Erken seçim şart, uygun zaman mart – Yusuf İpekli Yazdı

Erken seçim şart, uygun zaman mart – Yusuf İpekli Yazdı
Yayınlama: 06.07.2024 22:27
A+
A-

Yaşım altmış olduğu için midir, nedir bilemiyorum ama söz konusu vatan olunca olmayacak duaya amin demediğim gibi zaman zaman kırılıyorum, kızıyorum, sinirleniyorum.

Kafamda kendiliğinden bir sürü senaryo oluşuyor.

Dişimi sıkıyorum.

Parmaklarım kendiliğinden yumruk oluyor.

Bazen sesli düşünerek ‘cık cık’ çekiyorum.

Ancak iyi bir huyum var ki ilkokul öğretmenim de olan öğretmenler öğretmeni rahmetli dayımın, “Duydum ki okul müdürü oluyormuşsun. Bak ben kırk yıllık müdürüm. Başıma gelen pişmiş tavuğun başına gelmedi. Sende de müdürlük potansiyeli var, hatta yüksek. Başına çok iş gelecek. Bazen öyle şeylere tanık olacaksın ki, ‘vay be, ben neymişim de haberim yokmuş’ diyeceksin. Sana bir tavsiyem var. Kanın kaynıyor, zordur biliyorum ama olaylar karşısında sakin ol. Ani refleksten kaçın. Hiç bir şey bilmiyorsan bile içinden ona kadar say, ondan sonra harekete geç…”

Okul müdürü olduğum yirmi üç yıl boyunca benimde başından çok olay geçti.

Ancak dün olduğu gibi ona kadar saymanın çok faydasını gördüm.

Sahi neydi ona kadar saymama vesile olan dünkü olay?

Anlatayım…

Bir zamanlar Sayın Erdoğan’ın  metin yazarı olmakla kalmayıp, halihazırda Yeni Şafak gazetesinde köşe yazarı olan Aydın Ünal, Suriyeli bir sapığın Kayseri’de yedi yaşındaki kızı taciz etmesi üzerine kamuoyunda oluşan tepkiye, 5 temmuz günü köşesinden şu cümlelerle yanıt vermiş…

(“Suriyeliler gitsin” diyorsun öyle mi? Hayırdır? Neden rahatsız oldun? Derdin ne?)

(“Suriyeliler uyumsuz” öyle mi? Hadi ya? Sen uyumlu musun? Sokağa tüküren sen değil misin? Çöpü etrafına savuran sen değil misin? Dağı, taşı, denizi naylona, plastiğe boğan sen değil misin? Trafikteki maganda değil misin sen? Sırada öne geçen, yüksek sesle konuşan, imtiyazcı, fırsatçı değil misin sen? Güzelim şehirleri, eşsiz tabiatı yağmalayan, şu çirkin binaları inşa eden, vatan toprağına yağmacı muamelesi yapan sen değil misin? Sokağı karıştıran, etrafına nefret saçan, kötülükten kalbi kararmış sen değil misin?)

Peki, bu olumsuzluklara yirmi iki yıldır vesile olan kim, hangi iktidar?

Önlem almayan iktidar hangisi, neden önlem alınmıyor?

Bütün bunları özendiren senaryolar neden, nasıl devreye sokuluyor?

Doğru, hayatın gerçeği olan bu olumsuzluklardan oluşan rant kimin kesesine akıyor?

Sınırlarımızı kanlarıyla çizen Türk halkı suçlu, vatanını terk edip kaçan Suriyeliler tertemiz…

(“Suriyelinin dili mi rahatsız ediyor seni? İngilizceden, Fransızcadan, Almancadan, Rusçadan rahatsız değilsin de Arapçadan mı rahatsızsın? … Suriyelilerin kılık kıyafetleri mi rahatsız ediyor seni? Deden, ninen nasıl giyiniyordu senin? Asıl rahatsız edici olanın kendi kıyafetin olduğunun farkında mısın? İmanlı olmaları, camiye gitmeleri, namaz kılmaları mı rahatsız ediyor seni? Bu mu dilinin aklındaki bakla?”)

Dikkat ediniz Suriyeliler Türkçe bildikleri halde her yerde yüksek sesle arapça konuşuyorlar.

Neden?

Dönüşüm, Türkiye Cumhuriyetinin dönüşümü.

Nereye?

Şeriata.

Yine Suriyeli kızların, kadınların tamamı kara çarşaflı.

Anlaşılan o ki, çağdaş Türk kadınının da kara çarşafa bürünmesi isteniyor.

Zemin uygun.

Cinci hocalar, yanmayan kefen satanlar, cennette hüri / gılman vadedenler görevlerinin bilincinde.

Demek ki, beyinde yer alan düşünce belli. Yazan kim? Sen, ben değiliz, reisin metin yazarı.

(“Suç mu işliyor Suriyeliler? Hapishanelerdeki katiller, hırsızlar, tacizciler, tecavüzcüler, çocuk istismarcıları senin soydaşın, vatandaşın, hemşehrin, fikirdaşın, partidaşın, yoldaşın değiller mi?)

Yazar haklı.

Ülkede taciz, tecavüz, istismar, cinayet tavan yaptı?

Ne zaman?

Niçin önlem alınmıyor?

Herhalde at izi it izine karıştı…

Ayrıca yüce Türk milletinin katil, hırsız, tacizci, tecavüzcü, çocuk istismarcısı olarak gösterilmesi nasıl bir cüret, nasıl bir garabet?

(“Suriyeliler gitsin” deme hakkını nereden alıyorsun en başta? Kim verdi sana bu hakkı? Memleketin tapusu senin üzerinde mi? Ne yaptın bu memleket için ki kendini sözcü görüyorsun?)

Sahi ülkenin tapusu kimin elinde?

