Değiş(t)im demek kolay da… | Yusuf İpekli Yazdı

Değiş(t)im demek kolay da… | Yusuf İpekli Yazdı
Yayınlama: 10.07.2023 20:40
A+
A-

Seçimlerin üzerinden iki ay geçmesine rağmen bir seçim değerlendirmesi yapmadım. Önüne gelen konuştu, konuşuyor çünkü. Ben de biliyorum ki, ortalık allak bullak, ortalık toz duman.

Sonuçlardan kimse memnun değil.

Ne seçimlerin galibi AKPARTİ mutlu ne de seçimleri kaybeden CHP mutsuz!

Ne cumhur ittifakı ayakta ne millet ittifakı ne diğer bileşenler…

Siyaset işte, kamuoyunda tek ve en çok tartışılan konu CHP. Önüne gelen herkes, ağzını açan her birey avukatları değilim ama bilsin bilmesin CHP’ye dolayısıyla Kılıçdaroğlu’na vuruyor da vuruyor.

Dün partiye katılan, elinden tutulup milletvekili, belediye başkanı, meclis üyesi, danışman kim varsa bugün karşıda duruyor. Üstelik rüyalarında görseler inanmayacakları mevkiye  yükselen herkes CHP uzmanı, Kılıçdaroğlu düşmanı kesildi.

Bu gidişle dokuz ay sonra yapılacak yerel seçimde de AKPARTİ malı götürecek. Üstelik oyu ilk seçimde aldığı oyun epeyce altına düşmüşken.

Neden?

Çünkü yüz yıllık koca CHP, bir yandan elma gibi kendi iç kurdunu yarattı, öte yandan lastik gibi sağa, sola, öne, arkaya her tarafa sündürülüyor. Muhalefet yapma gücü de kalmadı, yeni ittifaklar oluşturma olanağı, olasılığı da…

Zamanı belli olmamasına rağmen bir kurultay yapılacak. Kurultay sonucu ne olursa olsun büyük ihtimalle CHP’den yeni partiler doğacak.

Şimdi bakınız AKPARTİ koalisyonu şu günlerde yüz yıllık Cumhuriyet tarihimizin en acı IMF reçetesini yürürlüğe koydu.

Zam üstüne zam yetmiyormuş gibi paramız dünyanın en değersiz paralarından biri haline getirildi. Katmerli vergiler yetmiyormuş gibi yeni vergiler yolda. Gelir dağılımındaki makas olabildiğince açıldı. Asgari ücret sefalet ücreti bile değil. İşçi, memur, emekli maaşları mayıs, haziran karı gibi cüzdana girmeden eriyor. Aylıklara yapılan artışlardaki adaletsizlik günümüze kadar yapılan artışlara Fatiha okutacak nitelikte. Enerji fiyatları desem, diyemiyorum bile…

Kimsenin sesi soluğu çıkmıyor. Toplumsal muhalefeti örgütleyecek kurumlar, kuruluşlar adeta siyasi mefta. Dünün meydanları inleten DİSK’i kış uykusuna yattı. TÜRK-İŞ tarihinde olmadığı kadar sağır. Bir zamanlar hükümet düşüren TÜSİAD kendi başının çaresine düşmüş. Yirmi yıl önce kamunun en büyük demokratik kitle örgütü olan KESK iyice marjinalleşti, tabandan koptu, eylem bile yapmaz duruma geldi, nicel küçüldükçe küçülüyor.

Suçlu belli, iyi ki CHP var. Suçlu belli iyi ki Kılıçdaroğlu var.

Herkesin ağzında bir DEĞİŞİM sözcüğü.

Neyin değişimi belli değil. Altı boş talebin adı Kılıçdaroğlu gitsin. Gerisi, gerisi yok.

Oysa Ekrem İmamoğlu, Özgür Özel, İlhan Cihaner, Mustafa Sarıgül, Murat Karayalçın bu yapıyla, bu hantal yapıyla ne yapacak, ne yapabilir bilen var mı? Bunların aşağıdaki şu basit örneğe vereceği cevap nedir, merak ediyorum.

Bakın geçen sene 35 yıl çalışıp emekli olan bir öğretmene on dört bin TL aylık bağlandı.

Bugün emekli olacak otuz beş yıllık öğretmene en düşük memur maaşı yirmi iki bin TL yapıldığı için ve bu öğretmen yirmi sekiz bin TL maaş alacağından yirmi bin TL civarında emekli aylığı bağlanacak.

