” dedi. MHP genel başkanı yaşanan tüm bu rezaletlere ortak olduğunu unutarak, şimdi toplumun gazını almaya çalışmaktadır. Son yaşanılan olaylar karşısında rezalet demek aslında hafif kalıyor, bunun adı ihanettir, ihanet.
İçişleri Bakanlığı, peşmerge görüntülerini soruşturmak üzere iki müfettiş görevlendirirken, Dışişleri Bakanlığı da garip bir açıklama yaptı. O peşmergelerin nasıl ve nerenin izniyle geldiğinden söz etmeyen Dışişleri Bakanlığı, MHP genel başkanını hedef alan o açıklama için “Kürdistan Demokrat Partisi liderliğinden izahat istenip sorumlular hakkında gerekli işlemlerin derhal yapılmasının talep edildiğini” duyurdu.
MHP genel başkanının sözleri üzerine Kürdistan Demokrat Partisi ofisinden yapılan açıklamada “Barzani’nin ziyareti için alınan tüm güvenlik detayları ve tedbirleri, Kürdistan Bölgesi ile Türkiye’nin ilgili kurumları arasındaki protokol mutabakatına göre uygulanmıştır” denildi. Kısaca olanlardan Türkiye’nin haberi ve izni vardı denilmektedir. Barzani’nin Cizre’de korumalarıyla gövde gösterisi yapması Türkiye’deki Kürt kökenlilere açık siyasi bir mesajdır.
Bu olaylar yaşanırken Amed Malazgirt kod adlı terörist; “bundan sonra bizim tarafımızdan atılacak başka bir adım olmayacak. Silahlarımızı teslim etmedik ve bunu sembolik olarak yaktık. PKK üzerine düşen sorumluluğu yerine getirdi. Devlet önderliğin ayağına geldi; PKK’nin büyüklüğü buradan geliyor” dedi. Bese Hozat adlı terörist ise teröristlere özgürlük yasası isteyerek, utanmadan Türkiye’yi soykırımla suçlayarak, “biz suç işlemedik” diyebildi.
‘Terörsüz Türkiye’ masalıyla bölücülük, barış aldatmacasıyla pazarlanmaktadır. Teröristlerin aklanmaya çalışıldığı, teröristlerle gizli pazarlıklar yapılan, bebek katiline kurucu önder diye rol biçilen, Mesut Barzani’nin açıklamalarını alkışlayan, Türk Milletini soykırım yapmakla suçlayan bu sürecin adı açıkça ihanettir. Bu rezaletlere ve ihanetlere karşı örgütlü olmak ve ülkemizi korumak zorundayız. 5 Aralık tarihinde ‘terörsüz Türkiye’ masalını eleştiren Eskişehir’de görevli Onur Şener adlı onurlu trafik polisimizin dediği çok önemliydi; ” siyasilere güvenmeyin. Burası Türkiye burada son sözü her zaman Türk Milleti söyler.” Türk Milleti olarak henüz son sözümüzü söylemedik.
Azim ve Karar.