Malum, andımıza eskiden beri karşı çıkanlar başlıca iki gruptur. Bunlar; ulus devleti reddeden siyasal İslamcı ümmetçiler; ve, “Türk ulusunun” eşit parçası olmayı kabul etmeyen ırkçı Kürt milliyetçilerdir.
Danıştay’ın son kararı vesilesiyle “ümmetçi” cephe duyduğu büyük memnuniyetini gizleyemedi. Gelecek Partisi, DEVA partisi ve Saadet partisi genel başkan ve yöneticileri Danıştay kararına destek açıklaması yaptılar. AKP’nin tavrı zaten malum.
Ahmet Davutoğlu coşkusunu attığı skandal tweet’lerle yansıttı. Şöyle yazdı:
“Andımız uygulaması, 1930’lu yılların otoriter zihniyetinin bir ürünüdür. Vesayetçi sistem ve zihniyetle yürütülen mücadele çerçevesinde, 2013 yılında pedagojiye aykırı bulunularak kaldırılmıştır”.
“Milletimizin ortak vicdanı ve sözü olarak İstiklal Marşı varken tek parti döneminin tek tipleştirici sloganlarına ihtiyaç yoktur”.
Davutoğlu bu üç cümle içinde Atatürklü 1930’lu yıllara saldırmaya ve o dönemi “otoriter” ve “tek tipleştirici” olarak nitelendirmeye cüret ediyor.
Bu şahsın geçtiğimiz yıllarda yaptığı açıklamalarda ulusçuluğun Türkiye’de tarihten gelen organik yapıları dağıtarak geçici, suni ayrılıklar yarattığını ve bu ayrıştırıcı kültürle hesaplaşma zamanının geldiğini söylediği ve “hayatım CHP zihniyetiyle mücadeleyle geçti” dediği arşivlerde duruyor.
Davutoğlu’nun bu açıklamasındaki dağıtılan organik yapı tanımı ile “ümmet”i kastettiği, ulus devleti ise “geçici” olarak nitelendirdiği belli.
Bu ülkede “ulus devlet”i kurmuş olan CHP’nin genel başkanı ise “dost” olarak vasıflandırdığı bu şahıs ile ortak noktalarının yüzde 99 uyuştuğunu söylüyordu. Salı günü CHP Grubunda yaptığı konuşmada Recep Tayiip Erdoğan’a yöneltiği, andımız ile ilgili soruları Ahmet Davutoğlu’na da yöneltebilirdi.
Uzun zamandır söylenir, bu ülkenin düze çıkarılabilmesi için önce CHP’nin mevcut yönetimden kurtarılması gerekir. Bu sözün doğruluğu her geçen gün yeniden kanıtlanıyor. Bu yönde bir eylem ne yazık ki yok!
“Andımız” ın uygulandığı 2013 öncesi dönemde iptali için Danıştay’a iki ayrı dava açılmıştı. O zaman da iktidarda AKP vardı. AKP’li bakanlık, andımızın okullarda okunmasının kaldırılması için açılan davalarda, “Andımızın ırkçılık içermediğini ve pedagojik yönden aykırılık taşımadığını belirterek davaların reddini savunmuştur. Danıştay 8. Dairesi 2010 ve 2011’de iki ayrı davayı da oy birliği ile reddetmiştir.
Andımız, ümmet kimliği yerine yurttaş kimliğinin ve milliliğin bir gereğidir. Bu nedenle de bu gün hala ümmetçilik hayalleri ile yaşayanlarla mücadele etmek mecburiyeti vardır.
Recep Tayyip Erdoğan’ın “Bizim kitabımızda Türklük yok” cümlesi Ahmet Davutoğlu’nun “Türklük Anayasadan çıkacak” cümleleri arşivlerdedir.
Andımızın kaldırılması, yeni anayasada Türklük ,ifadesinin olmayacağı yönündeki gösterilecek çabanın ilk işarettir. Onun için bu noktaya çok dikkat etmek olayı buna göre yorumlamak gerekmektedir.
9 Eylül 1922’de İzmir’in düşman işgalinden kurtarılmasından bir gün sonra, 10 Eylül 1922 de İzmir’e gelen Atatürk, yıkıntılar içindeki şehre bakarken yanındakilere “ Düşmandan kurtulduk, Bakalım şimdi öteki düşmandan (bağnazlığı, yobazlığı, cehaleti kast ederek) nasıl kurtulacağız” demiştir.
İşte bugün içimizdeki düşmanlar hala ümmetçiliği savunup, ulusun bir parçası olmayı içlerine sindiremeyenlerdir.
Bu günkü iç düşmanlar, dün olduğu gibi bugün de emperyalistlerin yerli işbirlikçileridir.