Bilanço dengeleri bozuldu…
Ülkemiz çok ağır bir bilanço ile karşı karşıya. Tüm dengeler alt üst olmuş durumda. Dengelerin değişmesi, denklemlerin elemanlarının etkinlik ve yetkinlik seviyesiyle doğru orantılıdır.
Yüzyıllarca oluşan denklemi bozulan, kültürel dengeleri, ekonomik çöküntüleri ve esaretlerin farkındalığında başlayan ve kazanılmış mücadelenin karsında bu mücadeleyi başlatıp önderlik edenlerin ölümü ardından yeniden başlatılan karşı devrim atakları…
Yıllarca sabırla ilmek ilmek işlenen düşmanlıkları,güçlendirmeleri ve tek çatı altında hedeflerine giden yolda sessizce ilerleyişleri.
Hiçbirine ses yeterince etkin yükseltmedik. Kısık sesle birkaç sosyal medya paylaşımlarında sıkışıp kaldık hepimiz. Adaaam sen de kolaycılığında,bize bir şey olmaz boşvermişliği yanısıra demokrasi, özgürlükler, fikir özgürlüğü gibi bir yığın -izm’lerin eşliğinde hümanist ve demokrasi treninde yolculuğun etkisi ve sarhoşluğunda bizi susturan ve görmezden gel etkisi ve esaretinde zehirli tohumlarını filizlendirdiklerini gözden kaçırdık,önemsemeden küçümsediğimiz kölelik düzenine anlamadan boyun eğdik.
Tüm bu çerçevede izin verdiklerimiz, izin verdiğimiz kadar, izin verdiğimiz yerden canımızı yaktılar,yakıyorlar..!
Şimdi sormak lazım,
EGEMEN MİYİZ?
O kadar çok ki sessiz kaldıklarımız, tam da bu kadarını da yapamazlar dediğimiz her şeyi söyleye söyleye,göstere göstere yaptılar, yapıyorlar..!
FETÖ ile mücadele ediyoruz diyerek kitlesini her daim toplamasını ve elinde tutmasını bilenler tüm devlet kadroları Menzil gibi tarikatlar ile doldurulken , tarikatların kul tebaa sistemi için toplu oy alabilme derdinde yine ne istedilerse veriyorlar…
Tarihsel süreçlerde gözler önüne serili yanıbaşımızda duran tarikat ve cemaatlerin kanunen yasak olduğu gibi Türkiye’yi bekleyen en büyük tehlikelerden biri olmasına rağmen kimse yüksek sesle konuşulmasını istemiyor ya da istese de konuşamıyor…
Oysa yanı başımızda duran gerçek ;Tarikatlar, cemaatler devlet kadrolarından temizlenmediği sürece ülke bataklıktan çıkamayacağı…
Milli Eğitim Bakanı Meclis’te ve 600 millet vekili önünde “tarikat ve cemaatler ile protokol yapmaya devam edeceğiz” beyanı ile suç işlerken kimseden tok sesle bir itiraz gelmedi,sadece sosyal medyada sıkışmış bizler eleştiri yazarak tepki verip geçtik.
Neymiş! çocukların dağlara çıkmasını engelliyormuşlar,geçmişte fetö terör örgütünün dershaneleri için de aynı şeyi söylüyorlardı.
Bu ülkede Türkiye Cumhuriyeti devleti’nin en üst makamının önünde 13 Temmuz 2023 te ölen menzil tarikatının lideri Seyyid Abdül-Baki El- Hüseyin’in yerine,kanunlara göre tekke ve zaviyeler YASAK OLMASINA rağmen devleti yönetmekle yükümlü en üst makamların önünde Şeyh ataması yapıldı.
Devletin en üst makamı “Ülkemizin manevi rehberi” diyerek boy boy taziye mesajı yayınladı.
