Medya ve Siyaset TV ekranlarında dün akşam Danışıyorum programında konuğum sayın Prof. Dr. Abidin Kumbasar hoca idi. Değerli hocamızla belgesel tadında bir program gerçekleştirdik. Hekimliği konuştuk, eğitimi konuştuk, hayatı konuştuk. Emekli olmasına rağmen hala çalışmaya devam eden hocamız, Atatürk Cumhuriyetine borcum var, ömrüm ve gücüm yettiğince çalışmak benim görevim diyerek, çalışkanlığı, aydın duruşu ve görüşleri ile beni kendisine hayran bıraktı. Hekimlik ve öğretim üyeliğinin yanı sıra sanat, tarih, politika, üzerine yazılmış makale ve yazıları pek çok dergide yayınlanmış olan hocamızın bestelenmiş onlarca şiiri bulunuyor. Programda aforizma tadında öyle özel ve güzel cümleler söyledi ki sizlerle paylaşmak istedim;
Hekimlik, ölümle hayat arasındaki çizgide yaşanılan sanatsal bir meslektir. Hekimler mesleklerini, hastalarının duygularına da hitap ederek bir sanat gibi yapmalıdır. Bir hekim hastası ile her türlü sosyal etkileşimi kurarak, işini duygularını da katarak çoşku ve tutku ile yaparsa başarılı olabilir. Hekimlik, diğer bilim alanlarında olduğu gibi okul ve kitaptan öğrenilir ancak bu sadece tıp diploması sahibi yapar. Hekimlik diğer mesleklerden farklı olarak çok hasta görmek ile öğrenilen bir meslektir. Her gün bir yarış atı gibi koşmayı ve yeni ve çağdaş bilgiyi takip etmeyi gerektirir.
Bir mesleği sadece öğrenirseniz onun işçisi olursunuz, eğer ona aklınızdan bir şey katarsanız ustası, duygularından bir şeyler katarsanız o mesleği sanat haline getirmiş olursunuz.
Sanat en üst düzeyde duygusal hitap etme yeteneğidir ve iyi sanatçılar çok yönlüdür.
Üniversiteler bulunduğu çevreyi aydınlatıcı nitelikte olmalı ve içinde sanatı, sporu sosyal hayatın gerektirdiği her türlü ihtiyacı karşılayacak nitelikte olmalıdır. Üniversitelerde, nitelikli öğretim üyeleri ile nitelikli öğrenciler yetişebilir.
Talim ve terbiye dairesi yerine aydınlanma ve çağdaşlaşma dairesi olmalıdır.
Mutlu bir dünya için bütün dünyada pozitif bilimler öğretilmeli, sadece eğitim değil nüfus kontrolü yapılmalı, birleşmiş milletler yanında entelektüeller meclisi olmalıdır.
İnsanlar artık bir Kızılderili atasözünün “Bize bu dünya dedelerimizden kalmadı çocuklarımızdan ödünç aldık” dediği gibi ödünç aldığımız bu dünyaya sahip çıkmalı, onu korumalı ve kirletmemelidir. . Kendi evine gösterdiği özeni bu dünyaya da göstermelidir.
İnsan kendi kişiliğini bir heykeltraş gibi uğraşarak oluşturur, çağdaş ve kısıtlanmaktan uzak bir eğitim alırsa eğer her türlü saplantı ve bağımlıktan uzak mutlu ve doyumlu bir hayat yaşar.
Tartışmaya kapalı olmak demek çağdaş olmamak demektir.
Entelektüel bir toplumda lider olmak bir ayrıcalıktır. İnanç farklılıkları çatışma nedeni olmamalıdır.
Aydınlanma, bilimle inanç çatıştığı zaman bilimden yana olmaktır. Atatürk’ün en hakiki mürşit ilimdir diye tarif ettiği gibi.
Osmanlıda, evlat ve kardeş katlinden dolayı burjuva sınıfı olamamış, köylü ve cahil kalınmıştır. Bu nedenle de sosyal evrim gerçekleşememiştir.
Bugün, kognitarya diye tanımlanan, bilimsel üstünlüğü olan insanların hakim olacağı, toplumsal aydınların çoğalacağı bir ülke olursak gelişebiliriz.
Atamız, “ Bütün insanların birleşeceği bir inanış ve düşünce siteminin olacağı bir gelecek tahayyül ediyorum” demiştir.
Atatürk herkesi etkileyecek, kendini kabul ettirecek bir iletişim yeteneğine sahip ayrıca olağanüstü bir bilgiye, donanıma ve akla sahip gerçek bir dehadır.
Vücuduma ihanet etmeden, kendime yasak koymadan, sanatla yaşayarak, dostlarım ve çevremi geniş tutarak, çalışarak, üreterek doyumlu ve mutlu bir ömür yaşadım.
