Büyük resmi görebilmek, geçmişle bugün arasındaki farkları saptayıp, o farkların toplumsal dinamikler ve insan olarak bizler üzerindeki yansımalarını analiz edebilmekle mümkündür.
Yasama, yürütme ve yargının tek adama bağlandığı bir tablo ile karşı karşıyayız.
Bütün toplumsal dinamikler ele geçirilmiş; eğitim, bilim, kültür ve sanat alanlarında izlenen politikalar toplumsal yaşamı adeta orta çağa evirmiştir.
İnsan hak ve özgürlükleri bağlamında yaşanan gerilemenin etkisi özellikle kadın ve çocuklara yönelik olarak çoğaltmış; kadına şiddet, çocuk istismarları her geçen gün katlanarak büyümüştür.
Vakıf ve dernek adı altında yasal kılıfa bürünen tarikat ve cemaatlerin akıl almaz söylem ve eylemleriyle toplumsal geriye çekilme adımları hızlanmıştır.
Yukarıda içinde bulunduğumuz durumu daha net görebilmek için kısa bir fotoğraf çekmeye çalıştım. Bütün bunların özeti demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nin tehlikede olduğudur.
İşte büyük resim bu!
Bulunduğumuz noktada stratejik davranmak zorundayız.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde birinci turda Millet İttifakı’nın bazı politikalarını ve bileşenlerinin bazı söylemlerini doğru bulmayanlar, Muharrem İnce’nin çekilmesinden sonra Sinan Oğan’ı desteklediler.
Oğan, Cehennem kapılarını kapatmak üzere yola çıktığını söylemiş;“HÜDA-PAR’la aynı sandığa bir ülkücüyü kessen girmez.” demişti.
Değerle okurlar,
Benim de eleştirdiğim politika ve söylemler var. Daha önce bu sayfada yazılan yazılarımda ve Medya Siyaset YouTube TV kanalımızda yaptığım programlarda yanlış politika ve söylemleri gündeme taşıdım, konuklarıma bu doğrultuda sorular sordum.
Eleştirilmesi gereken söylem ve uygulamalar söz konusu olduğunda yine eleştireceğim. Hepimiz de eleştirmeliyiz. Çünkü “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” Dolayısıyla millet olarak irademizi sadece sandığa giderek değil, süreçlerde de ortaya koymalıyız. Bu bizim egemenlik hakkımızdır ve cumhuriyetimizin ilelebet yaşaması için de sorumluluğumuzdur. Elbette Millet İttifakı adayının cumhurbaşkanı olması sonrasında yukarıda belirtilen çürümüşlüğü besleme eğiliminde olanlar olacaktır. O süreçte de gereken mücadeleyi onlarla sürdüreceğiz.
Ama şimdi “armudun sapı, üzümün çöpü” demeden sandığa gitmeliyiz.
Sinan Oğan’ı destekleyen sevgili yurttaş, senin oyunla pazarlık yapıldığının ve senin iradenin yok sayıldığının farkında mısın?
Büyük önderimiz Atatürk’ün, büyük eseri Nutuk’un sonunda okuduğu ‘Gençliğe Hitabe’de öngördüğü yerdeyiz. Farkında mıyız?
Bizim atalarımız Çanakkale’de 275 kiloluk dev mermiyi kaldırarak topun ağzına sürdüler (Seyit Onbaşı). Nusrat Mayın Gemisiyle karanlık sulara mayınlar döşediler, dünyanın en güçlü donanmasına geçit vermediler ve kara savaşlarında süngülerin ucunda ölüme yürüyerek düşmanı püskürttüler.
Bizim atalarımız milli mücadelenin önsüzünü böyle yazdılar farkında mıyız?
Yine oradayız, o karanlık noktada!..
Şimdi yeni bir önsüz yazma aşamasındayız.
Önsöz diyorum çünkü, cumhuriyetimizin takipçisi olacağız. Ona uzanan dahili ve harici bedhahların takipçisi olacağız ve cumhuriyetimizin ilelebet payidar kalması için gerektiğinde atalarımız gibi öleceğiz.
Öyleyse Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında yeni bir önsöz yazmak için HAYDİ SANDIĞA!…