2023 Seçimlerinin çok net bir sonucu var. O da Altılı Masa adıyla Türk siyasi tarihinde yerini alan ittifakın mensuplarının tamamının belirli sayıda milletvekili ile mecliste temsil edildiğidir. Dolayısıyla bu masanın cumhurbaşkanını ve iktidarı değiştiremediğini ancak mensuplarına özellikle de henüz büyüklüklerinin ne kadar olduğunu bilmediğimiz mensuplarına kazandırdığını söyleyebiliriz. Kaldı ki iktidar tarafından belirlenen süreçlere itiraz etmeden sadece seçimlerle elde edilen bir sonuçtu bu.Oysa kazanmak süreçleri de yönetebilmeyi gerektirirdi. Süreçlerdeki haksız, hukuksuz uygulamalar kamuoyu gündemine taşınmalı, hakta farkındalıklar oluşturulmalı demokrasi karşıtı uygulamaların önünün alınması mücadeleleri yapılmalıydı. Bütün bunlar bizlere muhalefetin edilgen olduğunu düşündürüyor. Öyleyse asıl soru şu:
Bu soruyu önümüzdeki yerel seçimlere yönelik izlenen politikaları değerlendirerek yanıtlamaya çalışalım.
Çok net görünen bir şey var. Halk diliyle söylemek gerekirse kimin eli kimin cebinde belli değil. Hangi partinin ideolojisi, duruşu ne? kimse bilmiyor. Özetle herkesin her yerde olduğu bir tablo ile karşı karşıyayız. Örneğin dünün MHP’lileri, AKP’ lileri CHP’nin belediye başkanı adayı olabiliyor. Yine dünün CHP’lileri bugün İYİ Partinin belediye başkanı adayı olabiliyor. Dünün İYİ Partilileri bugünün MHP’sinden AKP’sinden aday olabiliyor… İsim vermeden yazıyorum çünkü örnekler o kadar çok ki… Küçük bir araştırma ile sayısız isme erişebilirsiniz. Bu durumu haklılaştırmaya çalışanların savunması ise şöyle: “Yerel seçimler başka!” Neden başka, nasıl başka açıklayan maalesef yok. Her parti işine geldiği gibi davranıyor ve dünün başka partilerinin neferlerini bugün hiçbir şey olmamış gibi aday yapabiliyor. Adaylara gelince kimi bıyığını kısaltıyor, kimi sakalını kesiyor ve dün çok farklı bir şekilde itham ettikleri partilerden aday olabiliyor. Hadi onların bireysel menfaatleri söz konusu diyelim ama siyasi partilere ne oluyor? Eğer her kes her yerde olacaksa neden Türkiye’de 140 civarında siyasi parti var. Bu çokluğun anlamı ne?
Bir de hepsini ben olacağımcılar var elbette. Bunlar milletvekili adayı olarak halkın karşısına çıkıp halkın oyunu alarak vekil oluyorlar. Aradan daha bir yıl geçmeden yerel seçimlerde belediye başkanı olacağım diyorlar ve kısa süre önce vekil olarak oy istedikleri halkın karşısına bu sefer belediye başkan adayı olarak çıkıp tekrar oy istiyorlar.Yok mu bu milletin sizden başka o makamlara layık üyesi. Bir şekilde belirli bir güce eriştiniz diye her şeye siz mi layıksınız? Millete dün verdiğiniz sözleri tutmak, taahhüt ettiğiniz süreleri doldurmak gibi bir sorumluluk duymuyor musunuz? Lütfen bu milletin aklıyla alay etmeyin. Bir şekilde kamuoyu sizi tanıdı diye her yerde ben demekten vaz geçin de milletin size verdiği görevleri layıkıyla yerine getirin lütfen. Özetle vekilseniz vekilliğinizi, başkansanız başkanlığınızı yapın.
Tabii burada halkın da çok dikkatli olması gerekmektedir. Halk daha süren dolmadı sayın vekil demelidir. Önce vekillik süreni doldur, sonra başka bir taleple karşıma çık diyebilmelidir. Eğer halk bu iradeyi gösteremezse ben olacağımcıların ardı arkası kesilmez.
Ne yazık ki Türkiye’de demokrasi kanalları kapalı. Türkiye’deki demokrasi sandık demokrasisi. Halk egemenleri oradan oraya taşımak için araç olarak kullanılıyor.
İçinde bulunduğumuz tabloda yerel seçimlerde sandığa gitme oranında düşüş yaşanırsa hiç şaşırmayacağım.
Ne verdiniz de ne bekliyorsunuz?
22 yıllık iktidarın ekonomiyi getirdiği yer ortada. Çalışanların yüzde 60’ı asgari ücret seviyesinde varlığını sürdürüyor. Emekli asgari ücretin altında… Açlık, yoksulluk, sefalet… Bütün bunlar yaşanırken yerel seçimler öncesinde mecliste vekil olarak seçilip gönderilenler belediye başkanı da ben olacağım demekteler. Mecliste olmayı konuşmak ve bir sonraki seçimde yeniden aday olmak sanan sayın vekiller. Bu halk sizi meclise taşıdı. Hem de partilerinizin önlerine koydukları listeleri onaylayarak!
Özetle mevcut sistemde kazananların sistemle ilgili bir şikayetleri olmadığı sürece, elde ettikleri güçle yetinmeyip daha çok güç isteme ve daha çok alabilme kanalları açık olduğu süreçte edilgenlik devam edecektir. Demokrasi de sandığın ötesine geçemeyecektir.