Okullar açılırken millî eğitimi yazacaktım ama “farzdan önce farz vardır ***” tezine itibar ettiğim için bir başka alana el atmam zorunlu hale geldi.
Neden?
Çünkü, “kim hekim; başına gelen”…
Hekim demişken konumuz sağlık. Ama ameliyat ipliği bulamayan hastane değil.
Mevzu özel değil, genel genel.
Bu yüzden bulun(a)mayan doktordan, hiç rastlamadığım hasta bakıcıdan, beceriksiz hemşirelerden, bozuk yataklardan, bir karış tozdan, yol geçen hanına dönen güvenlikten söz etmeyeceğim.
Hasta bakıcı olmadığı için “bakıcı tutun o zaman” diyen görevlilerin içimi yakan tavırlarına vallahi billahi değinmeyeceğim.
Sürekli meşgul olan alo 182’yi, böbrek, diyabet vb alt dal olduğu için randevu vermeyen MHRS’yi, sekreterin doktor, doktorun hasta bakıcı konuma getirildiğini, “hasta haklıdır, hasta her zaman haklıdır” anlayışını da asla ele almayacağım.
Özel hastanelerin büyük bir para tuzağı olduğu beni ilgilendirmiyor. Bu fiili durum beni ilgilendirse devletin özel hastaneye verdiğini az bulduğu için ayrıca hastadan bağırta bağırta binlerce liranın niçin alındığını sorgulamaz mıyım?
“Hastaneler Suriyelilere bedava değil, devlet ödüyor****.” itirafına karşın birinci derece devlet memurluğundan emekli olmama rağmen yok ilaç katılım payı, yok muayene farkı vb için üç kuruşluk emekli maaşımdan ödediğim paralar da umurumda olmaz mı?
Benim ki sadece tahmin ama e-reçete sistemine eklediğiniz beş reçete dilinden birini acaba doktorlar Suriyelilere Arapça reçete yazsın diye mi ekleyip eklemediğinizi de asla tartışmayacağım.
Yoğun bakıma muhtaç çok yaşlı hastayı gittiği hastanede “yoğun bakım dolu” ve/veya “bu bölüm kapatıldı” diyerek gecenin üçünde dördünde başka hastaneye nakletmeyi normal bulduğumdan konuya el dahi sürmeyeceğim.
Hani bir zamanlar bir kral varmış. Cenazeleri kapı yerine pencereden çıkarttırdığı için ölür ölmez halk başlamış küfür, bedua ve hakarete…
Yerine geçen oğlu olayı duyar duymaz bombayı patlatmış. “Bundan böyle cenazeler pencere yerine bacadan çıkarıla. Fermana uymayanın kellesi tez elden vurula…”
Halk, canından bezmiş çaresizken, şair koymuş taşı gediğine:
“Pis kokular gelirken,
Pencereden bacadan.
Babaya rahmet okuttu,
Ferman alıp hocadan*****…”
Duydum!
O halde “Dün kötüydük bugün daha kötü olduk ancak, sağlığımız çok sağlıklı diyorsun…” dediniz…
Yooo, siz beni ne sandınız Allah aşkına…!
Ne olursa olsun dar ağıla davar koymam kardeşim. Aç olsam bile kuyruğu her daim dik tutarım.
Açıklamalar
———————–
•Dar ağalığın davarı: Yaşar Kemal romanları tadında Anadolu’da kullanılan deyim.
**Davar: Koyun, kuzu, oğlak ve keçiden oluşan küçük baş hayvanların genel adı.
*** Farzdan önce farz vardır: Gündemden daha acil gündem var anlamındaki alarm durumları için Anadolu’da kullanılan deyim.
****Hastaneler Suriyelilere bedeva değil, devlet ödüyor: Bu söz tv tartışma programlarının vazgeçilmez hatibi de olan bir eski milletvekiline ait olup, söz internetten aynen alınmıştır.
***** Dörtlük bu satırların yazarına aittir