14 ve 28 Mayıs seçimlerinde CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun başarısız olduğu açıkça bellidir. Gerçi bu başarısızlığı bile başarı olarak sunmaya kalkanların olduğu görülmektedir. Bu başarısızlığın ardından Kemal Kılıçdaroğlu şimdi yeni bir söyleme sarıldı ve “değişim” istedi. Bilindiği üzere günümüzde ‘değişim, dönüşüm’ gibi kavramlar, turuncu darbelerin sloganıdır. Soros’tan beslenen TESEV’in kurucusu, turuncu değişimden yanadır.
İşin doğrusu Kemal Kılıçdaroğlu CHP genel başkanı olduğundan beri CHP “değişim” yaşamıştır ve halen de yaşamaktadır. Atatürk ilke ve devrimlerini yok saymak, değişim değil midir? “Size söz veriyorum parti içi demokrasi getireceğim” diyen Bay Bay Kemal, CHP’yi Tayyip Erdoğan’ın ülkemizi yönettiği gibi, tek adam olarak yönetmeye başladı ve ülkemizde olduğu gibi, CHP’de de demokrasi rafa kaldırıldı. Genel başkan olunca “CHP’nin oylarını yüzde 40’a çıkaramazsam ayrılacağım” demişti, ama CHP’nin oyu hiç %25’in üzerine çıkamadı ve diğerleri gibi bu sözünü de tutmadı.
CHP programı bir kenara itilerek, kurucu felsefeye aykırı strateji ve taktikler gerçekleştirildi. Ülkemizdeki seçmenlerin çoğunluğu muhafazakâr kandırmacasına inandırılarak, Adnan Menderes, Turgut Özal, Necmettin Erbakan gibi politikacılara sarılıp, Atatürkçülüğe mesafeli kalmayı marifet saydılar. “Laiklik tehlikede değildir” denerek, laikliğin yok edilmesine dolaylı destek verildi. Tarikat ve cemaatlerin desteklenmesi, Diyanet Akademisi, türban yasası gibi laiklik karşıtı oluşumlara yeşil ışık yakılması, laik ve demokratik cumhuriyetimizin yok edilmesi anlamını taşımaktadır. “CHP olarak biz değiştik, eski CHP değiliz” diyerek helalleşme turlarına başlamak laikliğe vurulan darbelerdendir.
AKP’nin artıklarıyla ve tarikatçılarla kurulan Altılı Masa, CHP’nin iyice sağa kaydırılarak, ideolojisinden saptırılmasına ve iktidarın yeniden AKP’ye sunulmasına neden oldu. Böylece cumhuriyet tarihimizin en tutucu, en yobaz, en gerici TBMM’nin oluşumuna CHP yönetiminin verdiği katkı da unutulmayacaktır.
Cumhuriyetimizin kurumları yerle bir edilip, ulusal değerlerimiz özelleştirme adı altında satılıp, peşkeş çekilirken sessiz kalındı. Yeni CHP söylemleri ile birlikte Altı Ok görseli kullanılmayarak, yerine çınar ağacı ve turkuaz renkli bir görsel kullanıldı. “Dersimli Kemal” söylemiyle parti içinde farklı grupların oluşmasına yol açıldı; Dersim göçmenleri partide önemli mevkilere getirildi. Şeyh Said, Seyid Rıza seviciliği yapılarak, Atatürk’ten ve cumhuriyetten intikam duygularının gündeme getirilmesi sağlandı.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun 9 Haziran Cuma günü Sözcü Tv’deki söylemlerine göre seçim kaybetmiş sayılmadığını bildirerek, “anket firmaları kazanacağımızı söylüyordu” diyerek, sorumluluğu üzerinden atmaya çalışmaktadır. Nereden bakarsanız bakın hep hatalarla ama bilerek yapılan hatalarla dolu bu yönetim, proje olduğunu kanıtlamaktadır. Mühürsüz oylarla rejim değiştirilirken sessiz kalan CHP yönetimi üçüncü kez aday olamayacak olan Tayyip Erdoğan’ın adaylığını kabul ederek anayasaya aykırı bir durumu meşrulaştırmıştır.
13 Haziran Salı günü CHP grubunda konuşan Kemal Kılıçdaroğlu bazı gazetecileri eleştirerek “Kalemini satan gazeteciyi sorgulamak benim görevim. Kalemini satmayan gazetecilere saygım vardır” dedi. Yıllardır CHP’yi rotasından çıkaran, ideolojisiz bir duruma getiren genel başkanı, yöneticileri ve milletvekillerini eleştirmek, sorgulamak da Atatürkçü CHP seçmeninin en önde gelen görevidir. Partinin ilkelerine bağlı olanlara da saygımız olduğu bilinmelidir.
‘Dürüst’ genel başkan olarak tanımlanan Kemal Kılıçdaroğlu için dürüstlüğün hangi anlamda kullanıldığı belli değildir. Dürüst sözcüğü, eylem ve söylemlerinde doğruluktan ayrılmayan insanlara verilen sıfattır. Kemal Kılıçdaroğlu’nun eylem ve söylemleri bu tanıma kesinlikle uygun değildir. Partiyi ideolojisiz duruma getirmek, parti ilkelerini savunmayanları, Atatürk düşmanlarını milletvekili yapmak, yönetici yapmak dürüstlükle açıklanamaz.
Seçim sonuçları hakkında ideolojik bir değerlendirme yapmadan, sadece kişiler üzerinden konuşarak, doğru sonuçlara varılamaz. CHP genel başkanı, yönetimi ve milletvekilleri öncelikle ideolojik savrulmanın ve sonuçlarının hesabını vermek zorundadır. Değişim, öncelikle ideolojik olmalıdır; demokratik, bilimsel ve çağdaş bir değişim yapılmalıdır.
Aslında CHP’nin değişime gereksinimi yok; Altıok’a gereksinimi var, Atatürk ilkelerine ve devrimlerine sıkı sıkıya sarılmaya gereksinimi var. Şimdi CHP’de değişen merkez yönetim kurulunda olanlardan kaç kişi Altıok’u benimsemektedir? Kemal Kılıçdaroğlu’nun yerine geçmek için adı geçenlerden hangileri Altıok’u özümsemiştir? Bu sisteme hizmet edenlerle CHP asla iktidara gelemez. Gelinen noktada çözüm kişilerin değişmesi değil, ideoloji sorunudur. CHP’nin ideolojisi Kemalizm’in Altıoku’dur; bu ideolojiye sahip olmayanların partide bir dakika bile durmaması gerekir.
Kemal Kılıçdaroğlu ve yönetimi CHP’yi sağa çekerek gelişimini, atılımını, ilericiliğini durdurmuştur; partiyi başkalaştırmıştır; partinin seçmenleri de düşünmeyi, sorgulamayı unuttukları için, bugün CHP savrulmaktadır. Bugünkü CHP’nin sol ile, ilericilik ile, aydınlanma ile, halk ile ilgisi kalmamıştır. Kısaca Atatürkçü bir CHP ortada yoktur. Atatürk’ün partisini, yeniden Atatürkçü parti yapmak için bütün gücümüzde çalışmalıyız.
Azim ve Karar,