Düşman işgalinin ne demek olduğunu bilen; ’’memleket kurtulduğunda Türk askerinin ayaklarının bastığı toprağın suyunu içeceğim’’ diyen, Hayriye teyzenin,
Anadolu, Fransız, İngiliz, Yunan işgal altında iken, Yunan’ın İzmir’i işgalini onuruna yediremeyip, Balıkesir Alacamescid’te ilk kurşunu atan Mehmet Çavuş’un
Vatan sevdalısı, İzmir’in evladı İzmir’de ilk kurşunu atan Hasan Tahsin’in,
Fransız işgaline Kahramanmaraş’ta ilk kurşunu sıkan Sütçü İmam’ın,
Bir avuç adamı ile Antep/Kilis’te son mermisine kadar savaşıp kurşunu bittiğinde silahını yere vurup kıran, düşman Fransız’ın karşısında köprü üstünde kahramanca dimdik durup, süngülerle can veren, ‘’düşman ancak benim bedenimi çiğneyerek geçer’’ deyip, onurunu değil bedenini çiğneten Şahin beyin,
Hatay’ın Kuzuculu köyünde Fransız’a direnen ilk kurşunu atan Kara Hasan’ın
Doğu cephesinde Kazım Karabekir’in,
Güney cephesinde Ali Saip (Ursavaş) beyin,
Batı cephesinde İsmet İnönü’nün,
Kahraman kadınlarımız, Hafız Selman İzbeli’nin, Çete emir Ayşe’nin, Şerife Bacı’nın, Zeynep Mido Çavuş’un ve daha nicelerinin, kiminin cephede can verdiği, kiminin canlarını verdiği mücadelenin sonucudur Ekim…
Ve Gazi kovanların hikayesinin sonudur…
İnsanın nefesini kesen buz gibi ayazda Ethem Çavuş’un ayağındaki yırtık bot, paçavralarla sarılmış, üşüyen bedenine inat, alev alev yanan yüreği ve avuçlarının mücadelesidir.
Aç, uykusuz aralıksız süren top atışlarının sonucudur.
Ethem Çavuş son mermi sandığını açar, kalan sadece üç mermidir, son mermi adeta bir bebek kundaklanır gibi sarılmıştır bir beze, özenle açarken son mermisini ayaklarının dibine düşer ucu sivri bir çubuk, anlam veremez önce, top atışı durur, yorgun bedeni, soğuk toprağa çöker, dayar sırtını topun ayağına, dikkatini çeker topun üzerindeki silik yazı, ‘’Karahisarlı Seyfi Çavuş. 4. Alay 2. Tabur 8. Batarya 26 Rebiyülahir 1339 İnönü’’ 1. İnönü savaşının en şiddetli çarpışmaların yaşandığı günlerinden kazınmış olduğunu düşünür.
Ethem Çavuş, boş kovanı iki dizinin arasına alır ve ‘’ Aksekili Ethem Çavuş 8. Alay 3.Tabur 1. Batarya 20 Recep İnönü’’ yazar. Kovanı sivri uçlu çubukla birlikte özenle bir bez ile sarar, sandığa yerleştirir sıkıca kapatır sandığı.
Boş kovanlar yola çıkar tekerlekleri gıcırdayan kağnı ile Ankara’nın çamurlu engebeli yollarında, kadınların ve çocukların büyük gayretleri ile yeniden barut doldurulacağı, Kamil ustanın yerine.
Gelen sandıkları açan görevli genç delikanlı sevinç içerisinde bağırır ustasına; Kamil Usta! Müjde, senin bebe cepheden gelmiş’’. Diyerek.
Kamil Usta, kovanın üzerindeki Ethem Çavuş’un kazıdığı yazıyı yüksek sesle tüm atölyeye okur, atölyede bayram havası eser, Kamil Usta heyecanla doldurur barutu ve sivri uçlu demir ile yeniden kundaklar gibi sarar mermiyi, yerleştirip yollar cepheye.
1922 senesinde yeniden gelir boş kovan, Karahisarlı Seyfi Çavuş’un yazısına sekiz yazı daha eklenmiştir, bu kovan her geldiğinde bir zafer, bir umut habercisi gibidir.
9 Eylül de Türk Ordusu İzmir’e girdiği gün Ankara’da bayram havası vardır. Kovan atölyeye yeniden gelir, dokuzuncu yazıda” Karahisarlı Seyfi Çavuş. 4.Alay 2.Tabur 8. Batarya 12 Muharrem 1341 Banaz” kazınmıştır.
Çaputa sarılı kovanın yanında, çelik kalemin yanı sıra bir mektup ile bir künye vardır. Kamil usta mektubu sesli okur.
