Kabak tadı – Yusuf İpekli Yazdı

Kabak tadı – Yusuf İpekli Yazdı
Yayınlama: 07.06.2025 23:00
A+
A-

Boş arazide at koşturan Milli Eğitim Bakan(lığ)ının pek ilgilenmediği çok zengin dilimizin, dilimize dolanan söz öbeklerinden biri de, “KABAK TADI VERMEK…” deyimidir.

Aynı konuyu tekrar tekrar anlatarak dinleyeni bıktırmak, tatsız olmaya başlamak.” anlamı taşıyan kabak tadı vermek deyiminin bilinen öyküsü şudur.

Fatih Sultan Mehmed tarafından  yaptırılan medreseye devam eden talebelere medresenin aşevinde her gün yemek verilmektedir. Bilhassa cuma günleri sofraların iyice zenginleştiği, yemeklerin çeşitlendiği medresede mevsimi geldiği zaman haftalarca her gün kabak yemeği çıkar. Talebeler kabaktan bıkarak uygulamaya tepki duyar. Bu tepkinin sonucu deyim hayatımıza girer.

Öte yandan, su kabaklarının oyulduğunu ve türlü gereçler (fener, kabak kemani) yapıldığını bilirsiniz. Eskiden oyulmuş olan bu kabakların içinde tarhana gibi kimi kışlık yiyeceklerle birlikte bakliyat, kil vb de saklanırdı. Kabak iyi temizlenmemiş veya iyi kurutulmamış olursa kabağın tadı bakliyata geçer, kabak kokan nohut, mercimek, fasulye, kabaklı tarhana, kabaklı bulgur pilavı ortaya çıkar. Bunu tespit eden Nasrettin Hoca‘nın torunları durur mu, yemek dolu tahta kaşığı ağzına götürür götürmez bu yemek de kabak tadı vermiş deyince olan oldu, deyim hayat buldu.

Peki MEB hangi konuda kabak tadı verdi?

Mesele uzun, mesele derin, mesele karmaşık, mesele dudak uçuklatacak kadar sıkıntılı olmasına sıkıntılı da en önemli sorun olan OKUL TERKİ‘nin iki önemli nedeni şu.

OKULLARDA ŞİDDET

Kavga. Küfür. Aşağılama. Dalga geçme. Cinsiyet ayrımcılığı. Öldüresiye dayak. Saç yolma. Kulak çekme.  Haraç. Tekme. Tokat. Dayılanma. İnançla alay etme. Ders araçlarına zarar verme. Kıyas. Alıkoyma.

 

Bu kavramlar okullarda son zamanlarda öğrencilerin hayatını tehdit eder noktaya gelen akran zorbalığının ete kemiğe bürünmüş uygulamalarından bazı örnekler.

Gazetelerde okuyup, televizyonlarda izlediğimiz haberler mealen / özetle şöyle: “Bir grup öğrenci sınıf arkadaşını dakiklarca dövüp videoya çekerek sosyal medyada paylaştı. Görüntüler büyük tepki çekti. Mağdurun ailesi perişan. Olaya karışan failler yakalanıp göz altına alındı. Milli Eğitim Bakanı, olay kabul edilemez, gereğini yapacağız.” dedi.

Daha sonra ifadesi alınan öğrenciler, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.

Özellikle belirtmek isterim ki, bu tür şiddet olayları geldiğimiz noktada kız öğrenciler arasında daha da yoğunlaştı, yaygınlaştı.

Görüntülerin televizyonlardan abartılı biçimde verilmesi, tik tok gibi mecralarda övgü dolu sözlerle yayımlanması, faillerin olaylar sonrası daha güçlü hale gelmesi, yaptırım uygulanmaması gibi nedenler gerçekten izaha muhtaç.

Bu olaylar yüzünden okul bırakan çocuklar, psikolojisi bozulan öğrenciler, tarumar olan aileler, mağdurların kendi hukukunu oluşturma girişimleri de göze çarpan sonuçlar, dikkate alınması gereken hususlar.

Sonuçta şu günlerde MEB, liselerin 4 yıllık zorunlu  eğitim süresini masaya yatırmaya çalışıyor.

Galiba liseler zorunlu eğitim kapsamı dışında kalacak.

Uygulama hayata geçince şiddet ortadan kalkacak mı? Elbette hayır.

