Mondros’tan Cumhuriyet’e | Hakkı Güleç Yazdı

Mondros’tan Cumhuriyet’e | Hakkı Güleç Yazdı
Yayınlama: 27.10.2022 20:46
A+
A-

30 Ekim 1918’de çöküşün bitişin belgesi Mondros’u imzalayanlara cevap olarak tam beş yıl sonra ve tarihini özellikle 30 ekimden bir gün önceye alınarak imzalanan 29 Ekim 1923’de Cumhuriyetle rövanş alınmıştır.

Mondros, yok oluşun belgesidir,

Cumhuriyet, varoluşun ilanıdır

Cumhuriyet, ‘bitti’ denilen bir milletin muasır medeniyetler arasında yer almasının yeniden doğuşunun son adımlarıdır.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e laf atamayıp İnönü’ye laf atanlar bilin ki, 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi ile Osmanlı topraklarını işgalcilere peşkeş çeken Hanedan ve İstanbul hükümetidir.

Yunan ordusunun Batı Anadolu’ya çıkarma yapmaları, Türk köylerinde katliamlar ve tecavüzleri, yakıp yıkmaları karşısında İngiliz uçaklarından Türk yerleşim birimlerine atılan bildirimlerde “Yunan ordusunun halife ordusudur direnmeyin” biçiminde yazıyı kaleme alan İskilipli Mehmed Âtıf Hocadır.

İngiliz severler derneği üyesi Atıf Hoca Kuvayı Milliye Karşıtıdır.

Yunanlılara en güçlü direnci veren ilk ciddi direniş ve milli mücadelenin ilk önemli adımı İsmet İnönü’nün Yunanlılara karşı neredeyse İntihar direnişi denilecek boyuttaki kanlı çarpışmalarıdır.

Yeni kurulmuş, yokluklar içinde, teçhizat ve silah eksiğine rağmen kendinden en az 3 kat güçlü tepeden tırnağa İngilizler tarafından donatılmış yunan ordusunun karşılaştığı ilk ciddi direniş karşısında yunan ordusu geri çekilir.

1.İnönü savaşı, işgalci emperyalist güçlere karşı bu zafer, Kuvayı Milliyeciler (Milli Güçler) için çok büyük bir moral olmuştur.

30 Ekim 1918 Mondros’un rövanşını beş yıl sonra 29 Ekim 1923 Cumhuriyetle alanlara laf atanlar, o dönem Anadolu’da katliamlar yapan yakıp yıkan işgalcilerin işbirlikçileridirler.

Siz bir taraftan milli mücadeleye karşı savaşan tetikçi Yunanlıları destekleyeceksiniz, milli güçleri “vatan haini” ilan edeceksiniz, milli mücadeleyi sabote etmek için yurdun dört bir tarafında ayaklanmalar çıkartarak Kutsal Anadolu İsyanını etkisizleştirmeye çalışacaksınız, sonrada kalkıp hainlere rağmen kanla canla kazanılmış savaşın sonunda emperyalizmi dünyada ilk defa yenerek antlaşmaya zorlayanların zaferi Lozan’a laf edeceksiniz. Tek kelime ile insaf yani!

Cumhuriyete tavır alanlar siz neden Mudanya Mütarekesi için edecek tek kelimeniz yok.

Mudanya’da mütareke başarısında en kritik lider İsmet İnönü ve onun arkasında duran Gazi Mustafa Kemal ve ekibidir.  Gazi meclis, TBMM hükümetidir.

Mudanya Mütareke 11 Ekim 1922 imzalanırken henüz ortada TC yoktu.

Mütareke anında İstanbul işgal altındaydı, Trakya İşgal altındaydı ve tek kurşun atmadan bu toprakların boşaltılması Mudanya Mütarekesi ile sağlandı bu bir.

İkinci olarak da İsmet İnönü masada tek başına iken karşısında İngiliz, Fransız ve İtalyan general vardır. Ve Mütareke binasının önünde demirleyen gemide bulunan Anadolu’da vahşete imza atan tetikçi Yunanlıların karaya çıkmasına Gazi Mustafa Kemal asla izin vermez!

Çanakkale Zaferi, Milli Mücadele, Mudanya Mütarekesi, Lozan antlaşması, Türkiye Cumhuriyetinin kurulması, Türkiye cumhuriyet tarihinin en zayıf olduğu anda dahi Cumhuriyet tarihinin en yüksek kalkınma hızına ulaşılması ve tüm dünyaya örnek atılımların yapılması ancak Türk milleti ve onun lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları sayesindedir.