“Allah’a şükürler olsun ki mendebur düşman kaçıyor. Muzaffer Türk Ordusu beş gündür durup dinlenmeksizin kâfiri kovalıyor.
İki gün evvel Banaz’daki muharebede bataryamın çavuşlarından, Seyfi kalleş düşman kurşunlarıyla şahadete ermiştir. Cenazesini sıhhiyeye teslim ederken mintanının içinde bu kovanı buldum, malumunuzdur ki vefat eden neferin künyesi ile birlikte ailesine yollanır. Lakin beş gün önce Karahisar’ı ele geçirdiğimizde, Seyfi Çavuşun ailesinin düşman tarafından katledildiğini öğrendik” der.
Bu kahraman Türk evladı kederini yüreğine gömüp anacığını, babacığını defnedemeden düşmanın peşine düştü.
Üç gün sonrada…
Kovanın üzerindeki yazılardan anladığım üzere bu topçu neferin ailesi sizler olmuşsunuz, bu sebeple künyesini sizlere yolluyorum…”
Yüzbaşı Muhsin Talat 4. Alay 2. Tabur 8. Batarya 14 Muharrem 1341 Salihli
Ocak 1923 Ankara…
Mühimmat depolarında temizlik ve sayım yapılırken, Teğmen Hamdi Vasıf, Kamil ustanın hazırladığı ve yanına not iliştirdiği mermiyi bulur, ciddi bir suç olmasına rağmen bu mermiyi muhafaza etmek için alır.
29 Ekim 1923 günü Cumhuriyet ilan edilir. Cumhuriyetin ilan edilişi101 pare top atışı ile kutlanacaktır. Teğmen Hamdi Vasıf koşarak Yüzbaşı Muhsin Talat’ın yanına gelir, bir maruzatım var der.
Teğmen üniformasının içinde sakladığı mermiyi çıkarıp yüzbaşıya uzatıp tekrar selam vererek ‘’Yüz birinci pareyi en çok bu mermi hak ediyor komutanım. Müsaadenizle bu şerefi ondan esirgemeyelim’’ der.
Atışları sayan çavuşun raporuyla ‘’ Yüzüncüyü attık komutanım’’ deyince, Yüzbaşı, kovanı kendi elleriyle topun yatağına sürer, orada bulunan subaylar kılıçlarını çekerek selamlar, bu
yüz birinci top sesi Ankara’nın her duvarında, her köşesinde yankılanır, İstiklal Savaşının tüm hikayesini haykırır.
Haykırır memleketim, haykırır şehitlerim, haykırır gökyüzü, haykırır dağlar taşlar. Duyar Atam bu sesleri, ne dediklerini bilirdi, ne istediklerini bilirdi, ne hak ettiklerini bilirdi.
Çekilmiş bunca çileyi, bunca acı kaybı, bunca mücadeleyi kendi içinde hisseden, kaybettiği her askerine yüreğinde ağıt yakan, ardından gelip bağımsızlık için mücadele eden Türk milletinin hak ettiği yönetimin Cumhuriyet olduğunu bilirdi Gazi komutan, buz kesen dondurucu soğukta kar üstünde uyuyan, cephede nöbet tutan, kağnısındaki mermiyi bebesinden öte bilen, kınalayıp cepheye ölüme gönderdiği evladının acısını bilen, bir dilim kuru ekmeğini devresi le paylaşan, ölümü göze alıp, kırık dökük gemisiyle silah taşıyan, düşmanın eline geçmesin diye evini aşını yakan, kendisine inanmış bir milletin hak ettiğinin Cumhuriyet olduğunu bilirdi, Gazi Komutan.
Emperyalist düşmanlara karşı kazanılmış bu savaşın ‘’Gazi kovan’’ hikayesini bilirdi.
Gazi kovanın,
Gazi kağnının,
Gazi memleketimin ne hak etiğini bilirdi, Gazi Paşam .
Bağımsızlığa inanan bir yüreğin dalga dalga yayılarak, inançla neler olabileceğini gösteren Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve O’nun ardından yürüyen milyon yüreğin zafer ayıdır Ekim.
İşte bu sebepten 28 Ekim 1923’te
“Efendiler, yarın Cumhuriyet’i ilan ediyoruz” der.
Biz, gazi kovanlar ile Cumhuriyet kuran Türk Milleti, istiklalimizden vazgeçmeyeceğimizi,
YA İSTİKLAL YA ÖLÜM diyerek haykırdık.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ‘e isimsiz kahramanlarımıza, saygı, minnet ve rahmetle…
Ne Mutlu Türk’üm Diyene.
Ne mutlu 29 Ekim Cumhuriyetine .