Hocamızın konuşmalarından alıntılar yaparak oluşturduğum bu yazımı yine onun güzel dizeleri ile kapatalım isterim.
ÇİÇEKLER SOLMASIN
Hüzün dolar gönlüme solan bir çiçek görsem
Sanırım gücenecek bırakıp da gidersem
Dilerim okşayarak teselli etsem onu,
Solan yapraklarına ellerimle can versem
Biz de çiçekler gibi gün gelip solacağız
Sevenlerin gönlünde bir anı olacağız
Bağrına düştüğümüz toprağın üstünde
Açılan çiçeklerle teselli bulacağız.
Türkiye’de 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan Anayasa değişikliğine dair halk oylaması da dahil, bugüne kadar yapılan hiçbir genel ve yerel seçim veya halk oylaması eşit ve adil şartlar altında yapılmadı. İktidar, bu süre içinde değişen oranda olmak üzere devletin tüm gücünü, kamunun ekonomik kaynaklarını ve arkasında şiddet tehdidini barındıran devletin...
Kimse kusura bakmasın. Malzeme bu… Demokrasi, sadece adını soyadını yazabilen ya da söyleyebilen insan toplulukların rejimi değildir. Bizdeki demokrasi de, yalnızca adını soyadını söyleyebilenlerin çoğunluk olduğu kadarıyla ancak bu kadar gelişebiliyor. Mevcut siyasi yelpazenin tamamında, sorgulama yoksunluğu içinde olan insan kitleleri ile ancak bu kadar. Kediye kedi diyebilenlerin rejimidir demokrasi....
NATO’nun Amacı, ABD’nin önderliğinde ilk kurulduğu günden, günümüze kadar Siyasi ve Askeri olarak ABD’nin Ulusal Çıkarlarının korunması ve özellikle kendi Silah Sanayine pazar oluşturmak üzere kurulmuş bir ittifaktır. Türkiye NATO’nun 71 yıldır üyesidir. Son zamanlarda başta ABD ve İngiltere olmak üzere Türkiye’nin hayati kendi Ulusal Çıkarlarını korumak için aldığı kararlara...
Hangi demokrasi kardeşim? Kendimize ve Türk toplumuna, demokrasi diye tanımlanan toplumun kendi kendini hak, eşitlik ve adalet üçlemesi birleşimindeki yönetim şekline giden süreçte, demokrat olabilmenin neresindeyiz diye bir soru sorsak ve bu sorunun tarihsel yolculuğumuzda cevabını arasak, sanırım bulduğumuz cevaplardan pek memnun kalmayacağımız gerçekliği ile karşı karşıya kalırız. “Hangi demokrasi...
Sihirli bir örtüm var benim, türban! Çalarım, çırparım, üstünü örterim türbanla, Yalan söylerim dizi dizi, örterim türban sosuyla… Yurtlarımda tecavüze uğrar bebeler, Türban koşar yardıma…. Türban bayrağım oldu, Kim takar açlıktan kıvranan türbanlı bacını… Kimse sormaz yoksullaştırdığımız, Türbanlı kaç kadının bedenini sattığını… Türban itfaiyedir, türban söndürür her türlü akıllı yangını.....
Cumhuriyetimizin kuruluşunun, kurtuluşun ve milletçe ayağa kalkışımızın 100. yılında bulunduğumuz şu günlerde Millî Düşünce Merkezi Merhum Sadi Somuncuoğlu anısına çok anlamlı bir panele imza atıyor. 2 Şubat 2023 Perşembe saat 14:00’de Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi Kennedy Caddesi No: 4 Kavaklıdere/ANKARA adresinden yapılacak olan Emekli AYM Üyesi ve Vali Mustafa Yıldırım’ın...
30. Adalet ve Demokrasi Haftası çerçevesinde 25 Ocak 2023 tarihinde TÜMÖD’ün düzenlediği “Yeniden Özerk Üniversite” adlı etkinlik konuşması. “Değerli katılımcılar, Adalet ve Demokrasi Haftası olarak adlandırılan 24-31 Ocak arasında başta Uğur Mumcu ve Muammer Aksoy olmak üzere yitirdiğimiz tüm yurtsever aydınlarımızı her yıl anmaktayız. Yitirdiğimiz tüm değerlerimizin huzur içinde yatarak,...
İkinci Dünya savaşında ve sonrasında Atatürk hayatta olsaydı TÜRKİYE NATO’ya girer miydi?Atatürk Türk Devrimcilerin önderidir. Devrimleri geliştirip korumayı 15 yıl gibi çok kısa bir dönemde başarabilmiş ender bir Liderdir.Atatürk Cumhuriyeti’nin iki temel dayanağı,Milli Egemenlik ve Tam Bağımsızlıktır.Milletin varlığı ve korunması,Tam Bağımsızlık ve Milli Egemenlik ilkelerine bağlıdır.Türk milleti ancak,Bağımsız bir Devlet...