Devletin en üst kademesinden Bakanlarına,Milletvekilleri kısaca devlet kurumları yöneticilerinin cenaze töreninde boy göstermesi,devletin kurumlarının seferber olması,THY, Adıyaman Menzil köyündeki cenaze namazına 15 dakikada bir ek sefer koyması,cenazesine büyük bir konvoyla çakarlı/ tepe lambalı araçlarla götürülmesi…
Cenaze töreninde siyasiler boy göstermek için yarıştılar. Adıyaman’da doldu taştı müridler ile… Tam bir güç gösterisi haline geldi cenaze töreni.
Çok önemli bir devlet adamı ölmüş telaşında saçmalıklar silsilesi izledik canlı kanlı hep birlikte…
Hepimizin gözü önünde canlı yayında. Anayasa ile koruma altına alınan 677 sayılı devrim kanuna açıkça isyan değil miydir bu? 30.Kasım.1925tarihli 677 sayılı kanun, tarikatlar ile şeyh derviş, mürid, halife vesaire gibi tüm ünvanlar ve sıfatların kullanılması yasaklanmamış mıydı?
Eleştiriyoruz? Evet. Eleştiriyoruz. Evet, bakın hâlâ iyileştiriyoruz. Görev tamam yani…
Hangimiz bu kanunun işletilmesi için bir çaba harcadık? Resmi yollarla şikayette bulunduk? Suç duyurusunda bulunduk?
Ama evet sosyal medyada eleştiriyoruz. Tamam yani…
Türkiye Büyük Millet meclisi içinde hain ve teröristleri yücelten ve kişileri eleştirdik, bitti. Okullarda çocuklara ihaneti sabit, devlete isyan suçu ile yargılanıp hüküm giymiş hainlerin kıyafetleri giydiriliyor.
Ne mi yaptık? Yine eleştirdik. Sosyal medyada görev tamamlandı yani.
***
Hepimiz aynı yerde sıkıştık…
SOSYAL MEDYA..!
Sosyal medyadan çıkarak kendi fikrimizi egemenlik haklarımızı savunup, bireysel eylemler ile sahiplenme vaktidir artık hanımlar beyler..!
Türk olmayı, türkü savunmayı, türkün ve ülkemizin geleceği için kaygılanmayın suç sayanlara karşı hakkını savunmaya sıra geldi de geçiyor bile.
Dün gözler önünde bir tarikata Devleti yönetenlerin önünde şey ataması yapılmasını tepki vermeyenler, bugün bizi siyaseten de temsil edemezler, etmemeliler.
Yıkmak istedikleri her şeyi fazlasıyla konuşturup tartışanlar. Sınırlarını bilip nereye kadar gidebileceklerini ölçüyorlar.
Muhalif olmak aklı selim ile fayda analizi yapabilmektir.
Muhalefetin görevi iktidara eleştirmenin,yanlışlarını millete göstermenin yanı sıra doğru hamleler ile doğrunun yanında olabilmektir.
Muhalefette siyasi kaygıları ile hareket edenlerin, toplum için değil kendisi için çalıştığı gerçeğini yanı başımızda bulacağız.
Toplumuna hassasiyetlerini gözetmeksizin yapılan siyasetin millet egemenliği için değil, kendi egemenliği için olduğunu gözden kaçırmamalıyız.
Bütün bu olanlara halk tepkisini sosyal medyada dile getirirken gözler önünde yapılan kanunlara isyancıklar için hangi siyasi resmi bir yol izlemiştir ya da izlememiştir?
Neden? diye sorun kendinize, sorunun cevabını yine kendinize samimiyetle siz verin lütfen.İşte kabul etmek istemediğiniz gerçekler yine tam da yanı başınızda.
Demem o ki, tepkilerimiz de işgal altında…
Önce bireysel,sonra toplumsal tepkilerimizi işgalden kurtaramazsak fark yaratamaz ve bu vatan kurtarılamaz.
Bireysel tepkinizi işgalden kurtarın…!