Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli ettiği Milletvekili yeminini de çiğneyerek, Anayasa Mahkemesi’nin Kapatılmasının “Artık ertelenemez bir hedef olduğunu” söyledi.
Gerek 1961 ve gerekse 1982 Anayasalarımızın 2. Maddesinde Cumhuriyetin nitelikleri sayılırken, Türkiye Cumhuriyetinin “Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir. “Hukuk devleti” ilkesinin Cumhuriyet rejiminin temel nitelikleri arasında olduğu vurgulanmıştır. “Hukuk Devleti” aynı zamanda demokratik rejimin ayrılmaz bir parçasıdır.
Devlet Bahçeli’nin sarf ettiği bu sözler özellikle bir siyasi parti genel başkanı tarafından sarf edilmiş olması çok vahimdir. Zira kendisinin başında bulunduğu partide, Anayasa Mahkemesi gibi demokratik siyasi hayatın vaz geçilmez bir unsurudur.
Demokratik siyasi hayatın vaz geçilmez unsurlarından biri olan bir siyasi parti genel başkanının, demokratik hukuk devletine veda anlamına gelecek böyle bir cümle sarf etmesi, eğer bir art niyet taşımıyorsa, vahim bir hatadır.
Devlet Bahçeli bu sözüyle milletvekili olarak ettiği yemine de aykırı davranmış olmaktadır. Zira kendisi anayasaya sadakatten ayrılmayacağına dair namusu ve şerefe üzerine yemin etmiştir. Anayasa Mahkemesi bir Anayasal kuruluştur.
Anayasa yargısının varlık nedeni, kanunlar ile anayasa arasında hiyerarşi olduğuna göre, anayasa yargısının fonksiyonu bu hiyerarşinin müeyyidelendirilmesinden başka bir şey değildir. Anayasa Mahkemesi, Anayasa ve kendi kuruluş yasasının verdiği görevlerden başka, emirle, iktidar sahiplerinin hoşuna gidecek kararlar vermeye başlarsa o zaman meşruluğunu yitirir.
Anayasa Mahkemesi için tek kıstas, Anayasa ve yasalardır, emirler değildir.
Anayasanın 9. Maddesine göre yargı yetkisi, TÜRK milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.
Bağımsız Mahkemeler, ( Yargı bağımsızlığı AKP iktidarında yapılan son Anayasa değişiklikleri ile sadece sözde kalmış olsa bile) Anayasanın 6. Maddesinin 1. Fıkrasında, bağsız-koşulsuz ulusun olan egemenliği yine bu maddenin 2. Fıkrası uyarınca Anayasanın koyduğu esaslara göre yargı alanında kullanan yetkili organlardır.
Devlet Bahçeli’nin sarf ettiği bu sözler eleştiri sınırını aşmış, yüksek mahkemeyi ülke açısından işe yaramaz, kapatılması gereken bir organ olarak göstermiştir. Onun için bu açıklama Anayasa Mahkemesini alenen aşağılamak suçunu da oluşturmaktadır.
Aşağılamak, suçun konusunu oluşturan değerlere duyulan saygınlığı azaltmaya yönelik davranışlardan ibarettir.
Anayasa Mahkemesi, Türkiye’de demokratik hukuk devletinin kurumsal güvenceleri arasında yer alan, bir yüksek Mahkemedir. Bu yüksek mahkeme birkaç kendini ve haddini bilmez istedi diye kapatılamaz ve hatta kapatılması düşünülemez bile. Bu tür söylemler Anayasa Mahkemesini, toplum tarafından işe yaramaz, ülke yararları aleyhine faaliyet gösteren zararlı bir kurum olarak algılanmasına neden olur.
Anayasa Mahkemesi de, bütün yargı organları gibi, bazen hatalı kararlar vermiş olabilir ve bu kararlar hukuk tekniği açısından eleştirile de bilinir. Bu ideal hukuka varmanın yoludur. Ama bu eleştiriler hukuki olmak zorundadır. Zira Anayasa Mahkemesi, hiçbir siyasi yanı ve yönü olmayan bir yüksek mahkemedir.
Her beğenmediğimiz karardan sonra Mahkemeleri kapatma yoluna gidersek, devletin temeli olan adalete duyulan güveni sarsarız.