MEB’in fonu Tekin mi, değil mi? – Yusuf İpekli Yazdı

MEB’in fonu Tekin mi, değil mi? – Yusuf İpekli Yazdı
Yayınlama: 18.06.2024 18:50
A+
A-

Milli eğitim bakanı Yusuf Tekin sonunda, hem de bayram günü ağzındaki baklayı çıkararak öğretmenlerin ağzının tadını kaçırdı.

Milli eğitim bakanının ağzından çıkan baklanın ete kemiğe bürünmüş hali şöyle: “Dünyanın hiçbir tarafında bu kadar büyük bir öğretmen kitlesi, kamu tarafından fonlandırılmıyor.”

Aslında bu cümleler bakanının öğretmene bakış açısının tipik olduğu kadar güç aldığı gücün bilinç altında saklı duran görüşlerinin dışa vurumu.

O yüzden bakan söylediği bu sözlerden pişman olmasa gerek.

Ne olursa olsun, bu cesaretin kaynağı neresi olursa olsun, bildiğim tek şey sicili oldukça bozuk olan bakan bu sözleriyle bir kere daha sicilini onarılmaz, içinden çıkılmaz hale getirdi.

Neden?

Bu sözler sayısı bir milyonu aşan öğretmen kitlesini aşağılayıcı sözlerdir.

Gerçi mevcut iktidarda görev yapan dokuz milli eğitim bakanı da öğretmeni aşağılayıcı benzer sözler söylemedi değil…

Kimi bakan eğitim öğretmene bırakılmayacak kadar önemsiz değildir dedi. Kimi öğretmene icra ettiği işlevden dolayı hakaret etti. Kimi bozdukları eğitim sisteminin suçunu, günahını hiç dahli olmadığı halde öğretmenin omzuna yükledi.

Olmaz, olamaz, olmamalı…

Şu işe bakınız ki, milli eğitim bakanının, eğitimi içinden çıkılmaz hale getirmiş olması yetmiyormuş gibi bir de “FON” kavramı gündeme geldi.

Fon kavramı esasen kapitalist sistemin en büyük, en acı, en acımasız sömürü aracıdır.

Kapitalizm bu acımasız araç ile bizim gibi ekonomide, sosyal hayatta, iş yaşamında, insan haklarında, demokraside, adalette geri kalmış ülkeleri iliğine kadar emer, sömürür.

Kapitalizm öyle bir çark oluşturur ki, yönetimlerde kıpırdayacak hal bırakmaz.

Zira geri kalmış ülkelerin yönetimleri kapitalizmin fonlarını yüksek faiz ile alır, fon borcunu başka bir yüksek faizli fon borcu ile kapatarak, elde ettiği yeni fonları gerici yapılara, cumhuriyet düşmanı tarikat ve cemaatlere avuç avuç dağıtarak oy avcılığı yapar.

Bu fonlardan beslenen gerici yapılar ise öğretmene saldırır, emeğe saldırır, cumhuriyete saldırır, Atatürk’e saldırır.

Diyeceğim o değilde halkın önemli bir kısmı bu fiili duruma karşı durmaz, olumsuz gidişe adam akıllı bir tokat vurmaz.

Kimi siyasi çıkar için, kimi makam mevki elde etmek için, kimi rant kazanma uğruna acı reçetelere razı olur. Bilmez ki o acı reçeteler gün gelir kendini de zehirler.

Tespitlerimi kamuoyunun taktirine bırakarak öğretmen – fon ilişkisinin olası sonuçlarını gündeme getirmek en doğru yol olsa gerek.

Daha doğrusu doğru slogan şu:

“Tekin olmayan konu,

MEB’in fonu,

Uyanık ol öğretmenim

Tehlikeli bu işin sonu…”

Niyet halis değil.

Yolun sonu çıkmaz sokak.

Bilmem farkında mısın öğretmenim?

Şu günlerde, aslında tamamen işlevsiz hale gelen meclisin gündemine “Öğretmenlik Meslek Kanunu” geliyor.

Bu kanunu fon ile birlikte düşündüğümüzde bakanın tekin olmayan niyeti gün gibi ortaya çıkıyor.

Özel sektörde çalışan öğretmenlerin taban maaş uygulamasını kaldırıp bu öğretmenleri açlığa mahkum ederek özel okul ve kurum sahiplerinin elini güçlendiren mevcut milli eğitim bakanının şimdiki icadı da öğretmenleri topyekûn hedef tahtasına oturtarak iş güvencesini ortadan kaldırmak oldu.

Sıra öğretmenleri iş güvencesini ortadan kaldırıp itaat eden kullar yapmaya geldi.

Oysa demokratik ülkelerde bir bakan fon diyecek, öğretmenin hakkını yiyecek ortalık “Kel Ali’nin Bağı”na döner, bakanın gözünün feri sönerdi.

Ortalıkta bırakın bakanı hükümet gider, hükümeti oluşturan yapı(lar) büyük büyük bedeller öderdi.

O zaman şu çağrının tam zamanı:

Ey görmeyen, pek sayın bakan,

Ey her sözüyle yürekleri yakan;

Eğitim öldü, içimiz kan ağlıyor,

Gözü dönmüş gafiller rant üstüne rant sağlıyor.

İnsanlıktan çıktık, bizi ettin dilenciden beter,

İstifa et, yeter artık, öldük, bittik, bıktık ye-ter.

Son söz başlıktaki soru olsun o zaman: “MEB’in fonu Tekin mi, değil mi?”

Varsa tekin diyen hemen kalksın ayağa,

Hazırlasın kendini yiyeceği dayağa…

Yazık ki, ne yazık…

Bu kazık çok sivri kazık!

1964 yılında Ankara İli Kalecik İlçesinde doğdu. Çiftçi bir ailenin çocuğu. 1985 yılında mesleğe ilkokul öğretmeni olarak başladı. Türkçe öğretmeni oldu. 20 yıl okul müdürlüğü yaptı. 35 yıl emek verdikten sonra emekli oldu. Özel eğitim alanında 3 yıl müdür olarak özel sektörde çalıştı. Halen özel eğitim öğretmeni olarak görev yapıyor. Makale, inceleme ve araştırmaları Öğretmen Dünyası, ABECE, Eğitim Yaşam, Çağdaş Eğitim dergilerinde yayımlandı. Kalecik Gazetesinde 10 yıl köşe yazarlığı yaptı. Halen HANHANA isimli kültür ve sanat dergisinin editörüdür. Şiirlerini, 1. Çığlığa çağrı 2. Sensiz akşamların yorgun geceleri 3. Gökyüzüne kafa tutan sağanak; AB projesiyle gittiği Avrupa izlenimlerini, "Okulumuz Avrupa" da isimiyle kitaplaştırdı. Basıma hazır kitap taslakları mevcut. Evli, 2 çocuğu, 3 torunu var.