Hep aynı yüzler, aynı sesler!
Buyurgan, talepkâr. Bütün sesleri bastıran, aldıkça alan. Asla yeter demeyen ve durmadan isteyen, isteyen, isteyen…
Düşünceleri yok, duruşları yok, ideolojileri yok. Tek dertleri kazanmak; almak, yine almak, yine almak!
Seçim sisteminin ittifaklarının listeleri önümüze konuldu.
Küçücük partiler pazarlık masasına hak ettiklerinden fazlasını aldılar…
Geçmişin siyasileri, bakanları yeni masalarda kendilerine ön sıralarda yer buldular…
Peki ya bu sistemi yaratanlar?
Bu ateşin altına odun atanlar?
Şimdi hepsi aynı masalardalar!
Masalar, masalar; umut vadeden ama hep aynı şeyleri tekrarlayan buyurgan, talepkâr masalar. Ölümü gösterip sıtmaya razı olmayı dayatan masalar…
Şimdi dilerseniz geçmişten günümüze yaşananlara dönüp bakalım ve iktidarıyla, muhalefetiyle bu ateşin altına odun atanları görmeye çalışalım.
Türkiye Cumhuriyeti, bağımsızlığımızı ve özgürlüğümüzü dünyaya kabul ettiren Lozan Antlaşması sonrasında 29 Ekim 1923’te; Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olarak kuruldu ve Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucu Partisidir. Dolayısıyla Cumhuriyet Halk Partisi;Tam bağımsızlığı ve demokratik, laik, sosyal hukuk devletini korumak, büyük Atatürk’ün ifadesiyle; Çağdaş uygarlık düzeyine eriştirmek ve yine onun büyük ülküsü Cumhuriyet’in ilelebet payidar kalmasını sağlamak görev ve sorumluluğu olan bir partidir.
12 Eylül’den sonra hızlanan karşı devrim adımlarının gelinen noktada daha da hızlanmış ve herkesin her yerde olduğu bir seçim sistemiyle kurucu ilkeler unutturulmaya çalışılmıştır. Laiklik kavramı adeta ağızlara alınamaz olmuş, Atatürk ve Cumhuriyetten CHP tabanının yükselen itirazlarının dozunu azaltmak için bahsedilir olmuştur.
Yakın siyasi tarihimizde neler yaşadık?
2007 Referandumu ile cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi süreci parlamenter sistemin yok edilmesi sürecinin başlangıcıdır.Parlamenter sistemi ortadan kaldıracak Anayasa’ya aykırı bu referanduma direnç gösterildi mi?
Örneğin seçim boykot, meclis terk edildi mi?
2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Ekmeleddin İhsanoğlu aday gösterildi.Daha da önemlisi Erdoğan’ın Anayasa’ya aykırı olarak başbakanlıktan istifa etmeden Cumhurbaşkanı adayı olmasına sessiz kalındı ve böylece iktidara giden yolda tek adamın Anayasa’ya aykırı karar alması meşrulaştırıldı.
2016 milletvekilliği dokunulmazlığının kaldırılmasına onay ve destek verildi.
Sonrasında Adalet yürüyüşü var elbette. Hak, hukuk, adalet denilerek Ankara’dan İstanbul’a yüründü.Vaktinde gereğini yapmamanın sonucuydu bu!
15 Temmuz sonrası 16 Nisan 2017’de yinesandık kondu halkın önüne. Devamında meşhur mühürsüz oylar konusu ve hafızalara kazınan “Atı alan Üsküdar’ı geçti”sözü. Oysa Üsküdar daha önce de defalarca geçilmişti.
Şimdi efendim dönüp dönüp, adalet yürüyüşü, İyi Parti’ye milletvekilleriyle destek verilmesi, 2019 yerel seçimlerinde muhalefet partileriyle gerçekleştirilen dayanışma ve başta İstanbul olmak üzere başarı elde edilmesi gösterilerek dayatılan kararları onaylamamız bekleniyor.
Ve 2023 Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında Cumhurbaşkanının Anayasa’ya aykırı olarak aday olmasına karşı çıkarılan cılız sesler, yani yine edilgenlik durumunu yaşadık!…
Ve listeler!
Ankara 1. Bölge, 4. Sıra Ergenekon ve Balyoz kumpasları süreci Adalet Bakanı Sadullah Ergin, DEVA’nın adayı olarak CHP listesinde yerine aldı. Bu bir örnek sadece. Ankara birinci bölgede yaşadığım için bu somut örneği önceledim. Diğer listelerde pek farklı değil. Masadakilerin taşıdıkları ve AKP’den transfer edilenler her yerde…
Bulunduğumuz yer tek kelimeyle SİYASETSİZLİK!
Kanıtları listelerde…
Yine seçim sistemi bizi buna zorluyor diyenler olacaktır. Tam da bu yüzden o sistemlerin gelişinde kim/kimlerin payı olduğunu yukarıda anlatmaya çalıştım.
Şimdi de hepimizin ucundan kıyısından AKP’ye oy vermesi isteniyor. Adına da demokrasi diyorlar, iyi mi?
Peki, niye?
Erdoğan gelmesin diye!
Daha önceki gelişlerindeki hukuksuz uygulamalarını meşrulaştıranlar ve bugün halen aynı tutumu sürdürenler gelsin diye mi?
Daha şimdiden sistemin seçimin ağırlığı çöktü omuzlarımıza…
Özetle listelerde siyasal İslamcılar, gericiler, yetmez ama evetçiler çoğunlukta.