Üç çocuğun eğitimi – Yusuf İpekli Yazdı

Üç çocuğun eğitimi – Yusuf İpekli Yazdı
Yayınlama: 30.05.2024 10:36
A+
A-

İki binli yılların sonuna doğru dönemin başbakanı gittiği düğünlerde nikah şahidi olur, evlenme cüzdanını geline verirken konuşur, bir de söz alırdı.

Katıldığı bir düğünde neler söyledi, hatırlayalım.

“Evlilik uzun bir yolculuk. İyi günler var, kötü günler var. İyi günler paylaştıkça çoğalır ama kötü günlerde sabrettikçe elbet mutluluğa dönüşür. Beypazarı’ndan bir amcamın bana tavsiyesi var, diyor ki; bir olur garip olur, iki olur rakip olur, üç olur denge olur, dört olur bereket olur, gerisi Allah Kerim…”

“Biz milletimiz güçlü kılmak için, hem nüfus itibariyle daha çok genç nüfusa, dinamik nüfusa ihtiyacımız var. Hem de yetişmiş nüfusa ihtiyacımız var. Bunu ihmal etmeyeceğiz ve muhasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkmak istiyorsak bu milletin güçlü olması lazım. Ekonomide bir kaide vardır, ‘genç, dinamik demek’. Bu ülkede yıllarca bir doğum kontrolü ihaneti yaptılar ve neslimizi kurutma yoluna gittiler. Neslin önemi, gücü ekonomide olduğu gibi manen de çok önemli. Ben sizlere inanıyorum ve aile cüzdanımız da kızımıza verelim.” *

Güzel…

Hemen gittiği her düğünde söylediği bu sözleri konuşmadan kategorik olarak madde madde ele alalım.

1. “Bir olur garip olur, iki olur rakip olur, üç olur denge olur, dört olur bereket olur, gerisi Allah Kerim…”

Şu işe bakınız ki, günümüzde aynı aklın uyguladığı bilim ve akıl dışı ekonomik yapı bırakın çocuk yapmayı evlenip yuva kurmayı bile olanaksız hale getirdi.

Artık gençler evlenemediği için bir iki parça ikinci el eşya ile bir ev kiralayıp evlilik dışı ilişki yaşıyor. Veya taşınır, konteynır evlerde hayat sürmeye çalışıyor.

Bunu bu akıl bilmiyor mu, bal gibi biliyor.

O halde bir çocuğa gelecek hazırlayamayan örnekler kabak gibi ortada iken iki, üç, dört çocuk da neyin nesi ki…

2. “Ekonomide bir kaide vardır, “genç, dinamik demek”.”

Herkes biliyor, hepimiz yaşıyoruz. Ekonomimiz bozuk. Cep de delik cepken de… Kuruşa muhtacız. Alım gücü sıfır. Sofralar kupkuru.

Suçlu belli. Çok çocuk yapmayan çiftler cezanız ağır. Çünkü dinamik nüfusa sahip olmadığımız için ekonomimiz battı, bittik bittik.

Yahu, haydi çok çocuk yapın da döviz düşsün, paramız değer kazansın, mili gelir artsın, cari açık kapansın, denk bütçe yapalım, uçalım be u-ça-lım.

3. “Bu ülkede yıllarca bir doğum kontrolü ihaneti yaptılar ve neslimizi kurutma yoluna gittiler.”

Bu sözler yirmi iki yıldır iktidarda olan bir liderin sözleri.

Aynı lider çıktı bir kaç gün önce konuşuyor: “Doğurganlık oranımız düştü. Böyle giderse uzun olmayan bir süre içinde nüfusumuz yaşlanacak. Sonumuz iyi değil.”

Güler misin ağlar mısın?

Burada doğru sorulardan biri tam da şu olmalı.

İnsanlar evlenemiyor.

Evlense bile çocuk yapmıyor veya bir çocukla yetiniyor. Neden?”

Çünkü insanlar dünyaya getirdikleri çocukları için kaygı taşımaktan öte korkuyorlar.

Sizinle bir Türkiye gerçeği paylaşayım mı?

