Çok partili sisteme geçiş sonrasında yapılan ilk seçimler 5 Haziran 1946 tarihinde yapıldı ve bu seçimlerde Demokrat Parti 61 milletvekili ile mecliste temsil edildi. Kısa süre sonra 7 yıl 5 ay milli eğitim bakanlığı görevini sürdüren Hasan Ali Yücel 5 Ağustos 1946 görevden alındı. Yerine daha muhafazakâr olduğu düşünülen Reşat Şemsettin Sirer getirildi. Onunla birlikte görev yapanİlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’ta 20 gün sonra 25 Eylül 1946’da görevinden alındı.
Türk eğitim tarihine damgasını vuran ve Amerikalı eğitim bilimci John Dewey’in, “Benim düşlediğim okullar Türkiye’de kuruldu.”dediği köy enstitülerinin mimarları görevden alınmış ve eğitimde bir dönem kapanmıştı.
Yeni bakan Reşat Şemsettin Sirer, eğitim programlarını değiştirmekle işe başlamıştı. Değişen programlarının başında da köy enstitüleri eğitim programları geliyordu.
Devamında ne mi oldu?
İsmet İnönü’nün görevden aldığı Hasan Ali Yücel’in yerine atadığı yeni bakan Reşat Şemsettin Sirer, atanmasından bir yıl sonra 1947 tarihinde Hasanoğlan Köy Enstitüsünü kapattı. Hasanoğlan Köy Enstitüsü, yüksek köy enstitüsüydü. Yani köy enstitülerine müfettiş ve öğretmen yetiştireniydi. Dolayısıyla köy enstitülerinin beli kırılmıştı.
Tarihimizde yaşanan bu olayı neden yerel seçimlerin bir gün öncesinde gündeme getirdim, sandıkla ne ilgisi var?
Sorusu geldi aklınıza biliyorum. Çok ilgisi var çünkü cumhuriyetimizin kurucu partisi Cumhuriyet Halk Partisi’nin çok partili sisteme geçiş sonrasında paniklemesi ve başlattığı gelişme hamlelerinden biri olan ve dünyada iz bırakan köy enstitülerinin kapanışına giden yolun taşlarını kendi elleriyle döşeyişini yeniden anımsayalım istedim. Çünkü eğitim sistemimiz o zamanki ivmesiyle yoluna devam etseydi bugün demokrasi adına ve elbette gelişme ilerleme adına bambaşka bir yerde olacaktık.
Bugün yine benzer bir yerdeyiz. Cumhuriyetimizin kurucu partisi bırakın seçim kazanmayı, seçim kazanma adına üst üste yapılan hatalarla parti oylarını dahi bir dirhem bile artıramamış gözüküyor.
Sıradaki soru şu. Bu seçimde ne olacak?
Gelin onu eğitim tarihimize adını altın harflerle yazdıran ve Reşat Şemsettin Sirer tarafından görevden alınan İsmail Hakkı Tonguç’tan dinleyelim.
“Demokrasinin iki çeşidi vardır. Biri zor ve gerçek olanı, öbürü de kolayı, oyun olanı…
Topraksızı topraklandırmadan, işçinin durumunu sağlama bağlamadan, halkı esaslı bir eğitimden geçirmeden olmaz birincisi, köklü değişiklikler ister. Bu zor demokrasidir ama gerçek demokrasidir.
İkincisi kâğıt ve sandık demokrasisidir. Okuma yazma bilsin bilmesin; toprağı işi olsun olmasın, demagojiyle serseme çevrilen halk, bir sandığa elindeki kâğıdı atar. Böylece kendi kendini yönetmiş sayılır. Bu oyundur, kolaydır.
Amerika bu demokrasiyi yayıyor işte. Biz demokrasinin kolayını seçtik, çok şeyler göreceğiz daha…”
Bu sözlerin ardından 77 yıl geçti ve arpa boyu yol alamadık ve Tonguç’un dediği gibi çok şey gördük!
Neden mi?
Çünkü biz demokrasinin kolayını seçtik.
Süreçte yarınki yerel seçimler için sandığa davet edenler çok. Ancak sandığın da demokrasi adına değiştirdiği bir şey yok. Kazananlar hep kazanıyor ve çıkarları doğrultusunda dönüp duruyorlar. Çünkü Tonguç’un dediği gerçek demokrasi bu tabloda olmaz. Onun koşulları var ve “…biz çok şey göreceğiz daha…”