Neden?

Çünkü şiddet sokakta devam edecek. Ortaokul, hatta hatta ilkokullarda yaygınlaşarak sürecek. Malesef, geçenlerde bir ilk okulda yaşananlar basına yansıdı.

Sebebi, MEB’in boş arazide at koşturma hevesi…

Olsun, sokaklarda yüz binlerce atanmayan öğretmen var, milyonlarca da okuyamayan öğrenci oluşur, mesele de mesele kalmaz.

TARİKAT, CEMAAT ETKİSİ

Geçenlerde bir parka gitmiştim. Ruhu yüzüne yansıyan orta yaşlı birinin yanına selam verip oturdum.

Muradım gönlüne bayramın gelip gelmediğini öğrenmekti.

Havadan sudan konuşurken üç beş dakika içinde yeni katılanlar olunca muhabbet sadece keyifli hale gelmeyip renklendi.

Biri öğretmen olduğumu öğrenince, “Hocam, dört çocuğum var. İki oğlanı şoğ yukardaki yurda verdiydim. Ne oldu ne olmadı bilmiyom emme bebeler canlı ceset gimi oldu çıktı. Yurttan geldiler. Okula gitmiyorlar. Evden çıkmıyorlar. Yimek yimiyorlar. Konuşmuyorlar. İşe gidin diyom, gitmiyorlar . Şaşırttık gittik. Ne yapıyım, bana bir çare.” dedi. Gözleri doldu.

Diğeri, “Sorma hoca, benim bebede aynı. İbadet diyor, ibadet yapmıyor. İmamlara kızıyor. Okullara kızıyor. Allah korusun intihar… Çok korkuyom çok.” deyince iş ciddileşti.

Meğer vatandaş ne kadar dertliymiş.

Yav hoca, Allah kelamı öğrenir, kul hakkı yimez, yarın bir gün kabrimize bir Fatiha okur dedik. Demez, olaydık. Bebe gitti geldi, gitti geldi. Kendini kapattı. Ağzını bıçak açmıyor.

Hoca, benimki küfür bilmezdi. Sigara deyince on adım öteye giderdi. Şimdi elinde bi telefon gündüz yatıyo gece cin gibi.

Maddiyet yok hocam maddiyet. Mecburen gönderdim. Göndermez olaydım.

MEB’e göre sivil toplum kuruluşu sayılan tarikat ve cemaatler hem devlet okullarında hem özel okullarda esas olarak eğitimi tamamen ele geçirmiş durumda. Ne yapıp ne edip Anadolu halkının tertemiz duygularını istismar eden bu yapılar ağına düşürdüğü aileleri ve çocukları öyle bir etkiliyor ki akıl almıyor.

Mevzu aynen yukarıda bir kaçını okuduğunuz fiili durum ayman açık ortada.

Bu fiili durumun sorumlusu hiç kuşkusuz boş arazide at koşturan MEB.

Peki heder olan.

Sağım, solum ebe, söbe; güldürmeyin Allah aşkına, kim olacak sen, ben, bizim bebe…

YAZARIN DİĞER YAZILARINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN 

1964 yılında Ankara İli Kalecik İlçesinde doğdu. Çiftçi bir ailenin çocuğu. 1985 yılında mesleğe ilkokul öğretmeni olarak başladı. Türkçe öğretmeni oldu. 20 yıl okul müdürlüğü yaptı. 35 yıl emek verdikten sonra emekli oldu. Özel eğitim alanında 3 yıl müdür olarak özel sektörde çalıştı. Halen özel eğitim öğretmeni olarak görev yapıyor. Makale, inceleme ve araştırmaları Öğretmen Dünyası, ABECE, Eğitim Yaşam, Çağdaş Eğitim dergilerinde yayımlandı. Kalecik Gazetesinde 10 yıl köşe yazarlığı yaptı. Halen HANHANA isimli kültür ve sanat dergisinin editörüdür. Şiirlerini, 1. Çığlığa çağrı 2. Sensiz akşamların yorgun geceleri 3. Gökyüzüne kafa tutan sağanak; AB projesiyle gittiği Avrupa izlenimlerini, "Okulumuz Avrupa" da isimiyle kitaplaştırdı. Basıma hazır kitap taslakları mevcut. Evli, 2 çocuğu, 3 torunu var.