Hayatın hemen her alanında ya vurdum duymaz bir halimiz var ya da vur deyince öldürüyoruz.
Özellikle son yıllarda “milliliğinden” pek söz edemeyeceğimiz eğitim alanında işin iyice suyunu çıkarmaya başladık.
Bu eğitim öğretim yılı başında kronikleşen kimi sorunları çözmek için beton gibi kurallarla tanıştık.
Efendim öğrenci devamsızlığı aldı başını gitti. Öğrenci okula devam etmiyor.
Peki ne yapalım?
Öğrenciye verdiğimiz teşekkür, taktir ödüllerini devamsızlığa bağlayalım. Çok devamsızlığı olan ödül almasın.
Fikir on numara, beş yıldız… Zira peynir ekmek gibi de ödül dağıtıyorduk. Ödülün filan da değeri kalmamıştı.
O zaman bir taşla iki kuş vururuz.
İlk taşı devamsızlığa atar, ikinci taşla ödül oranı azaltırız.
Nasıl ama!
Sonuç altı gün devamsızlık yapan bir öğrenci ortalaması kaç olursa olsun ödül alamıyor.
Şu günlerde okullar on beş tatile girecek. Öğrenciler fellik fellik rehberlik öğretmeni ve/veya müdür yardımcısı peşinde dolaşıyor: “Notum yüksek hocam, devamsızlığım var da ödül… Hani bir iki gün silseniz. Allah rızası için…”
Bu MEB, vallahi de billahi de ne yaptığını bilmiyor.
Çünkü, öğretmen kariyer basamakları da denilen uzman öğretmenlik, başöğretmenlik konusu tartışılınca sınav soruları ilk mektep talebesine uygun hazırlandı, herkese madara olduk.
Çünkü açık okul kaydını zorlaştırılınca okul terki tavan yaptı.
Sınıf geçme için Türkçe’den yetmiş alma koşulu geldi. Bakalım bu karar haziranda nasıl yankılanacak?