Salı günü “iddianame” haberlerini görünce, MFÖ’nün bu şarkısı yapıştı dilime.
Hukuk adına bu kadar karmaşa ve zorlama karşısında, hafta sonunu beklemeden başladım yazmaya.
15 gizli tanık meşe, doğan, ilke, çınar, rüzgar, maun, gürgen, mimoza, köknar, sekoya, zeytin, martı, kartal, şahin, ladin…
“Görmedim, duydum, duymadım, duyduğuma göre, duymuştum, hatırlamıyorum, hatırladığım kadarıyla, bilmiyorum, bilgim yok, olabilir, belki, muhtemelen, mümkün değil…” demişler,
Savcılık da başlamış yazmaya, 3739 sayfa dolusu suç…
Rüşvetten kamu zararına, dolandırıcılıktan ihaleye fesat karıştırmaya, çevreyi kirletmekten orman kanununa, maden kanuna aykırılığa kadar…
Neler yok, neler…
142 eylem, 402 şüpheli, 160 milyar kamu zararı…
Ve Ekrem İmamoğlu için 828 yılda 2352 yıla kadar hapis isteği…
Bu kadar kısa zamanda, kimseye belli etmeden bu kadar suç…
Gel de söyleme “sen neymişsin be abi!”
Yeter mi, hayır.
CHP de kapatılmalı, nasıl?
CHP’nin İstanbul İl Başkanlığı binası da “suçtan elde edilen gelirlerle” alınmış, binaya el konması gerekiyormuş.
CHP de kişisel verileri siyasi amaçla, usulsüz şekilde kullanmış…
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da CHP’yi kapatmalıymış…
*
Bu “iddianameyi” yazmak için 6 savcı, 237 gün çalışmış,
Yazık bu kadar günlük mesaiye, emeğe…
Aslında yazacakları 1 sayfalık iddianame;
“Ekrem İmamoğlu,
31 Mart 2019’da İstanbul Büyükşehir Başkanlığına seçilmiş,
Yapılan itiraz sonrası 19 Nisan 2019’da daha yüksek oy alarak bir kez daha seçilmiştir.
İmamoğlu, aynı suçu 31 Mart 2024 tarihinde yine işlemiş ve İstanbul Büyükşehir Başkanı seçilmiştir.
Bu dönemde gelirleri kesilmesine rağmen Belediye olanaklarıyla,
Kreşler, yurtlar, kent lokantaları, metrolar açmıştır…
Çocuklara süt, İstanbul halkına sosyal yardımlar vermiştir…
Bütün bu suçların ardından partisinin üyeleri ile 13.844.070 yurttaş tarafından Cumhurbaşkanlığına aday seçilmesi nedeniyle suçludur,
İmamoğlu’nu aday gösteren CHP de suçludur, kapatılmalıdır,” nokta
*
Madalyonun öbür yüzünü de gösterelim,
“YSK’ya ahmak dedi” diye hakaretle suçlandı, olmadı,
“Diploması sahte” dendi, olmadı,
Tutuklandı, babasının işine, malına el kondu, çaldı dendi, casus dendi olmadı,
Büyük büyük rakamlarla, her türlü suçlarla dolu iddianame yazıldı, bu da olmadı, olmadı…
Millet bütün bunlara inanmadı, meydanlarda “sandığı önümde, adayımı yanımda istiyorum” diye haykırdı…
*
Terör örgütü kurmak, örgütü sevk ve idare etmek, 30.000 kişinin ölümünden sorumlu olmak, ayrılıkçılık ve vatana ihanetten mahkum olana inanılacak, güvenilecek, memlekete barış gelecek!
Milletin iradesi ile seçtiği ve desteklediği belediye başkanları,
İktidara karşı olan gazeteciler, sanatçılar, yurttaşlar, milletvekilleri,
İktidara aday olan siyasetçiler suçlanacak, hain ilan edilecek, hapsedilecek,
Milletin de bunlara inanması beklenecek!
*
Millet neye ve kime inanıyor, bilir misiniz?
Yasaklar konsa da okullar kapatılsa da…
29 Ekim’de, 10 Kasım’da yurdun dört bir köşesinde düzenlenen yürüyüşler, toplantılar…
Anıtkabir’e koşan genci yaşlısı, kadını erkeği ile milyonlar…
Kendisi için çalışan, tüm varlığını ve eserlerini kendisine bırakan,
Çağdaş bir yaşam şekli olan Cumhuriyet’i kuran Mustafa Kemal Atatürk’e,
Ve O’nun yolunda yürüyenlere inanıyor ve güveniyor.
*
Sözün sonu yargının üyelerine,
Mahkemelerin duvarında “adalet mülkün temelidir” yazılıdır,
Anlamı, adalet devletin temelidir ve sizlere emanettir.
Yargının Bağımsızlığını, Hukukun Üstünlüğünü ve Adaleti sağlamak varlığınızın temeli ve görevinizdir.
Ülkede adalet yoksa Devletin temelleri ve geleceği tehlikededir.
Kişilere değil, Devlete, Millete ve Anayasa’ya bağlı olduğunuza inancımız tamdır.
*
Uçak kazasında şehit olan 20 havacı askerimize rahmet diliyorum,
Ailelerine ve Milletimize başsağlığı ve sabır diliyorum.
Sorulması gereken, yerli ve milli olduğunu söyleyen iktidarın neden Ulusal Yas ilan etmediğidir?