CHP Merkez Yürütme Kurulu (MYK), Genel Başkan Özgür Özel başkanlığında bugün çevrimiçi olarak toplandı. Toplantıya Manisa’dan katılan Özgür Özel’in başkanlık ettiği oturumun en kritik gündem maddesi, terör örgütü PKK’nın saatler öncesinde duyurduğu fesih ve silah bırakma kararı oldu.
CHP kaynakları, sürece ilişkin ilk değerlendirmelerinde, “Silah bırakma kararı barış açısından olumlu bir adımdır. Türkiye’de barışın sağlanmasını en çok CHP ister. CHP, Kürt sorununu hiçbir zaman inkâr etmedi” ifadelerini kullandı. Ancak CHP kurmayları, bu sürecin yalnızca açıklamalarla değil, hukukilik, samimiyet ve demokratik meşruiyet temelinde yürütülmesi gerektiğini vurguladı.
CHP’liler, PKK’nın yayınladığı bildiride Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası’na yapılan atıflara dikkat çekerek, Lozan’ın Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusu olduğunu hatırlattı. 1924 Anayasası’nda üniter devlet vurgusunun yer aldığını belirten kurmaylar, “Lozan’ı tartışmaya açmak, yeniden bir cumhuriyet tanımlaması yapmak demektir” değerlendirmesini yaptı.
CHP kaynakları, PKK’nın fesih açıklamasının yalnızca iç siyasi dinamiklerle değil, Ortadoğu’daki jeopolitik gelişmelerle doğrudan ilişkili olduğunu dile getirdi. “Hem Putin’in yakın zamanda anlaşma yapacak olması hem bugün bu olayın olması… Zamanlama tesadüf değil. YPG ile ilgili hiçbir açıklama yok. PKK kendini feshediyor. Üst tarafta Rusya ve Ukrayna anlaşıyor. Aşağıda Suriye politikası oluşturulmaya çalışılıyor. Günün sonunda tabloyu kaldırdığımızda altından ABD çıkacak. Yeniden bir Orta Doğu projesinin altyapısı” ifadeleriyle sürecin uluslararası boyutuna işaret ettiler.
AKP iktidarının bu sürece samimi bir barış hedefiyle değil, seçim planları ve siyasi kazanç hesaplarıyla yaklaştığını savunan CHP’liler, kendi tutumlarının ise on yıllardır demokratikleşme, eşit yurttaşlık ve birlikte yaşama ilkeleriyle şekillendiğini belirtti. “Düne kadar Kürtlere ‘terörist’ diyen, dün barış sürecine sarılan, sonra hendek politikasına dönen, ardından Gar Katliamı üzerinden baskı kuran, bugün yeniden ‘barışçı’ gibi davranan iktidarın samimiyetine güvenmiyoruz” dediler.
PKK’nın fesih açıklamasına dair cevaplanmamış birçok sorunun olduğunu söyleyen CHP yetkilileri, “Metinde ‘Demokratik mücadelenin yolu açıldı’ deniliyor ama bu yol nedir? Ne değişti de bu karar alındı? Silahlar nereye teslim edilecek? Kimlere af uygulanacak? Öcalan’ın durumu, Demirtaş’ın konumu ne olacak? Bu kadar belirsizlik varken süreç neden başlatıldı?” sorularını gündeme taşıdı.
AKP’ye güven duyulmadığını net bir şekilde ifade eden CHP’liler, “Recep Tayyip Erdoğan’ın koltuğunu koruduğu, bunun için birtakım pazarlıklar yaptığı bir sürece destek veremeyiz. Bugün barış söylemiyle adım atanlar, yarın Kürtleri yeniden terörize edip düşmanlaştırabilir. Aynı oyuna ikinci kez gelmeyiz” dedi.
CHP’nin resmi açıklamasında ise şu ifadeler yer aldı: “Tarihsel bir tutarlılık içerisinde, barışın yanındayız. Aynı şekilde, terörün ve şiddetin her türlüsüne her zaman karşı olduk, olmaya da devam edeceğiz. Bu topraklarda 47 yıldır süren terörün sona ermesi hepimizin ortak temennisidir. Ancak bu sürecin başarılı olması, atılacak adımların hukukiliği ve samimiyetiyle doğrudan ilişkilidir.”
Açıklamada, Kürt sorunu da dahil olmak üzere tüm meselelerin adalet, demokrasi ve hukuk devleti ilkeleriyle çözülmesi gerektiği ifade edildi. “Ülkemizde toplumsal barışın güvencesi, millet iradesine, ulusal egemenliğimize, Lozan Anlaşması’nda tescil edilmiş bağımsızlığımıza ve ülkemizin bölünmez bütünlüğüne dayanan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetimizdir” denildi.
CHP, bundan sonraki süreçte hem şehit ailelerinin ve gazilerin rızasını alacak, hem de demokratikleşme yönünde tüm yasal adımların TBMM çatısı altında şeffaflıkla yürütülmesi gerektiğini savundu. Kayyım uygulamaları, hukuksuz tutuklamalar ve siyasi tutsaklara karşı yürütülen baskı politikalarının derhal sona erdirilmesi gerektiği vurgulandı.
“Toplumsal barışın ve demokratikleşmenin ancak hukukun üstünlüğüyle mümkün olabileceğini bilen CHP, ülkenin en büyük partisi olarak tarihi sorumluluğunun farkındadır” denilen açıklama, “Biz buradayız ve barışın istismar edilmesine izin vermeyeceğiz” cümlesiyle sona erdi.