Sözcülüğünü YARSAV kurucu başkanı,hukukçu ve siyasetçi Ömer Faruk Eminağaoğlu,Avukat Berkay Çelen ve Umut Kuruç‘un yaptığı Laiklik Meclisi Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in TBMM Genel Kurulunda yaptığı açıklamalar nedeni ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu.
“Laiklik Meclisi olarak bugün Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in TBMM Genel Kurulu’nda yapmış olduğu “Sizin tarikat cemaat dediğiniz, bizim STK dediğimiz yapılarla toplasanız 10 tane protokolümüz vardır. Onlarla da protokol yapmaya devam edeceğiz” açıklamalarına ilişkin suç duyurusunda bulunduk.
Suç duyurumuza konu olan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in TBMM Genel Kurulu’nda yapmış olduğu açıklamalara istinaden, başta açıklamayı yapan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin olmak üzere ilgili protokolleri hazırlayan, imzalayan bürokratlar ve kamu görevlilerinin Anayasa’nın 2, 10 ve 24. Maddeleri ile 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununa ve 677 sayılı Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Kapatılmasına ve Türbedarlıklarla Birtakım Unvanların Yasaklanmasına İlişkin Kanuna aykırılık ile; Anayasayı ihlal (TCK 309. Md) ve Görevi kötüye kullanma (TCK 257. Md.) suçları ve soruşturma neticesinde tespit edilecek başka suçları soruşturma yapılmak suretiyle cezalandırılması için kamu davası açılmasını talep ettik.
Laiklik Meclisi her tür gerici uygulamaya karşı mücadelesini büyüterek sürdürecektir.”
Yapılan açıklamada yapılan suç duyurusu dilekçesi de paylaşıldı.
“ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA
Şikayetçi :
T.C. No :
Adresi :
Şikayet Edilen : Milli Eğitim Bakanı Yusuf TEKİN Milli Eğitim Bakanlığı – ANKARA Tespit edilecek diğer şüpheliler
Suçlar : Anayasanın 2, 10 ve 24. Maddeleri ile 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununa ve 677 sayılı Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Kapatılmasına ve Türbedarlıklarla Birtakım Unvanların Yasaklanmasına İlişkin Kanuna aykırılık ile Anayasayı ihlal (TCK 309. Md) ve Görevi kötüye kullanma (TCK 257. Md.) suçları ile soruşturma sırasında tespit edilecek diğer suçlar.
Suç Tarihi : 17/12/2023
Açıklamalar :
1-Hali hazırda Milli Eğitim Bakanı olan şüpheli Yusuf Tekin, 17/12/2023 tarihinde TBMM Genel Kurulu’nda; “Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2023 yılı itibarıyla geçerli 2 bin 709 tane protokolümüz var. Bu protokollerden bin 167 tanesi resmi kurumlarla, 550 tanesi STK’larla, 986 tanesi ise TEMA’dan Kızılay’a bir sürü STK’yla. Bunların içerisinde sizin ‘tarikat, cemaat’ dediğiniz, bizim ‘STK’ dediğimiz yapılarla toplasanız 10 tane protokolümüz vardır. Ben bu protokollerle bize destek olanlara da teşekkür ediyorum. Onlarla protokol yapmaya da devam edeceğiz.’’ şeklinde ifadeler içeren bir konuşma yapmıştır.
Konuşma TRT aracılığıyla canlı yayınlanmış olup, öncelikle program kaydının savcılığınızca dosya içerisine alınıp çözümünün yapılmasını talep etmekteyiz. Ayrıca söz konusu habere https://ankahaber.net/haber/de… linkinden ulaşmak mümkündür.
2- Milli Eğitim Bakanı’nın yaptığı bu açıklama, Cumhuriyet’in niteliklerini düzenleyen Anayasa’nın 2. Maddesi ile “Kanun önünde eşitlik” başlığını taşıyan 10. Maddesi ve “Din ve Vicdan Hürriyeti” başlığını taşıyan 24. Maddesi başta olmak üzere bütününe aykırılık teşkil etmektedir. Şöyle ki; Milli Eğitim Bakanı tarafından STK diye bahsedilen kuruluşlar, 13 Kasım 1925 tarihinden bu yana yürürlükte olan “677 sayılı Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Kapatılmasına ve Türbedarlıklarla Birtakım Unvanların Yasaklanmasına İlişkin Kanun” kapsamında yasaklı olan tarikat ve cemaat yapıları ve uzantılarını içermektedir. Tevhîd-i Tedrîsât Kanunu gereğince yasaklı olan bu yapıların, başkaca adlandırmalarla yasal bir yapılanma olarak tanımlanması mümkün değildir. Yine, bahsi geçen açıklama ile 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu da bir bütün olarak ihlal edilmiştir. Kanunun 56. Maddesine göre eğitim ve öğretim hizmetinin, bu kanun hükümlerine göre Devlet adına yürütülmesinden, gözetim ve denetiminden Milli Eğitim Bakanlığı sorumludur. Milli Eğitim Bakanı açık olarak görevini kötüye kullanmıştır.
