Son günlerde, iktidarın söylemiyle “Organize Suç Örgütü lideri” Sedat Peker, kimsenin yapamadığını yapıyor.İktidarı silkelemeye başladı. Söylediği her şey doğrumudur, değimlidir, bilmek mümkün değil.
Ben söylediklerinin doğru olduğunu iktidarın davranışlarından anlıyorum. Panik halinde, Sedat Peker ile muhalefetin arasında bir ilişki varmış sanısı yaratacak sözler sarf etmeye başladılar. Örneğin İçişleri Bakanı, tam tarifiyle sekreteri olan Süleyman Soylu, Sedat Peker’e hitaben “Kılıçdaroğlu gibi ağabeyin”, Akşener’e de yönelik olarak “Akşener gibi ablan var” biçiminde saçma sapan laflar etmeye başladı. Bunun yanında tam bir hamaset örneği gösterip, Sedat Peker’in söyledikleri hakkında “ Bunları ispat ederlerse asın beni” diye saçmalamaya başladı.
Bazı bakanlıklar var ki, saçmalamayı kaldırmıyor. Bir içişleri Bakanı düşünebiliyor musunuz,ülkemizde idam cezasının kaldırıldığının bile farkında değil.
İşin asıl vahim tarafı İçişleri Bakanı’nın hukuk bilmemesi falan değil. Mafya, yani Organize suç örgütleri, ile iktidar mensuplarının çirkin vıcık vıcık bir ilişki içinde olmaları.
Şimdi asıl incelenmesi gereken böyle bir adama nasıl pasaport vererek yurt dışına kaçmasına izin verdiniz; sakın insan kaçakçılarına kolaylık sağlamak için verdiğiniz gri hizmet pasaportlarından olmasın. Bir inceleyin bakalım, inceleyin de ama halka da açıklayın.
Adamın yurt dışına kaçmasını sağladıktan sonra, onun evine silahlı erkek polisler ile baskın yapmak tam bir şov olsa gerek.
İşinize geldiğinde, aile mukaddesatından söz edeceksiniz, sonrada kadın polis almadan, yurt dışına kaçtığı tarafınızdan bilinen bir şahsın evine, karısı ve çocukları evde yalnızken, baskın düzenleyip, Peker’in karısının özel eşyalarını bile karıştırtıyorsunuz.
Ülke açısından çok daha vahim olanı, bu iktidarın, önce cemaatlerle ve sonra da “Organize suç örgütleriyle” iç içe girmesidir.
Siz önce bu tür örgütlerle can ciğer kuzu sarması oluyorsunuz arkasından da menfaat çatışması başlayınca bunları suçlayıp, bir de muhalefetin üstüne çamur atmaya çalışıyorsunuz.
İktidar eriyor, oyları yüzde otuzların altına düşmüş, artık bu iktidarı kimse kurtaramaz, benim korkum, iktidarın süresini uzatabilmek için bir dış maceraya ülkeyi sürüklemesi.
Tabii bu gene ABD ve AB’nin verdiği izinle sınırlı olur.
Bilindiği üzere savaş halinde seçimler ertelenebiliniyor. Çünkü onların çocukları ya bedelli askerlik yaptıkları ya da çürük raporu aldıkları için askere gitmezler, gariban fakir fukaranın çocuğu can verir.
Bakın, bayram sonrası bu konuyu halkın gözünden kaçırmak için yeni bir olay yaratacaklardır.
Bu iktidar bunu unutturmak için, Filistin konusunda halkı sokaklara döktü.
Ancak sadece kendi bindirilmiş, organize kıtaları alanlara çıktı. Ama bu kitle Uygur Türklerine yapılanlara tepkisiz kalmıştı. Çünkü bu kitle herhangi bir şeyi okuyup değerlendirme yeteneğine sahip değil, ne denirse onu yapıyor.
Siz iktidarın ve de bu bindirilmiş kıtalarının ege adalarının uluslar arası antlaşmalara aykırı olarak silahlandırılmasına ses çıkarttığını duydunuz mu?
Hayır.
Çünkü ona ABD ve AB izin vermez.
Bu iktidar ve yandaşları için asıl olan kendi iktidarlarıdır. Ülkenin yüksek menfaatleri sonra gelir.
Artık el birliği ile bitmiş tükenmiş, mafya suç örgütleri ile iç içe olmuş bu iktidarı göndermekten başka çare kalmadı.
Gelecek yeni iktidarın yapması gereken en önemli iki konu, Yargı bağımsızlığını sağlamak ve bu adına ne derseniz deyin, ister mafya, ister Organize suç örgütleri bunları temizlemek olmalıdır.
Bütün yolsuzlukların hırsızlıkların, mafyatik ilişkilerin hesabını bağımsız bir yargı önünde sormalıdır. Böylece Türk siyasal yaşamının en büyük sorunu olan “Devri Sabık Yaratmayacağız” şımarıklığı da sonlandırılmış olur.