Dolayısıyla 2024 yılı ocak ayındaki emekli aylığı artışı birinde yüzde yirmi üzerinden 2.800 TL olacakken diğerinde 4.000 TL olacak.

Kimin umurunda? Neredeler? Hani sendikalar, dernekler, partiler, muhalefet?

Yaşasın tivitır, öyle mi?

Yani, yanisi şu: “Un var, şeker hazır, yağ desen mevcut, tencere tava pırıl pırıl, şimşir kaşık şıkır şıkır, peki helva, helva yok!”

Yazık!

Doğru Türkiye sağcı bir ülke. Tam da bu yüzden Türkiye gerçeğine uygun bir değişim artık kaçınılmaz. Aslında değişimden ziyade dönüşüm. Kişi değiştirmekten ziyade kurumsal dönüşüm.

Bunun için büyük bir üye kampanyası gerekli. Çünkü üyelik aidiyet, aidiyet ise sahiplenme demektir. Düşünsenize yüz yıllık partinin üye sayısı neredeyse iki elin parmağı kadar. Öte yandan yirmi yaşındaki AKPARTİ’ye bakın üye sayısı sebebi ne olursa olsun milyonlarla ifade ediliyor.

Helal olsun.

İkinci husus delege ağalığından arındırılmış, genel üyeyle yapılacak ön seçim. Çünkü ön seçim bağlılıktır, ter dökmektir, ön seçim yurttaşın içinde olmak demektir, ön seçim bir gün değil her gün halkla buluşmak demektir.

Olur mu, zor!

Üçüncü husus cumhuriyet değerlerini tavizsiz halka götürerek, toplumsal dinamikleri örgütleyip aşağıdan yukarıya doğru düşünce üretmektir. Masa başı kavgalarını terk etmek kolay olmasa bile Abdüllatif Şener örneğinde yaşandığı gibi ithal partili yaratma çabasının iflas ettiğini artık herkes, her kesim görmeli, gereğini yapmalıdır. Bu husus en çok ihtiyaç duyulan GÜVEN sorununu ortadan kaldıracak, örgüt içi disiplini beraberinde getirecektir.

Ne diyor Atatürk, “Bütün ümidim gençliktedir.”

Son sözüm de meydanı başı boş bulduğu için ülkeyi beş yıl daha yönetme yetkisi alan AKPARTİ’ye.

Popülizmden vazgeçin. Ayağınız yere bassın. Devleti parti devleti olmaktan çıkarın. Yoksa Türkiye büyümez, Türkiye gelişmez. Ankara’yı yönetim merkezi anlamında küçültün, milli geliri har vurup harman savunmayın. Mültecileri, sığınmacıları, yabancı uyruklu kim varsa memleketlerine gönderin. Bugün ak dediğinize yarın kara, kara dediğinize ak demeyi bırakın. Doğayı koruyun. Su cenneti ülkemizin doğal kaynaklarına dokunmayın, yolsuzlukları önleyin.

Doğru CHP’yi dizayn etmeniz, adaleti adalete muhtaç hale getirmeniz, gelir dağılımını olabildiğince bozmanız, cumhuriyet değerlerini yok saymanız, örneğin eğitimde sınıfta kalmanız size beş yıl daha yetebilir.

Ancak; unutmadık, unutma, “Aldın seçimi, unuttun geçimi!”

1964 yılında Ankara İli Kalecik İlçesinde doğdu. Çiftçi bir ailenin çocuğu. 1985 yılında mesleğe ilkokul öğretmeni olarak başladı. Türkçe öğretmeni oldu. 20 yıl okul müdürlüğü yaptı. 35 yıl emek verdikten sonra emekli oldu. Özel eğitim alanında 3 yıl müdür olarak özel sektörde çalıştı. Halen özel eğitim öğretmeni olarak görev yapıyor. Makale, inceleme ve araştırmaları Öğretmen Dünyası, ABECE, Eğitim Yaşam, Çağdaş Eğitim dergilerinde yayımlandı. Kalecik Gazetesinde 10 yıl köşe yazarlığı yaptı. Halen HANHANA isimli kültür ve sanat dergisinin editörüdür. Şiirlerini, 1. Çığlığa çağrı 2. Sensiz akşamların yorgun geceleri 3. Gökyüzüne kafa tutan sağanak; AB projesiyle gittiği Avrupa izlenimlerini, "Okulumuz Avrupa" da isimiyle kitaplaştırdı. Basıma hazır kitap taslakları mevcut. Evli, 2 çocuğu, 3 torunu var.
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.