Hatırlanacağı üzere, ‘’Hizmet Hareketi’’ adı altında faaliyet yürüten bir cemaat yapılanması da (FETÖ), 15 Temmuz 2016 tarihinde kanlı bir darbe girişimi gerçekleştirmiştir. Etkileri halen devam eden, devletin her alanında kadrolarının hala karşımıza çıkabildiği bu yapılanmanın da tıpkı Milli Eğitim Bakanı açıklamasında ifade edildiği gibi ‘’Sivil Toplum Kuruluşu’’ adı altında faaliyet yürüttüğü akıllardan çıkarılmamalıdır.
3- Bilimsel ve çağdaş eğitimi hedef alan politika ve çalışmalar; Millî Eğitim Bakanlığı’nın Diyanet İşleri Başkanlığına devrettiği geniş yetkiler, özellikle yurttaşlara neredeyse tek seçenek olarak dayatılan imam hatip okullarının sayısı, ÇEDES projesi, karma eğitimin tasfiyesine dönük hukuka aykırı atılan adımlar, müfredattaki mevcut bilimsel başlıkların dini içeriklerle ikâmesi, ilköğretim öncesine kadar yaygınlaşan Kur’an kursları, tarikat ve cemaat uzantısı yapılarla imzalanan protokollerle eğitimin tamamına nüfuz etmesi gibi çalışmalar yaygınlaşmakta ve derinleştirilmektedir.
Çocukların ve gençlerin akıl ve bilimin ışığında ilerleyen, sorgulayan kuşaklar haline gelmesinin ve dünyayı değiştirme iradesi kazanabilmesinin koşulu ancak ve ancak Anayasamız ile güvence altına alınmış laik ve bilimsel bir eğitim sistemiyle mümkündür.
Oysa günümüzde uygulamada işbu politikaların tam tersi bir işleyiş sürmektedir. Millî eğitimin, Millî Eğitim Bakanlığı dışındaki yapılar ile çevrelenmesine göz yummak başta Anayasamız olmak üzere tüm ulusal ve uluslararası yasal düzenlememize aykırıdır. Çocuklarımızın geleceğine sahip çıkmak hepimizin yükümlülüğüdür.
Eğitimi her geçen gün daha da dinselleştiren, öğretim birliğini bozan gerici tüm uygulamalar Anayasa ve yasalarımıza aykırı iş ve işlemlerdir. Milli Eğitim Bakanı tarafından yapılan açıklama, yukarıda da belirttiğimiz üzere, Anayasada belirtilen laiklik ilkesinin açıkça ihlali anlamına gelmektedir. Bu nedenle de TCK m.309’da düzenlenen Anayasayı ihlal suçunun unsurları oluşmuş olup Bakan hakkında bu yönde soruşturma yapılması gerekmektedir.
Kaldı ki, sorumluların bu yöndeki çalışmaları Anayasa m. 24 ile teminat altına alınan “din ve vicdan hürriyeti’’ güvencesine de açıkça aykırılık teşkil etmektedir. Devletin, eğitim ve öğretimle ilgili olarak üzerine düşen görevleri yerine getirirken, müfredatta yer alan bilgilerin nesnel ve çoğulcu bir şekilde aktarılmasına dikkat etmesi ve ebeveynlerin dini ve felsefi kanaatlerine saygı göstermesi gerekmektedir.
