Erdoğan’ın Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğine “olumlu bakmıyoruz” açıklamalarından kısa bir süre sonra…
Madrid’de NATO Zirvesi’nde Türkiye, Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğine geçiş sürecine imzayı bastı.
Türkiye, Finlandiya ve İsveç “üçlü muhtıra-mutabakat-” yankıları sürerken misilleme gibi bir karar…
İran ve Arjantin BRICS üyeliğine başvurdu.
*
Son günlerin haber akışı baş döndüren hızda…
Hatırlayalım…
Eski Pentagon danışmanı ve Amerika Girişim Enstitüsü’nden tarihçi Michael Rubin Madrid’deki NATO Zirvesi öncesinde…
Türkiye’nin Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya girmesine izin vermek için rüşvet istediğini iddia etti.
Rubin,1945 internet sitesi için kaleme aldığı makalesinde şöyle dedi;
”Birçok NATO üyesi organizasyonu ortak savunma aracı olarak görse de Erdoğan ittifakı kâr elde etme fırsatı olarak görüyor. Türkiye’nin oyunun en yüksek fiyatı veren alıcıya satılık olduğunun sinyalini veriyor…”
*
Madrid’de NATO Zirvesi’nde kapalı kapılar ardında Türkiye hangi taahhütleri aldı ve ne taahhüt etti –şu an- bilinmez!
Erdoğan da ortada yok. Yüz felci geçirdiği iddia edildi.
Bahçeli gibi -zaman zaman- ortadan kaybolup cildi parlak gözü mat mı ortaya çıkar yoksa felçli mi, şu an o da bilinmez!
Ülkenin geleceği gibi…
*
Demokrasi ile yönetim dense de…Siyasette her mevzu vatandaş ilepek paylaşılmaz.
Hoş gerçi…Olup bitenden vatandaşın çoğunun umuru bile olmaz!
Kutu programlarını saatlerce yerinden kalkmadan izler…Survivor izler… Dizi izler…
Düz ekranın sanal aleminde sörf yapmak vatandaş için keyiflidir.
Siyaset ise sıkıcı…
Kahvede batak oynarken ise siyaset konuşmak sıkıcı değildir!
“Ne olacak ülkenin ve dünyanın hali…” demeye kalkmadan her bir batakçı siyaset bilimcisi olup çıkar!
Kitap okumak, araştırmak yoktur. Ama laf çoktur.
Az bilmek harika konuşturur.
Kimse az bildiğini bilmez. Maşallah herkesin aklı her şeye yeter.
Herkes her şeyden yakınır. Ama kimse kıt aklındanşikayet etmez!
“Sen Putin’ci misin yoksa Zelenskiy’ci misin” muhabbetlerinde gelinen en son nokta…
Suya sabuna dokunmamaktır.
“Ya…Devlet vardır bir bildiği…” denir.
Mutlak itaat!
*
Alınan siyasi kararlar için aydın ise…
Konuşacağı çok şeyi olduğu ancak tırstığından konuşmadığını iddia eder!
Ancak…Çoğu rahatı, konforu bozulmasın, diye konuşmaz.
*
Cahil kanattan ise alınan her türlü siyasi kararı sorgulamadan coşkuile alkışlama hevesi vardır.
Diplomalı ya da diplomasız cahil…
Devleti idare eden memurları- yani hükümet görevlilerini- kafasında öyle bir totemleştirmiştir ki…
“Muhakkak her karardan ülke lehine başarı ile çıkılmıştır!”
CEDDİN DEDEN NESLİN BABAN…
Alınan kararlar sorgulanmaz. Analiz edilmez! Alkışlanır!
*
Günü gelince…
Vatandaş, alınan kararların “sebepleri” ile değil “sonuçları” ile boğuşur…
*
Alınan yanlış kararların olumsuz sonuçlarını vatandaş hissetmeye başlayınca…
Kötü yönetimlerin imdadına… “Kaos mantığı” yetişir.
Her kaosta…Dibe vuracak ve hızla yukarı çıkılacağına vatandaş körü körüne inandırılmıştır.
Sesini çıkarmasın diye…
Vatandaş; analitik düşünce-bilimsel, akılcı- ile değil…
Sentetik düşünce-dogmatik,hurafe-ile yoğrulmuştur.
Estetik düşünce-güzel sanatlar– hak getiredir.
Pratik düşünme-edebiyat, kitap, bilgi– ile olayları hızlı muhakeme etme ve olaylar arasında bağ kurabilme kabiliyeti ise hemen hemen hiç gelişmemiştir.
*
Kaos…
İktidar kaos sürecine vatandaştan uzaklaşır. Bir süre sessizliğe gömülür.
Sonra kurtarıcı rolünde sahalara geri döner.
Kaosa sebepleri konuşulmaz.
*
Kaosun kötü sonuçlarının daha da kötü sonuçlar doğuracağı korkusu vatandaşın algısını öyle sarmıştır ki…
Vatandaş kötü yönetildiğini bilse de mevcut düzeni değiştirmek için herhangi bir adım atmaya cesaret edemez.
Risk almaz.
Değişim risktir.
*
Kaosta…
Vatandaş suçlu aramaz. Günah keçisi ona yeter de artar.
Olup biteni düşünüp analiz etmez.
*
Karnı zar zor doyan halk için sefalet bir süreçtir.
Süreci değiştirmek için -direnecek/baş kaldıracak/hesap soracak- her yeni durum…
İlave riskleri -yani-sefaletin beterini doğurabilir!
Halk, kurtuluşunun kapılarını çaresizlik/ümitsizlik ile üzerine kitler…
*
Halk kuvvetten düştükçe…
Otoriter rejimler daha da kuvvetlenir.
Alternatifsiz olmak iyidir! -Yani böyle düşünülmesi…-
“Ben gidersem ülke batar fikri” vatandaşın zihnine -çoktan- kazınmıştır.
Ülke batsa da-maazallah- ses çıkaran yoktur.
Harbi…Daha ileri gitme zamanıdır!
*
Bu tabloda kabahat; cahil halkın değildir.
Kabahat aydınındır.
Konforunu rahatını kaybetme düşüncesi ile topluma karşı görevini yapmayan susma suçunu işleyen aydın!
*
Neyse…
“Madrid’teki NATO görüşmelerinde kim ne aldı” düşüncesinin felsefesine bir kenara bırakalım.
Kim ne alsa da…
NATO’nun Finlandiya ve İsveç’in üyeliği ile genişlemesi…
Hatta G7 birlikteliğini düşünelim derken…
*
Bu arada…
RUSYA’NIN ELİ ARMUT TOPLAMIYOR…
Madrid’de NATO Görüşmeleri devam ederken…
Arjantin ve İran BRICS’e başvurdu.
*
Merkezi Rusya ve Çin’in olduğu yeni dünya düzeni/çok kutuplu dünya düzeni gündemde…
ABD’nin başını çektiği “Tek Kutuplu Dünya Düzeni”nden “Çok Kutuplu Dünya Düzeni”ne geçiş…
*
BRICS -Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika Cumhuriyeti’nin 2009 yılında ticari, siyasi ve kültürel iş birliğini teşvik etmek adına kuruldu.
Günümüzde…Dünya nüfusunun yüzde 40’ından fazlasını temsil eden BRICS,G7’ye karşı bir denge unsuru...
…ve unutmayalım neden bunca laf?
Düşünelim…
Teknoloji ekonomiyi…Ekonomi savaşları doğurur…