Lozan’da en büyük mücadele,kapitülasyonların devamı konusunda büyük bir kararlılıkla Türk heyetine baskı uygulanması karşısında görüşmelerin kesilmesi veTürk heyetinin yurda dönmesiyle sonuçlanır.

Ve bu arada Türk milletinin tıpkı milli mücadelede gösterdiği o olağanüstü azmi ve kararlılığı ekonomik alanda da gösterebileceğinin tüm dünyaya göstermek ve yarım kalan Lozan görüşmelerine kaldığı yerden daha güçlü devam edebilmek adına İzmir İktisat Kongresi organize edilir (17 Şubat-4 Mart 1923)

“Özgürlük ve tam bağımsızlık benim karakterimdir.” Diyen Atatürk tam bağımsızlığın ancak ekonomik kalkınma ile mümkün olabileceğinin altını çizer.

Bugün hala Lozan’a laf atanlar, Lozan’da en büyük mücadelenin verildiği kapitülasyonların, bugün küreselci politikalarla tekrar yürürlüğe girmesi konusunda neden hiç ses çıkarmazlar?

Neden Cumhuriyet?

“Türk milletinin karakterine en uygun yönetim şekli cumhuriyettir” diyen Atatürk biliyordu ki İslam öncesi Türklerde bir tür halk yönetimi vardır.

Ayrıca Yörük Türkmen kültürü sınır ve sorumluluk bilinci içerisinde olan ve özgür olmayı önemseyen bir kültürdür.

Ancak zamanla saltanatın, halifelerin ve sultanların baskısı altında kalmışlardır. Türk milleti en eski tarihinde meşhur kurultaylarıyla devlet başkanlarını seçmeleriyle, demokrasi düşüncesine ne kadar bağlı olduklarını göstermişlerdir.

Ankara Ahi Cumhuriyeti

Selçuklu sonrası Anadolu’ya yerleşmeye başlayan Türk kavimleri Ahi Birlikleri aracılığı ile 1290-1354 yılları arasında Ankara’da küçük de olsa bir devlet kurduklarını Ahi hükümeti bir derviş-esnaf cumhuriyeti olup bir bakıma Roma, Yunan site cumhuriyetlerine benzemektedir.

Atatürk’ün cumhuriyet düşüncesinin yerli ve milli kökleri de vardı. Atatürk 1290-1354 yılları arasında Ankara’da kurulmuş bir devletten esinlendiğini şöyle ifade etmiştir“Ben Ankara’yı coğrafya kitabından ziyade, tarihten öğrendim ve cumhuriyet merkezi olarak öğrendim. Hakikaten Selçuklu idaresinin bölünmesi üzerine Anadolu’da kurulan küçük hükümetlerin isimleri okurken bir “Ankara Cumhuriyeti” görmüştüm tarih sayfalarının bana bir cumhuriyet merkezi olarak tanıttığı Ankara’ya ilk defa geldim o gün gördüm ki aradan geçen asırlara rağmen Ankara da hala o cumhuriyet kabiliyeti devam ediyor.” Diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyetle ilgili sözlerinden bazıları

“Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır; fakat Türkiye Cumhuriyeti sonsuza dek yaşayacaktır.” (1926)

“Türk Milleti’nin tabiat ve adetlerine en uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir.” (1924)

“Az zamanda çok büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti’dir.” (1933)

“Cumhuriyetimiz öyle zannolunduğu gibi zayıf değildir. Cumhuriyet bedava da kazanılmış değildir. Bunu elde etmek için kan döktük. Her tarafta kırmızı kanımızı akıttık. İcabında müesseselerimizi müdafaa için lâzım olanı yapmağa hazırız.” 1923 (Atatürk’ün S.D. III, S. 71)

“Onlar, kolaylıkla anlayacaklardır ki, çürümüş bir hanedanın, halife unvanıyla başının üstünden zerre kadar uzaklaşmasına imkân kalmayacak surette muhafazasının mecburî kılan bir devlet şeklinde, cumhuriyet idaresi ilân olunsa bile, onu yaşatmak mümkün değildir” 1927 (Nutuk II, S. 831)

Psikolojik Danışman- Eğitimci/Yazar