Anayasa’nın 24. maddesine göre din kültürü ve ahlak öğretiminin ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında olduğu kuşkusuzdur. Ancak, bu öğretimin Anayasanın öngördüğü amaca uygun bir müfredatla verilmesi gerektiği, içeriğinin nesnel ve çoğulcu olması, kişinin dininin bir ayrım ve eşitsizlik unsuru olarak kullanılmaması ve devletin dinler karşısında tarafsız kalarak, bütün dinsel inançları eşdeğer görmesi gerekmektedir. Öğretimde uygulanan müfredatın belirli bir din anlayışını esas alması durumunda, bunun Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi olarak kabul edilemeyeceği ve din eğitimi halini alacağı açıktır. Nitekim, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesince öğretime ilişkin müfredatta yapılan tespitler uyarınca, ülkemizde çoğulculuk anlayışı içerisinde, nesnel ve rasyonel bir şekilde din kültürü ve ahlak bilgisi öğretiminin verilmediği sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca Anayasamız laiklik ilkesini 2. maddesinde Cumhuriyetin temel bir niteliği olarak kabul etmiş, din ve vicdan hürriyeti de 24. maddesinde düzenlenmiştir. Anayasa m.24/; herkese vicdan, dini inanç ve kanaat özgürlüğü tanımaktadır. İdarenin, MEB’in tarikat ve cemaatlerle işbirliği yapması laiklik kavramıyla bağdaşmaz. Laik devlet kavramı, devletin dinler arasında yansızlığını ve bütün dinsel inançları eşdeğerde görmesini gerektirir. Laik devlet sisteminde, bir dinin kabul edilip edilmemesi konusunda idarenin takdir yetkisi bulunmamaktadır.
Yargıtay Ceza Kurulu’nun, yalnızca bu açıklama ile suçun oluştuğu tespitimizi doğrular nitelikte kararı da bulunmaktadır.
4- Eğitimi dini referanslarla şekillendiren, başta Anayasa olmak üzere tüm ulusal ve uluslararası yasal düzenlemelere aykırı, laiklik karşıtı açıklamalar ve uygulanan politikalar nedeniyle ülkemizde eğitim-öğretimde yaşanan sorunlar ağırlaşmakta, her geçen yıl eşitsizlikler derinleşmekte, akıl ve bilime dayalı eğitim alması gereken çocuklarımızın maruz bırakıldıkları bu durum eğitim haklarının istismarına yol açmaktadır.
Açıklamayı yapan Milli Eğitim Bakanı, 5237. s. Türk Ceza Yasası m. 257 gereğince görevi kötüye kullanma suçu işlemiştir. Yukarıda da belirtildiği üzere, yasaklı bir kuruluş ve uzantıları ile protokol yapılması mümkün olmayıp Milli Eğitim Bakanı tarafından yapılan açıklama, kamusal bir yetkinin kötüye kullanılması anlamına gelmektedir. Yine Bakan 1739 sayılı kanundan kaynaklı sorumluluklarında da aykırı davranmıştır. TCK m.257 uyarınca soruşturma başlatılması gerekmektedir.
5-Milli Eğitim Bakanı tarafından yapılan açıklamaya konu protokolleri hazırlayan, imzalayan her bir bürokrat ve diğer kamu görevlileri, yukarıda belirtilen suçları Bakan ile birlikte işlemiş kişilerdir. Dolayısıyla, bu kişiler yönünden de aynı suçlar yönünden soruşturma yürütülmesi ve tespit edilecek kişilerin kovuşturulması gerekmektedir.
6-Tüm bu nedenlerle Milli Eğitim Bakanı tarafından yapılan açıklamanın Devrim Kanunlarına aykırılık oluşturması, Anayasayı ihlal, MEB Temel Yasası’nı ihlal, kanunlara uymamaya teşvik ve görevi kötüye kullanma suçunu içermesi nedeniyle Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin ve ilgili protokolleri imzalayan bürokratlar ve kamu görevlilerinin soruşturulmasını ve şüphelilerin cezalandırılmasını talep etme gereği doğmuştur.
Sonuç ve İstem :
Yukarıda açıkladığım ve re’sen gözetilecek sebeplerle; hali hazırda Milli Eğitim Bakanı olan şüpheli ve ilgili protokolleri hazırlayan, imzalayan bürokratlar ve kamu görevlileri hakkında Anayasanın 2, 10 ve 24. Maddeleri ile 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununa ve 677 sayılı Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Kapatılmasına ve Türbedarlıklarla Birtakım Unvanların Yasaklanmasına İlişkin Kanuna aykırılık ile; Anayasayı ihlal (TCK 309. Md) ve Görevi kötüye kullanma (TCK 257. Md.) suçları ve soruşturma neticesinde tespit edilecek başka suçlar soruşturma yapılmak suretiyle cezalandırılması için kamu davası açılmasını talep ediyorum