Benim bildiğim söz sahibi Atatürk?

Yoksa yanılıyor muyum? Atatürk’ün ne yaptıkları mı?

Onu anlatmak için kitap yazmak lazım kitap…

(“Eğer bu ülkeden birinin gitmesi gerekiyorsa sen git! Kibrini, ırkçılığını, faşistliğini, kararmış kalbini, karakterin olmuş kötülüğünü, pisliğini, sarhoşluğunu, çıplaklığını, din düşmanlığını, Müslüman düşmanlığını, ateizmini, şamanizmini, deizmini, sapkınlığını, merhametsizliğini, vicdansızlığını, elitizmini, vandallığını, barbarlığını, magandalığını, darbelerini, baskını, zulmünü, terörünü, insana, millete, iyiye, güzele olan nefretini, tiksintilerini, iğrençliklerini, azgınlığını, bencilliğini, fitneni, fesadını, ayrımcılığını, asalaklığını, ahmaklığını, cehaletini, gönüllü ajanlığını al defol git! Git o çok sevdiğin, kölesi olmak için can attığın Batılının yanında beşinci sınıf olarak yaşa.’)

Peki; kibir, ırkçılık, ayrımcılık, fitne, ahmaklık, azgınlık, nefret, kararmış kalp, iğrençlik, barbarlık…

Ayrıca magandalığı kim yapıyor, bunların olmamasından kim sorumlu?

Niçin önlenmiyor?

Yasa mı eksik, yasayı uygulayacak kadro mu yok?

Allah büyük.

Bu cümleler bir büyük itiraf değilse ne?

(“Vallahi bu ülkede seninle yaşamaktansa, 5 değil 50 milyon Suriyeli ile yaşamayı tercih ederim.”)

Bu cümle ile Suriyeliler daha makbul kabul edilerek milletimiz aşağılanmıştır.

5 değil 50 milyon Suriyeli özlemi bunun en büyük kanıtı da yazara bir önerim var.

‘Türkiye’de henüz yedi sekiz milyon Suriyeli var. Elli milyon olmaları mümkün değil. İyisi sen kalk Suriye’ye git, orada yaşa. Çünkü maksadın ancak orada hasıl olur.”

Bir başka yazar Abdurrahman Dilipak ise aynı gün X’de yaptığı paylaşımda, “Suriyeliler giderse; Türkiye’nin sanayi, tarım, hayvancılık bölgelerinde çalışacak adam bulamayız. Bunların vergisi yok. Hem de asgari ücretin altında ücret alıyorlar” ifadelerini kullandı.

Yine itiraf.

Hükümetin acze düştüğünün sağlam bir itirafı.

Sonuç!

Sonuç şu.

1. Suriyeliler ülkemize bile isteye getirilmiştir.

2. Hedef laik cumhuriyeti islam cumhuriyetine dönüştürmektir.

3. “Emevi camiinde namaz kılacağız.” diye başlatılan süreç  emevi zihniyetinin ülkemizin dört bir yanında namaz kılmasına evrilmiştir.

4. Türkiye, Suriye bataklığına saplanmıştır. Malesef çıkış için yol da, niyet de, irade de yok.

5. Suriyelilerin Suriye’ye dönüşü mümkün değil. Gitmeleri de istenmiyor.

6. Türkiye son yirmi yılda suç cenneti olmuştur. Bu cennetin ana aktörü Suriyeliler başta olmak üzere yabancı uyruklulardır.

7. Uluslararası güç olan BOP hedefine çok yaklaşmıştır. Suriye’nin kuzeyi yeni bir devlete hazır hale getirilmiştir. Sıra çoklu ulusa zemin oluşturacak yasalara gelip dayanmıştır.

Uzattım biliyorum ama, bir iki derken ona kadar ancak sayabildim.

O değil de, milli takımın başarılı kalecisini milli savunma veya dışişleri bakanı yapsak ülkeyi Suriye bataklığından da kurtarır mı ki?

Yok yok, o kim ki, ülkeyi kurtarsın…

Latife bir yana, özellikle son yıllarda daha da bozulan ekonomiyi düzeltmek, işsizliği yok etmek, rantı kesmek, Suriye bataklığından kurtulmak, yasakçı zihniyeti kazasız belasız savmak, hırsızlığı, ahlaksızlığı önlemek kısaca ülkeyi yeniden yaşanabilir kılmak için bu hükümetin bir an önce gitmesi gerekir.

Gitmesi için erken seçim şarttır. Bu seçim için en uygun zaman ise önümüzdeki marttır.

YAZARIN DİĞER YAZILARINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN

1964 yılında Ankara İli Kalecik İlçesinde doğdu. Çiftçi bir ailenin çocuğu. 1985 yılında mesleğe ilkokul öğretmeni olarak başladı. Türkçe öğretmeni oldu. 20 yıl okul müdürlüğü yaptı. 35 yıl emek verdikten sonra emekli oldu. Özel eğitim alanında 3 yıl müdür olarak özel sektörde çalıştı. Halen özel eğitim öğretmeni olarak görev yapıyor. Makale, inceleme ve araştırmaları Öğretmen Dünyası, ABECE, Eğitim Yaşam, Çağdaş Eğitim dergilerinde yayımlandı. Kalecik Gazetesinde 10 yıl köşe yazarlığı yaptı. Halen HANHANA isimli kültür ve sanat dergisinin editörüdür. Şiirlerini, 1. Çığlığa çağrı 2. Sensiz akşamların yorgun geceleri 3. Gökyüzüne kafa tutan sağanak; AB projesiyle gittiği Avrupa izlenimlerini, "Okulumuz Avrupa" da isimiyle kitaplaştırdı. Basıma hazır kitap taslakları mevcut. Evli, 2 çocuğu, 3 torunu var.