Başlamadan bir bilgi…
‘’ Son günlerde CHP lideri Özgür Özel’in dile getirdiği ‘’ GİYOTİN’’ Fransız Devriminde popülerleşen bir idam aracıdır. İlk kez 1792 yılında Jacques Nicholas Pelletier adlı bir hırsızı idam etmek için kullanılmıştır.’’
Tarihler 6 Aralık 1997 Yer Siirt. Dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Erdoğan sahneden bir şiirle sesleniyor… Ziya Gökalp’in 1912 yılında Balkan savaşındaki Türk askerler için yazdığı, ‘’Asker duası’’ adlı şiirinin sonradan değiştirilen dörtlüğüyle ;
‘’Minareler süngü, kubbeler miğfer. Camiler kışlamız, mü’minler asker. Bu ilahi ordu dinimi bekler. Allahu ekber, Allahu ekber! ‘’
Bu olayın akabinde Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcılığı, Erdoğan hakkında TCK 312/2 maddesine göre ‘’ Halkı din ve ırk farkı gözeterek, kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek’’ suçlamasıyla hazırladığı iddianameyi 12 Şubat 1998’de tamamlıyor, sonrasında gelişen yargı süreçleri ile birlikte finalde Erdoğan 4 ay cezaevinde kalıyordu.
Ne acı değil mi? İnsan sadece şiir okuduğu için cezaevine girer mi yahu! Neler atlatmış Türkiye…
Mecazen; Tıpkı bir yargı Giyotini değil mi?
Hafızalarımızı o dönemde sayın Cumhurbaşkanının adeta bir ‘’Yargı Giyotini’’ mağduriyeti yaşadığını hatırlatarak tazelediysek, sayın Özel’in ‘’Giyotin’’ kastına gelelim…
Aslında adı ‘’Giyotin’’ e çıkan bu sistem son zamanların bir tesiri değil. Eğer tam bir fizibilite ortaya çıkartmaya çalışırsak da son 22 yılda yaşanan ‘’Hukuk’’ olayları hakkında değil köşe, cilt cilt kitaplar yazmam gerekir. Çok değil bu haftanın başına gidiyorum. Farkındaysanız her pazartesi acaba bu hafta kim gözaltına alınacak kaygısıyla haftaya başlıyoruz. Bu haftanın baş talihlisi CHP gençlik kolları başkanı Cem Aydın oldu. Suçu? Genel başkanının söylemleri üzerine derlediği videoyu internette paylaşmak!
Tabi gözaltına alınıp ardından denetimli serbestlik şartıyla salınıverdi büyük lütuf!
Hatırlarsanız geçtiğimiz aylarda alçakça bir katil tarafından silahla başından vurularak şehit edilen polis memurumuz Şeyda Yılmaz’ın katili de, o alçak eylemi işleyene kadar, aramızda sayfalarca suç kaydıyla ‘’Denetimli Serbestlik’’ den yararlanarak dolaşıyordu. Buradan genç, idealist bir siyasetçi ile potansiyel bir katilin aynı görüldüğü garabetini mi çıkarımı mı yapalım? Yapmayalım!… Sanırım fikir ve düşünce daha tehlikeli olabilir!
Cem Aydın olayından sonra ekranlara çıkan İmamoğlu hakkında da Aydın olayı ile ilgili söylediği cümleler ve eleştiriler üzerine jet hızıyla bir soruşturma başladı. Aman ne oluyor demeye kalmadı ki, çağırılsa tereddüt etmeden ifadeye gidebilecek olan, Zafer Partisi lideri sayın Ümit Özdağ, geçtiğimiz günlerde Antalya’da yaptığı bir konuşma üzerine, Ankara’da yemek yediği restoranda göz altına alınıp, İstanbul’a götürüldü. Konunun alakasızlığı ; Olay yeri, Antalya. Göz altı yeri Ankara. Götürüldüğü yer İstanbul. Konu aslında alakasız değil. Bu silsilenin neden yaşandığını, neden üssün İstanbul olduğunu hepimiz biliyoruz.
Genç bir siyasetçinin gözaltına alınmasıyla başladığımız gün, İBB başkanına açılan jet soruşturmayla sonrasında da vatanseverliğinden zerre şüphe duymadığım sayın Özdağ’ın gözaltına alınmasıyla bitti.
Dün akşam itibariyle de Özdağ maalesef tutuklandı! Apo’ya özgürlük vaad edilen ortamda, vatanseverler tutsak, mahpus!
İnsan söylemeden edemiyor. Medya Siyasette ki ilk köşe yazımın başlığına ithafen ;
‘’KADERE BAK, KİMLER KİMLERLE BERABER!’’
Özdağ gözaltına alındıktan sonra sosyal medyada sevinenleri görmüşsünüzdür. Tutuklandığı içinde bayram edeceklerdir! Kısım kısım, (SÖZDE) Milliyetçiler, terör örgütü sempazitanı gruplar, radikaller vs.vs…
KADERE BAK!
Teşekkür…
Özdağ’ın gözaltına alınmasının ardından Özel’in talimatıyla hemen emniyete giden CHP’li vekiller ve Zafer Partili teşkilatların el ele verişini hep birlikte gördük. Dün de kol kola giren başta, İyi partili, CHP’li vekilleri ve parti ayırt etmeksizin ‘’Adalet’’ mücadelesinde yoldaşlık yapan kalabalıklara şahit olduk. İyi parti lideri sayın Dervişoğlu’nun ; Herkes iyi bilsin ki, Milliyetçiler, Cumhuriyetçiler, Atatürkçüler, Demokratlar, Vatanseverler artık yarışmayacak. Herkes şahit olsun ki birleşecekler. ‘’
sözleri ve arkasından Özel’in aynen katılması yeni bir umut oldu. Şu kaotik ortamda iç tartışmalarla, kayıkçı kavgalarıyla boğuşan muhalefet bloğu istese bu birliği normal zeminde kendi sağlayamazdı.
‘’İstemeden’’ vesile olanlara teşekkür ediyorum…
Giyotinin sonu…
Fransızlar başlatıp, Fransızlar bitirdi. Son Giyotin mahkumu Hamida Djandoubi’ydi. Şimdi Giyotin kelimesi içinizi ürpertip, 1800’lerde filan kalmıştır diyebilirsiniz ama son idam gerçekleştiğinde tarih, 10 Eylül 1977’ydi. Giyotin işinin ‘’CANİCE’’ olduğuna geçte olsa kanaat getirerek 1981’de idamla birlikte kaldılar…
Darısı … Neyse…
Adaletin, siyaset ile adının yan yana geçmediği günlere varacağımıza inanıyorum.
Son olarak…
Dün, Bolu’da çıkan otel yangınında kaybettiğimiz yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet, kederli ailelerine sabırlar diliyorum. Tüm halkımızın başı sağolsun…