Eğitimli ve aydın insanlar gelecek kaygısı taşıdıkları için çocuk yapmazken Z kuşağı bu ağır ekonomik şartlarda yaşamak mümkün değil, nasıl olsa yarın bir gün boşanacağız diye çocuk yapmıyor. Eğitimsiz, anlık yaşayan insanlar ise çocuk parası, sosyal yardımlar, engelli aylığı, bakım parası alma ümidiyle çok çocuk yapıyor. 

Üstüne üstlük iş, mesele.

Diyelim ki iş buldu, aşağıda yer alan bilgiye göre ev almak asla mümkün olamayacağı için kira mesele.

(Ev almak için en büyük devlet bankasından iki milyon TL ev kredisi almak isteyen bir yurttaşın karşılaşacağı tablo şu: “a) Faiz oranı aylık yüzde 3,79;b) Aylık taksit 76 bin 683 TL,c) Toplam geri ödeme ise 9 milyon 222 bin TL.)

Asgari ücret dediniz tamam geçtim, ya çocuğun beslenmesi, bakımı, okulu, yetişeceği ortam.

Ey, çok çocuğu çok istediği halde hemen her alanda olduğu gibi hedefini tutturmayan en üst akıl çocuk yapmama zeminini siz hazırladınız biliyorsunuz değil mi? Muradınız ne idi?

Doğru soruların ikincisi mi?

Soralım.

Tembihine uyan bir kısım aile çocuk konusunda bir, iki, üçle yetinmeyip dörtledi.

Sonuç.

Bir yanda aç, perişan, sağlıksız, eğitim alamayan, kayıp bir nesil.  Aynı zamanda, zamanında gerekli tıbbi kontrollerini yaptırmayan anne adaylarının, gerektiği gibi beslenemeyen kadınların üst üste engelli çocukların dünyaya gelmesine sebep olduğu gerçeği… Bu gerçeğin sığındığı anlayış mı, “Kader, kader!

Diğer taraftan, Atatürk’ü, cumhuriyeti, laik yapıyı, bilimi devre dışı bırakıp, şeriatın kapısını aralayan, şeriatın yollarına taş döşeyen “Türkiye yüzyılı maarif modeli” adıyla yasalaşan, altı kalın kalın çizildiği halde aklıselim, kalbiselim, zevkiselim olmayan ucube bir sisteme mahkum bir kuşak.

Öte yandan, üç çocuğu eğitmekten aciz olduğu halde “Allah nasibini verir. “, “Çocuk nasibiyle doğar.“, “Allah deldiği boğazı aç bırakmaz.” gibi yersiz, bilimsellikten uzak, çağ dışı, dogmatik düşüncelerle çok çocuk isteyen bir anlayış.

Ne denir bilmiyorum da, bildiğim tek şey var, o da hiç bir şey bilmedikleri.

Acı ki, ne acı!

………………….
* Metin, aşağıda yer alan internet ortamından aynen alınmış olup yazım hatalarına dokunulmamıştır.

https://bianet.org/haber/erdogan-1-2-3-4-cocuk-gerisi-allah-kerim-160991

1964 yılında Ankara İli Kalecik İlçesinde doğdu. Çiftçi bir ailenin çocuğu. 1985 yılında mesleğe ilkokul öğretmeni olarak başladı. Türkçe öğretmeni oldu. 20 yıl okul müdürlüğü yaptı. 35 yıl emek verdikten sonra emekli oldu. Özel eğitim alanında 3 yıl müdür olarak özel sektörde çalıştı. Halen özel eğitim öğretmeni olarak görev yapıyor. Makale, inceleme ve araştırmaları Öğretmen Dünyası, ABECE, Eğitim Yaşam, Çağdaş Eğitim dergilerinde yayımlandı. Kalecik Gazetesinde 10 yıl köşe yazarlığı yaptı. Halen HANHANA isimli kültür ve sanat dergisinin editörüdür. Şiirlerini, 1. Çığlığa çağrı 2. Sensiz akşamların yorgun geceleri 3. Gökyüzüne kafa tutan sağanak; AB projesiyle gittiği Avrupa izlenimlerini, "Okulumuz Avrupa" da isimiyle kitaplaştırdı. Basıma hazır kitap taslakları mevcut. Evli, 2 çocuğu, 3 torunu var.