Bir zamanlar bu millet, bu büyük millet, Türk milleti, milliyetçiliğini Kıbrıs’ın Beşparmak dağlarına yazarken yakın geçmiş ve günümüzde Anadolu’nun yamaçlarından bu büyük sözü kendi ellerinle siliyor veya sildiriliyor ise, sorunu bir başkasında arama, sorun sende.
Her türlü milliyetçiliği ayaklar altına aldık diyenleri, T.C. tabelalarını bırak bankasından, devletin valiliklerinden, kurumlarından söküp atanları, ilkokulda filizlerimizin henüz yurttaş olma yolunda ilk adımlarını atarken “Türk’üm ,doğruyum,çalışkanım” demesini, dilinden ve aklından alan bir zihniyeti şakşaklayan, başının üstünde taşıyan sensin, sen!
İktidarı ve muhalefetine, üç kuruşluk, üç günlük politikalarıyla dününü bügününü ve yarınını adsızlığa, kimliksizliğe ve vatan toprağını sınırsızlığa iten, bu kısır ama güdümlü döngüye omuz veren sensin, sen!
Oslo masalarından hendeklere kadar, olana bitene göz yuman sen!
Lozan’da tarihe yazılan adını, yeniden Sevr masalarına çekip de, peşkeş üstüne peşkeş çeken bir zihniyete, şehit kanlarıyla sulanmış bu toprakları yetmez ama evet deyip ellerinle teslim eden sensin, sen!
Aklın gördüğü, dünyanın dehşetle izleyip güldüğü 17/25 Aralık’ları yalayıp yutan, üstüne de, yüzde 49.5’lar ile bir bardak soğuk su içip elhamdülillahları ardı sıra sıralayan sen!
15 Temmuz öncesi ne isterse alanla ne isterse vereni, o tanka yol yapan ile o tankı yola çıkaranı omuzlar üstünde taşıyan sen.
Ne akla ziyan bir haldir ki, demokrasi çığlıklarıyla o tankların altına yatan, üstüne çıkan da sen!
Anlamak istiyorum seni.
Dinlemek ve kavrayabilmek.
Senin görüp de, benim göremediğim nedir ?
Neden yalana, talana, vurguna, soyguna, bölene, sövene birlikte dur diyemiyoruz?
Neden?
Suskunluğunun, görmezliğinin nedir nedeni? Soma’da yaşam odasız madenlerde yitip giden hayatlar için, bir nedenin olmalı…
Bir nedenin olmalı yoksulluğunun. Ona buna peşkeş çekilen yolların, köprülerin, limanların, fabrikaların, santrallerinin üçe beşe kapatırtmanın bir nedeni olmalı.
Bir nedeni olmalı orana burana koyanlara, yetmez ama evet kulağımın arkası kaldı, oraya da koy demenin.
Bir nedeni olmalı…
Hangisini sayalım.
Bu görmezlik, bu duymazlığın bir nedeni olmalı.
Gencecik dimağları inanç istismarı ile yandaş vakıflarda çoluğa çocuğa uçkur çözdüren bu zihniyete, evet bu zihniyete dur diyememenin, hatta bırak dur demeyi, olan biten ne var ise “bir kereden bir şey olmaz” diyenlerin önüne yatmanın bir nedeni olmanı.
Bu kadar mı uzaksın olan bitenden?
İktidarı, muhalefeti bir kısır döngünün içindeyken, o kadar mı kör ve o kadar mı uzaksın bu acı gerçeklerden?
Kapına dayanacaklar!
Kapıma dayanacaklar ve yine iş bizlere düşecek, sana ve bana.
Kananlar ile kanma, kandıranlara inanma. Aç akıl gözünü, gör üçkağıdı, ne başka vatan, ne başka memleket var elimizde. Hep birlikte, evet yeniden hep birlikte var kalabilmektir asıl mücadele.
Unutma!
Sorunun ne olduğu, nasıl olduğu bir yere kadar önemlidir de, iş işten geçmeden bir araya gelemezsek eğer bir an önce, ne adın ne de bir karış basacak toprağın kalır bu demokrasi çakallarının tahakkümünde.
Sözüm, Türk diyemeyen, Türk milleti diyemeyen siyaseti görmeyen, duymayan herkese.
Vatansa mesele, gerisi teferruat!
Sorun, sorgulayın bu gidişi, Muktedir, muhalefeti söyleyemez de, halkız biz, biz söyleriz, çare Türk Milleti’nde….
Atatürk ile kalın.
Selam ile …